Biz bize çok
konuştuk. Birbirimize çok şey öğretmeye çalıştık. Tartıştık, çok tartıştık. Çok
şey öğrettik birbirimize. Ama hep biz bize kaldık. Artık çevreye bakma zamanı
geldi de geçiyor. Bizim dışımızda milyonlar var. Bizim farkımızda
olmayan, farkında olsa bile bizi anlamayan. Bir şey söyleyince "ne
diyor bunlar?" diye bakınan milyonlar var.
Türkiye yetmiş
beş milyon. Hayat bu yetmiş beş milyonun içinde devam ediyor.
Artık milyonların içine girmek gerek. Artık yeni bir dille onlara bir
şeyler söyleme zamanı geldi de geçiyor. Onlarsız, onlarla birlikte olmadan ne
söylesek boş… Ve onlara yeni bir dille yeni şeyler zamanı şimdi. Yeni
anlaşılır, basit bir dille milyonlara Barışı anlatmak gerek. Ama anlaşılır
bir şekilde. Anlayabileceği şekilde. Barışı savaşarak mı sağlamalı? Yoksa
savaşmadan barış olmaz mı? Birlikte sorgulamalı onlarla
sohbetlerde. Demokratik tepki nedir? Neye tepki göstermek gerekir? Neden
tepki göstermek gerekir? Nasıl tepki göstermek gerekir? Onları anlatmalı
milyonlara. Yeni, yalın ve anlaşılır bir dille. Sohbet eder gibi. Öfkesiz.
Küfürsüz. Kürt sorunu nedir? Bu sorun nasıl oluştu? Çözümü nedir? Savaşmak
çözüm mü? Bunları konuşmalı milyonlarla. Bir yolunu bulup bunları
anlatmalı onlara. Yeni bir dille anlaşılır bir dille; ama doğru bir şekilde…
Kafalarda soru
bırakmadan. Hukuk nedir? Demokratik hukuk devleti nasıl olur? Adil yargı nedir?
Eğitim nedir? Neyi amaçlar? Nasıl olmalı? İşçi nedir? Sendika nedir?
Sosyal güvence, işçi sağlığı iş gevencesi nedir? Nasıl sağlanır? Çevre nedir?
Hes nedir? Nükleer ne demek? Nükleer enerjiye niye karşı olunmalı? Suriye'de
neler oluyor? Bunları anlatmalı onlara. Bunları onlara anlatmanın bir yolunu
bulmalı. Ama dinleterek. Anlamasını sağlayarak. Onların diliyle. Basit yalın
bir dille onlara hayatı anlatmaya çalışılmalı. Çünkü zaten onlar doğru yanlış
bilgilerle, bilir bilmez, daha çok el yordamıyla aile toplantılarında, altın
günlerinde, emekli kahvelerinde, köy kahvelerinde, hastane kuyruklarında, banka
kuyruklarında, işyerinde, fabrikada, evde, sokakta, dükkanda her yerde bunları
konuşuyor. Bunları tartışıyor. Ama ne nedir? bilmediği için içinden çıkamıyor.
Kızıyor, kavga ediyıor, birbirine particilik yapıyor. Kendi partisinin veya onu
yalan yanlış anlatanın papağanlığını yapıyor. Onlara yardımcı olmanın,
doğruları öğrenmesinin yolları bulunmalı.
Bunlar çok mu
zor? Düşünürsek hiç zor değil. Her eylemi, her yönelimi onları doğru
bilgilendirme amacıyla yaparsak hiç zor değil. Bunun doğru örnekleri var.
Örneğin yerel yönetimlere ilgi gösterilmeli. Okul aile birlikleri örneğin… Yeter
ki onlara neyi, nerede, nasıl bir dille anlatacağımızı bilelim. Onun için yeni
şeyler söyleme zamanı geldi. Yeni bir dil, anlaşılır bir dil zamanı geldi.
Basit hedefler koymalıyız önümüze. Onların günlük yaşamını yüz elli, iki yüz
kelime ile yaşadığını unutmamalıyız. Onu politik sloganlarla, anlamadığı
bir dille sıkmamalıyız. Önceliğini bilip, tesbit edip, önceliği o tesbit
edilene vermeliyiz. Onlara şimdilik kullandıkları o yüz elli, iki yüz
kelime ile anlayacaği bir dille bunları anlatmalıyız. Ve en önemlisi toplumsal
aydınlanmaya önem vermeliyiz.
Kitap okuma
seferbirliği için, kitap okuma alışkanlığı kazandırmak için ciddi çaba
harcamalıyız. Bunu hiç geciktirmemeli, ertelememeliyiz.
Unutmamalıyız.
Toplumsal aydınlanmada alınan her mesafe milyonlara ulaşımda o kadar avantaj
sağlar.