8 Nisan 2018 Pazar

ŞİMDİ YENİ BİR ŞEYLER SÖYLEMENİN TAM ZAMANI



Biz bize çok konuştuk. Birbirimize çok şey öğretmeye çalıştık. Tartıştık, çok tartıştık. Çok şey öğrettik birbirimize. Ama hep biz bize kaldık. Artık çevreye bakma zamanı geldi de geçiyor. Bizim dışımızda milyonlar var. Bizim farkımızda olmayan, farkında olsa bile bizi anlamayan. Bir şey söyleyince "ne diyor bunlar?" diye bakınan milyonlar var.
Türkiye yetmiş beş milyon. Hayat bu yetmiş beş milyonun içinde devam ediyor. Artık milyonların içine girmek gerek. Artık yeni bir dille onlara bir şeyler söyleme zamanı geldi de geçiyor. Onlarsız, onlarla birlikte olmadan ne söylesek boş… Ve onlara yeni bir dille yeni şeyler zamanı şimdi. Yeni anlaşılır, basit bir dille milyonlara Barışı anlatmak gerek. Ama anlaşılır bir şekilde. Anlayabileceği şekilde. Barışı savaşarak mı sağlamalı? Yoksa savaşmadan barış olmaz mı? Birlikte sorgulamalı onlarla sohbetlerde. Demokratik tepki nedir? Neye tepki göstermek gerekir? Neden tepki göstermek gerekir? Nasıl tepki göstermek gerekir? Onları anlatmalı milyonlara. Yeni, yalın ve anlaşılır bir dille. Sohbet eder gibi. Öfkesiz. Küfürsüz. Kürt sorunu nedir? Bu sorun nasıl oluştu? Çözümü nedir? Savaşmak çözüm mü? Bunları konuşmalı milyonlarla. Bir yolunu bulup bunları anlatmalı onlara. Yeni bir dille anlaşılır bir dille; ama doğru bir şekilde…
Kafalarda soru bırakmadan. Hukuk nedir? Demokratik hukuk devleti nasıl olur? Adil yargı nedir? Eğitim nedir? Neyi amaçlar? Nasıl olmalı? İşçi nedir? Sendika nedir? Sosyal güvence, işçi sağlığı iş gevencesi nedir? Nasıl sağlanır? Çevre nedir? Hes nedir? Nükleer ne demek? Nükleer enerjiye niye karşı olunmalı? Suriye'de neler oluyor? Bunları anlatmalı onlara. Bunları onlara anlatmanın bir yolunu bulmalı. Ama dinleterek. Anlamasını sağlayarak. Onların diliyle. Basit yalın bir dille onlara hayatı anlatmaya çalışılmalı. Çünkü zaten onlar doğru yanlış bilgilerle, bilir bilmez, daha çok el yordamıyla aile toplantılarında, altın günlerinde, emekli kahvelerinde, köy kahvelerinde, hastane kuyruklarında, banka kuyruklarında, işyerinde, fabrikada, evde, sokakta, dükkanda her yerde bunları konuşuyor. Bunları tartışıyor. Ama ne nedir? bilmediği için içinden çıkamıyor. Kızıyor, kavga ediyıor, birbirine particilik yapıyor. Kendi partisinin veya onu yalan yanlış anlatanın papağanlığını yapıyor. Onlara yardımcı olmanın, doğruları öğrenmesinin yolları bulunmalı.
Bunlar çok mu zor? Düşünürsek hiç zor değil. Her eylemi, her yönelimi onları doğru bilgilendirme amacıyla yaparsak hiç zor değil. Bunun doğru örnekleri var. Örneğin yerel yönetimlere ilgi gösterilmeli. Okul aile birlikleri örneğin… Yeter ki onlara neyi, nerede, nasıl bir dille anlatacağımızı bilelim. Onun için yeni şeyler söyleme zamanı geldi. Yeni bir dil, anlaşılır bir dil zamanı geldi. Basit hedefler koymalıyız önümüze. Onların günlük yaşamını yüz elli, iki yüz kelime ile yaşadığını unutmamalıyız. Onu politik sloganlarla, anlamadığı bir dille sıkmamalıyız. Önceliğini bilip, tesbit edip, önceliği o tesbit edilene vermeliyiz. Onlara şimdilik kullandıkları o yüz elli, iki yüz kelime ile anlayacaği bir dille bunları anlatmalıyız. Ve en önemlisi toplumsal aydınlanmaya önem vermeliyiz.
Kitap okuma seferbirliği için, kitap okuma alışkanlığı kazandırmak için ciddi çaba harcamalıyız. Bunu hiç geciktirmemeli, ertelememeliyiz. 
Unutmamalıyız. Toplumsal aydınlanmada alınan her mesafe milyonlara ulaşımda o kadar avantaj sağlar.   





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder