Son günlerde medyaya
servis edilen bir yerde elinde çıkını kaçışan kadın ve çocuk resimleri, bir
yerde kurşunlanmış çocuk ve kadın ölülerinin resimleri ekranlarda bu
çatışmalarda öldürülen asker ve polislerin cenaze törenleri ve buralardan
yükselen ağıt ve beddualar.
Bu resimler, bu
görüntülerle ekranlara veya internete kitlenmiş gözler ve kin ve nefret
duygusuyla kitlenmiş dişler. Bugünkü Türkiye’nin görüntüsü bu…
Seksen milyona
yaklaşan Türkiye Halkının bütün farklıkları nefret duygularıyla sanki birbirine
karşı bilenmiş gibi.
Sizce bunlar normal
bir şey mi? Bence değil. Hiç değil.
Hele siyasetin
kaynayan bu öfke kazanının altına sürekli yeni nefret söylemleriyle adeta
yeniden yeniden ölçermesi… Bu görüntüler ve siyasetin bu umarsız, ülkede her
şey güllük gülistanlıkmış gibi hali hiç normal değil; aksine ürkütücü.
Çünkü ekranlarda
veya internette yayınlanan görüntüler ve bu görüntülerde ifade edilen böyle
söylemler sonucu yüreklere işleyen kin ve nefret duygusu emin olun bütün
farklılıklarıyla Türkiye Halkının geleceğini yangın yerine çevirecek.
Buna bir çare bulmak
gerekiyor. Resme konu alan kin ve nefret söylemini yazanlar için “ee! Onlar her
gün ölüm tehlikesiyle görev yapıyor. Söylemesi kolay. Git kendin savaş orada”
diye savunan veya oralarda şehir ve kasabalarda halkın yaşadıklarına tepki
duyanların “bunları yazanlar ırkçı, faşist” deyip yazdıklarıma tepki
gösterenler olabilir.
Yazıma tepki
gösteren her kimlerse; benim yazdıklarımı hiç anlamayanlardır. Zaten bu hiç
anlamayanların ikliminde oluşan siyaset bize bunları yaşatıyor.
Benim yazdığım çok
açık. Seksen milyona yaklaşan Türkiye Halkının içinde milyonlarca insanın
birbirine kin ve nefret duygusuyla bakmasıydı… Milyonlarca insanın geleceğini
oluşturacak çocuklarının bu kin ve nefret ikliminde yetişmesiydi.
Zaten yazdıklarımı
anlaşılsa; her şeye rağmen Türkiye’de bir barış iklimi oluşabilseydi; siyasette
bu iklime göre kendini dizayn eder ve yaplandırırdı. Çünkü siyaset bu kin ve
nefret ve korku ikliminde yaşananların sonucunu gösteriyor.
Geçmişte “Taş atan
çocukları anlamadan barış olmaz” veya “Taş atan Kürt çocuklarıyla onlara düşman
büyüyen Türk çocuklarını” işaret etmiş bu çocukların bu kin ve nefret
duygularının ikliminde yetiştiğini ve eğer bu çocuklar arasında birbirine karşı
barış duygusu oluşmazsa geleceğimizin de barış içinde dirlikli
olamayacağına; yani çocuklarımızın bizim
yaşadığımız acıları misliyle yaşayacağına işaret etmiştim. Şimdi durum daha
kötü... Toplum siyaseten adeta param parça hale getirildi. Korkarım yetmişlerin
son yıllarını yeniden yaşacağız.
Çünkü maalesef
gelişmeler bu yönde. Bu çıkmazdan çıkmanın bir yolu olmalı.
Bu farlılıkları
sürekli kızıştıran bilgi körlülüğünün yarattığı ön yargı duvarını aşıp Türkiye
Halkını barıştırmanın; etnik kimlik siyasi ve inanç farklılıkları içindeki
milyonların birbirini anlamasının, birbirinin haklarına saygı göstermesinin,
birlikte barış içinde yaşamasının, barış içinde yaşamanın bir yolu olmalı.
Kendini “demokratım,
sosyal demokratım, solcuyum, sosyalistim, komünistim ya da devrimciyim diye
tanımlayanlar dahil ‘ben çocuklarımı, onların geleceğini” Türkiye Halkının
aydınlık geleceğini çok önemsiyorum diyen herkes bu barışın bir yolunu bulmalı;
ama mutlaka bulmalı.
Yoksa emin olun;
günlerdir, aylardır, yıllardır yaşananlarla oluşan iklimde oluşan kin ve nefret
duyguları ve son günlerde medyaya ve sosyal medyaya düşen söylemlerle bu duyguları kusarak yaratan kin
ve nefret iklimi; bu iklimde yetişen çocuklarla hepimizin geleceği yangın
yerine dönecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder