23 Mart 2018 Cuma

Bu kin ve nefret söylemleriyle nereye??


Son günlerde medyaya servis edilen bir yerde elinde çıkını kaçışan kadın ve çocuk resimleri, bir yerde kurşunlanmış çocuk ve kadın ölülerinin resimleri ekranlarda bu çatışmalarda öldürülen asker ve polislerin cenaze törenleri ve buralardan yükselen ağıt ve beddualar.

Bu resimler, bu görüntülerle ekranlara veya internete kitlenmiş gözler ve kin ve nefret duygusuyla kitlenmiş dişler. Bugünkü Türkiye’nin görüntüsü bu…

Seksen milyona yaklaşan Türkiye Halkının bütün farklıkları nefret duygularıyla sanki birbirine karşı bilenmiş gibi.

Sizce bunlar normal bir şey mi? Bence değil. Hiç değil.

Hele siyasetin kaynayan bu öfke kazanının altına sürekli yeni nefret söylemleriyle adeta yeniden yeniden ölçermesi… Bu görüntüler ve siyasetin bu umarsız, ülkede her şey güllük gülistanlıkmış gibi hali hiç normal değil; aksine ürkütücü.

Çünkü ekranlarda veya internette yayınlanan görüntüler ve bu görüntülerde ifade edilen böyle söylemler sonucu yüreklere işleyen kin ve nefret duygusu emin olun bütün farklılıklarıyla Türkiye Halkının geleceğini yangın yerine çevirecek.

Buna bir çare bulmak gerekiyor. Resme konu alan kin ve nefret söylemini yazanlar için “ee! Onlar her gün ölüm tehlikesiyle görev yapıyor. Söylemesi kolay. Git kendin savaş orada” diye savunan veya oralarda şehir ve kasabalarda halkın yaşadıklarına tepki duyanların “bunları yazanlar ırkçı, faşist” deyip yazdıklarıma tepki gösterenler olabilir.

Yazıma tepki gösteren her kimlerse; benim yazdıklarımı hiç anlamayanlardır. Zaten bu hiç anlamayanların ikliminde oluşan siyaset bize bunları yaşatıyor.

Benim yazdığım çok açık. Seksen milyona yaklaşan Türkiye Halkının içinde milyonlarca insanın birbirine kin ve nefret duygusuyla bakmasıydı… Milyonlarca insanın geleceğini oluşturacak çocuklarının bu kin ve nefret ikliminde yetişmesiydi.

Zaten yazdıklarımı anlaşılsa; her şeye rağmen Türkiye’de bir barış iklimi oluşabilseydi; siyasette bu iklime göre kendini dizayn eder ve yaplandırırdı. Çünkü siyaset bu kin ve nefret ve korku ikliminde yaşananların sonucunu gösteriyor.

Geçmişte “Taş atan çocukları anlamadan barış olmaz” veya “Taş atan Kürt çocuklarıyla onlara düşman büyüyen Türk çocuklarını” işaret etmiş bu çocukların bu kin ve nefret duygularının ikliminde yetiştiğini ve eğer bu çocuklar arasında birbirine karşı barış duygusu oluşmazsa geleceğimizin de barış içinde dirlikli olamayacağına;  yani çocuklarımızın bizim yaşadığımız acıları misliyle yaşayacağına işaret etmiştim. Şimdi durum daha kötü... Toplum siyaseten adeta param parça hale getirildi. Korkarım yetmişlerin son yıllarını yeniden yaşacağız.

Çünkü maalesef gelişmeler bu yönde. Bu çıkmazdan çıkmanın bir yolu olmalı.

Bu farlılıkları sürekli kızıştıran bilgi körlülüğünün yarattığı ön yargı duvarını aşıp Türkiye Halkını barıştırmanın; etnik kimlik siyasi ve inanç farklılıkları içindeki milyonların birbirini anlamasının, birbirinin haklarına saygı göstermesinin, birlikte barış içinde yaşamasının, barış içinde yaşamanın bir yolu olmalı.

Kendini “demokratım, sosyal demokratım, solcuyum, sosyalistim, komünistim ya da devrimciyim diye tanımlayanlar dahil ‘ben çocuklarımı, onların geleceğini” Türkiye Halkının aydınlık geleceğini çok önemsiyorum diyen herkes bu barışın bir yolunu bulmalı; ama mutlaka bulmalı.

Yoksa emin olun; günlerdir, aylardır, yıllardır yaşananlarla oluşan iklimde oluşan kin ve nefret duyguları ve son günlerde medyaya ve sosyal medyaya düşen  söylemlerle bu duyguları kusarak yaratan kin ve nefret iklimi; bu iklimde yetişen çocuklarla hepimizin geleceği yangın yerine dönecek.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder