28 Mart 2017 Salı

TERÖR SALDIRILARIYLA YAŞAMAYA ALIŞMAK; YA DA ALIŞMAMAK. BÜTÜN MESELE BU


Merhaba; Taliban sanki Işid ve PKK terörünü çok kıskandı ve "hoop! Burada ben de varım. Asıl terörist benim" der gibi Pakistan'ı Luna Parkı kana bulamış. İçinde daha çok çocukların olduğu 69 kişiyi katletmiş. Sanırım çok sayıda çocuk da vardır.

Bizde yargıtay başkanı ve iktidara yakın olan bir gazeteci son terör saldırılarının ardından söyledikleri "Terörle yaşamaya alışmak gerekir" dedikleri budur işte. Yani insanların en olağan yaşam alanlarında, çoluk çocuk eğlenmek için gittiği eğlence yerlerinde, alış veriş için gittikleri pazar yerlerinde veya ibadet yaptıkları yerlerde çoluk çocuk kadın erkek cinsiyet fark etmeden katledilirken halkın tepki vermeyip sinmesi veya sindirilmesi.

Geçtiğimiz yıl Kanada'nın Halifaks kentinde toplanan "Teröre karşı Uluslararası Güvenlik Zirvesinde" de buna işaret edilmiş "önümüzdeki süreçte terör sıradan kitlelerin kalabalıklar oluşturduğu metro, tren benzeri yerleri hedef alacak" şeklinde tespitte bulunmuşlardı.

Oysa Pakistan'da Taliban'ın Luna Parkta düzenlediği katliam gibi toplumları sindirip dikta rejimlerine zemin hazırlama amacıyla gerçekleşen kitle katliamları o bölgede, Ortadoğu'da olağan haller olarak yaşanması, kitlelerin terörü gündelik hayatın ritüelleri olarak kabul etmesi çok yıllar önceden bu yana zaten yaşanıyor.

Kanada'da Halifaks'ta toplanan güvenlik zirvesinin işaret ettiği de zaten bu katliamlar değil. Onların işaret ettiği Paris veya Brüksel'de yaşanan katliamlara benzer katliamlar.

Çünkü oralarda yaşayan halk için terör saldırıları çok sıra dışıdır. Onun için örneğin Paris ve özellikle Brüksel saldırısında bütün Avrupa ve ABD ayağa kalktı.

Sanki ilk kez böyle bir şey yaşamış veya böyle bir şeyi duymuş gibi hayret ve şaşkınlıkla; ama kitlesel demokratik tepkiler gösterildi.

Oralarda gerçekleşen terör saldırıları Pakistan bölgesinde veya Ortadoğu’da veya Afrika ülkelerindeki terör saldırılarının amaçladığı gibi kitleleri sindirip demokrasiyi, hukuku boşveren diktatörlükler için zemin hazırlamak değildir.

Öyle bir şeyi amaçlasalar da zaten sonuç alamazlar.

Çünkü oralarda halkın demokratik duyarlılıkları öteden beri kökleşmiş ve kurumlaşmıştır. Onun için oralarda yönetenler terör saldırılarının ardından yayın yasağı getiremezler. Olayların üstünü hiçbir şekilde örtemezler. Oralarda terör saldırıları hayatın olağan akışı içinde diğer olaylarda olduğu gibi hukuk yoluyla soruşturulur. ‘Ne olup bitiyorsa?’ medya kanalıyla bilgiler halka doğru olarak yansıtılır. Halk, devlet birlikte teröre karşı duruş gösterirler. Oralarda terör saldırıları daha çok terör örgütlerinin ismini duyurmak için veya oradaki devletlerin kendilerine yönelik silahlı müdahalesine karşı intikam amacıyla yapılır.

Ama yukarıda işaret ettiğim gibi Pakistan, Hindistan, Bengaldeş, Afganistan başta olmak üzere o bölgede, Ortadoğu’da terör saldırılarının tek amacı vardır. Kitleleri yıldırıp demokratik tepkilerde ve demokrasi yolunda buluşmasını engellemek…

Onun için oralarda halk ‘teşbihte hata olmaz’ hayvan sürüleri gibi teör saldırılarına tepki vermeden yaşama gayreti içindedir. Terör saldırıları arttıkça daha sinerler ve terörle yaşamaya alışmaya çalışırlar. Tıpkı Afrika vahşi doğasında hayvan sürülerinin Mara nehrini geçerken Timsah saldırılarına ve Aslan, Sırtlan saldırılarına, o sırada verdikleri telefe aldırmadan nehri geçip hedefteki otlağa ulaşmak için verdikleri mücadele gibi.

Türkiye yakın zamanda dört büyük terör saldırına uğradı. Türkiye henüz bütün özellikleriyle Ortadoğu ülkelerine benzemedi. Halkı henüz terörle yaşamaya razı değil.

Eğer yönetenler bu saldırılarda olduğu gibi iletişimi engelleme, yayın yasağı, haberleri karartma gibi huylarını terk edip girmeye çalıştıkları Avrupa ülkelerinde olduğu gibi terör saldırılarına halkıyla dayanışma içinde demokratik tepkilerle karşı koymaya yönelmezlerse, “senin teröristin kötü, benim teröristim iyi” deyip terör saldırılarına toplu dayanışma içinde olunmazsa Türkiye’nin tıpkı Pakistan bölgesinde veya Ortadoğu ülkeleri halkı gibi sinerek veya Mara nehrini geçmeye çalışan sığır sürüleri gibi sadece kendini kurtarmayı seçmeye yönelmesi; kısacası terörle yaşamaya alışmasının eli kulağındadır.

En son Brüksel’de Işid ve Pakistan’da Taliban’ın gerçekleştirdiği terör saldırıları beni böyle düşündürdü.

Umarım düşüncem yanlış anlaşılmaz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder