5 Mart 2017 Pazar

REFERANDUM SÜRECİNDE İZLENECEK DOĞRU POLİTİKA NEDİR?

AKP nin Almanya'da mağduru oynayan oyunu açığa çıkmasına rağmen sosyal medya nedense bu oyunu deşifre etme konusunda duyarsız kaldı.

Oysa bilinen bir şey var. AKP referandumu almak için günü gününe anketleri izleyip politika belirliyor ve bu referandumda "evet" çıkarmak için anlaşılan her yolu deneyecek.

Muhalefet ise sığ bir "Hayır" saplantısı içinde iktidarın geliştirdiği politikalara alternatif belirlemede yetersiz.

Kendini 'sol' diye tarif eden ve daha çok sosyal medya alanında kendini ifade eden muhalefetse hala referandum sürecini ve bu süreçte izlenecek politikayı anlamış değil.

CHP nin kendi seçmen gerçeği dışında bütün halka hitap etme kaygısındaki kimi politikalarına yönelik eleştiriler bunu açıkça gösteriyor.

Türkiye'de referandumda oy kullanacak seçmen sayısı elli sekiz milyon. Referandumu kazanmak isteyenler en azından yirmi dokuz milyon oya ulaşmak için politika üretmek zorunda.

Geçmiş seçimlere bakınca; iktidar MHP ittifakıyla seçmenin yüzde ellisini aşan sayıya ulaşmada çok şanslı gözüküyor; ama görünen anayasa değişikliğinin demokrasi ve Türkiye'nin hayrına olduğunu henüz kendi seçmen kitlesine bile anlatıp ikna edebilmiş değil. Hırçınlığı o yüzden.

Muhalefetse bu referandumun partiler üstü bir durum olduğunu ve iktidar değişikliğine meydan vermeyeceğinin bilinciyle Türkiye'de mevcut demokrasiyi korumak için parti gözetmeksizin "hayır" denmesi konusunda tutarlı ve güven verici politikada seçmeni ikna edebilirse; ancak o zaman iktidarla eşitlenip onu geçmeye çalışacak.

Somut gerçek bu...

Burada doğru olan sadece referanduma kilitlenip; onun ötesinde hiç bir konuyu tartışma konusu yapmadan onca siyasi farklılıklarına rağmen seçmenin çoğunluğuna ulaşmaya odaklanmaktır. Onun ötesinde söylenen sözler sadece referandumda "Hayır" sonucu almak için oluşan ittifaka zarar verir.

Umarım kendini 'solda' ifade eden kimileri referandum sürecine 'at gözlüğüyle' bakmaktan vazgeçer ve kendilerine çok yabancı olduğu anlaşılan 'farklı siyasi görüşlerin bir doğruda buluşabilmesinin yolunun' önce tutarlı politika ve doğru dille muhatabına güven vermek olduğunu kavrayan politikalarda buluşmayı seçer.

Yoksa iktidara ve uygulamalarına öfkeli dil ve ifade sadece bu yolu izleyenlerin kendi egolarını tatmin etmesini sağlar; öte yandan referandumda demokrasi yolunda buluşmayı zorlaştırır.

Sonuç olarak yazacağım; bu referandum ülkede bir iktidar değişikliği yaratmayacak.

Sonucuyla  ‘sadece’ ya referandumdan “Evet” çıkarak iktidarın “Suriye’ye müdahale ile başlayan  ve beraberinde Feto terör örgütüne ‘ülkenin geleceğini teslim alan’ kadrolaşma  olanağı veren” yanlış politikasına yeni yanlışlar ekleyen ve demokrasiyi tümüyle ortadan kaldıran ucu karanlık politikasına devam olanağı verecek; ya da referandumda anayasa değişikliği “Hayır” oylarıyla reddedilerek iktidarın kendi yanlışları üzerine süregelen politikasını sorgulamasını sağlayacak ve Türkiye Halkına normal demokratik kurallar içinde geleceğini belirleme şansı verecek ve bundan sonra demokrasi dışı müdahalelerle iktidar olmak isteyenlere Türkiye Halkının çoğunluğunun asla geçit vermeyeceğini kanıtlayacaktır.

Unutmayalım. Beylik laftır “hepimiz aynı gemideyiz.” Bu geminin su alması ve sonunda batması bütün Türkiye Halkının felaketi olacaktır. Öteki gibi iktidar mücadelesinin normal demokratik kurallara içinde devamı olanağı sağlanırsa; demokrasinin ve yargı bağımsızlığın egemen olduğu iktidar mücadelesinde bütün farklılıklarıyla Türkiye Halkının buluşması her zaman olanaklı olacaktır.

Unutmayalım. ‘Özellikle cumhuriyetin kuruluşundan bu yana’ Türkiye bulunduğu bölgede bütün özellikleriyle iyi veya kötü anlamda her zaman örnek olmuştur.

1960 yılında parlamenter demokrasinin önünün darbeyle kesilmesinin ardında  Türkiye'nin demokrasi anlamında Ortadoğu ülkelerine iyi örnek olmasını istemeyen başta Avrupa olmak üzere emperyalist politikalar yatmaktadır.

Eğer 1960 darbesi gerçekleşmese ve 1950 de demokratik yollardan gerçekleşen iktidar değişikliği 1960 da yeniden demokratik yollarla sağlanabilseydi Türkiye o günden bu güne en son 15 Temmuzdaki askeri darbeler kabusunu asla yaşamayacaktı.

Bu referandumla Türkiye Halkı yeniden bir yol ayrımına geldi.

Ya bu referandumda demokrasinin önünü kesecek sürece izin vermeyerek anayasa değişikliğini “Hayır” oylarıyla reddedecek ya da 1960 yılına içine sokulduğu kabus sürecini yaşamaya devam edecek ve demokrasinin kırıntısına bile çoktan razı olacak uzun sıkıntılı bir politik sürecin içine savrulacaktır.

Burada tercih kuşkusuz herkesin tercihi. Yurttaş sorumluluğu taşıdığını iddia edenler kendi tercihleriyle birlikte halkın çoğunluğunun tercihinin demokrasi hayrına olmasını sağlamak gibi bir görevle karşı karşıya.

Umarım ve dilerim; yurttaş sorumluluğu taşıdığını ve demokrasinin genel kabul gördüğü süreçten yana olduğunu iddia edenler kendilerine düşen sorumlu davranışı göstermekte gecikmezler. Çünkü sonucun hayırlı olmasının vebali en çok onların üzerinedir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder