AKP nin Almanya'da mağduru oynayan oyunu
açığa çıkmasına rağmen sosyal medya nedense bu oyunu deşifre etme konusunda
duyarsız kaldı.
Oysa bilinen bir şey var. AKP
referandumu almak için günü gününe anketleri izleyip politika belirliyor ve bu
referandumda "evet" çıkarmak için anlaşılan her yolu deneyecek.
Muhalefet ise sığ bir "Hayır"
saplantısı içinde iktidarın geliştirdiği politikalara alternatif belirlemede
yetersiz.
Kendini 'sol' diye tarif eden ve daha
çok sosyal medya alanında kendini ifade eden muhalefetse hala referandum
sürecini ve bu süreçte izlenecek politikayı anlamış değil.
CHP nin kendi seçmen gerçeği dışında
bütün halka hitap etme kaygısındaki kimi politikalarına yönelik eleştiriler
bunu açıkça gösteriyor.
Türkiye'de referandumda oy kullanacak
seçmen sayısı elli sekiz milyon. Referandumu kazanmak isteyenler en azından
yirmi dokuz milyon oya ulaşmak için politika üretmek zorunda.
Geçmiş seçimlere bakınca; iktidar MHP
ittifakıyla seçmenin yüzde ellisini aşan sayıya ulaşmada çok şanslı gözüküyor;
ama görünen anayasa değişikliğinin demokrasi ve Türkiye'nin hayrına olduğunu
henüz kendi seçmen kitlesine bile anlatıp ikna edebilmiş değil. Hırçınlığı o
yüzden.
Muhalefetse bu referandumun partiler
üstü bir durum olduğunu ve iktidar değişikliğine meydan vermeyeceğinin
bilinciyle Türkiye'de mevcut demokrasiyi korumak için parti gözetmeksizin
"hayır" denmesi konusunda tutarlı ve güven verici politikada seçmeni
ikna edebilirse; ancak o zaman iktidarla eşitlenip onu geçmeye çalışacak.
Somut gerçek bu...
Burada doğru olan sadece referanduma
kilitlenip; onun ötesinde hiç bir konuyu tartışma konusu yapmadan onca siyasi
farklılıklarına rağmen seçmenin çoğunluğuna ulaşmaya odaklanmaktır. Onun ötesinde
söylenen sözler sadece referandumda "Hayır" sonucu almak için oluşan
ittifaka zarar verir.
Umarım kendini 'solda' ifade eden
kimileri referandum sürecine 'at gözlüğüyle' bakmaktan vazgeçer ve kendilerine
çok yabancı olduğu anlaşılan 'farklı siyasi görüşlerin bir doğruda
buluşabilmesinin yolunun' önce tutarlı politika ve doğru dille muhatabına güven
vermek olduğunu kavrayan politikalarda buluşmayı seçer.
Yoksa iktidara ve uygulamalarına öfkeli
dil ve ifade sadece bu yolu izleyenlerin kendi egolarını tatmin etmesini
sağlar; öte yandan referandumda demokrasi yolunda buluşmayı zorlaştırır.
Sonuç olarak yazacağım; bu referandum
ülkede bir iktidar değişikliği yaratmayacak.
Sonucuyla ‘sadece’ ya referandumdan “Evet” çıkarak
iktidarın “Suriye’ye müdahale ile başlayan
ve beraberinde Feto terör örgütüne ‘ülkenin geleceğini teslim alan’
kadrolaşma olanağı veren” yanlış
politikasına yeni yanlışlar ekleyen ve demokrasiyi tümüyle ortadan kaldıran ucu
karanlık politikasına devam olanağı verecek; ya da referandumda anayasa
değişikliği “Hayır” oylarıyla reddedilerek iktidarın kendi yanlışları üzerine
süregelen politikasını sorgulamasını sağlayacak ve Türkiye Halkına normal
demokratik kurallar içinde geleceğini belirleme şansı verecek ve bundan sonra
demokrasi dışı müdahalelerle iktidar olmak isteyenlere Türkiye Halkının
çoğunluğunun asla geçit vermeyeceğini kanıtlayacaktır.
Unutmayalım. Beylik laftır “hepimiz aynı
gemideyiz.” Bu geminin su alması ve sonunda batması bütün Türkiye Halkının
felaketi olacaktır. Öteki gibi iktidar mücadelesinin normal demokratik
kurallara içinde devamı olanağı sağlanırsa; demokrasinin ve yargı bağımsızlığın
egemen olduğu iktidar mücadelesinde bütün farklılıklarıyla Türkiye Halkının
buluşması her zaman olanaklı olacaktır.
Unutmayalım. ‘Özellikle cumhuriyetin
kuruluşundan bu yana’ Türkiye bulunduğu bölgede bütün özellikleriyle iyi veya
kötü anlamda her zaman örnek olmuştur.
1960 yılında parlamenter demokrasinin
önünün darbeyle kesilmesinin ardında
Türkiye'nin demokrasi anlamında Ortadoğu ülkelerine iyi örnek olmasını
istemeyen başta Avrupa olmak üzere emperyalist politikalar yatmaktadır.
Eğer 1960 darbesi gerçekleşmese ve 1950
de demokratik yollardan gerçekleşen iktidar değişikliği 1960 da yeniden
demokratik yollarla sağlanabilseydi Türkiye o günden bu güne en son 15
Temmuzdaki askeri darbeler kabusunu asla yaşamayacaktı.
Bu referandumla Türkiye Halkı yeniden
bir yol ayrımına geldi.
Ya bu referandumda demokrasinin önünü
kesecek sürece izin vermeyerek anayasa değişikliğini “Hayır” oylarıyla
reddedecek ya da 1960 yılına içine sokulduğu kabus sürecini yaşamaya devam
edecek ve demokrasinin kırıntısına bile çoktan razı olacak uzun sıkıntılı bir
politik sürecin içine savrulacaktır.
Burada tercih kuşkusuz herkesin tercihi.
Yurttaş sorumluluğu taşıdığını iddia edenler kendi tercihleriyle birlikte
halkın çoğunluğunun tercihinin demokrasi hayrına olmasını sağlamak gibi bir
görevle karşı karşıya.
Umarım ve dilerim; yurttaş sorumluluğu
taşıdığını ve demokrasinin genel kabul gördüğü süreçten yana olduğunu iddia
edenler kendilerine düşen sorumlu davranışı göstermekte gecikmezler. Çünkü
sonucun hayırlı olmasının vebali en çok onların üzerinedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder