27 Şubat 2017 Pazartesi

DENGİBEj



Ekranda Yaşar Kemal'in hastalandığı haberini görünce aklıma Kürtçe 'Dengibej' sözcüğü düştü.

'Dengibej' sözcüğünün Türkçe karşılığı 'destancı-anlatıcı' olarak geçer.

İnsanlık tarihi özellikle yazılı basının olmadığı veya yaygın olmadığı dönemlerden bu yana geçmişini bu destancı, dengibej, anlatıcılar sayesinde öğrenmiştir.

Onlar anlatılarında kendilerinden önceki dönemlerden duyup bildiklerinin yanına yaşadıkları dönemde yaşadıklarından öğrendiklerini katarak bunları 'insanlarda dinleme zevki ve merakı uyandıracak dille' insanlara aktarmışlardır.

Tarihte bilinen ne eski anlatıcı Gılgameştir. Dönemindeki yazılı tablet uygulamasından faydalanarak Sümerlerin yaşam izlerini kendi yaşayıp gördüklerinden katarak tabletlere yazmış; meşhur 'Gılgameş destanı' böyle ortaya çıkmıştır.

Yine İskender'in Hint seferi sırasında Beydeba'nın Hint hükümdarına Kelile ve Dinme isimli iki çakalı konuşturarak verdiği öğütler sonraki dönemlere 'Kelile Dinme' adıyla miras kalmış anlatıdır.

Yine Dedekorkut ve Homeros kendi dönemlerini anlatarak aktarmışlardır.

Yani insanlık tarihinde bu anlatıcılar hep var olmuştur. İnsanlık geçmiş yaşamları bunların efsane, masal tadında anlattıklarından öğrene gelmiştir.

Bunlar sonra anlatıcı kimlikleriyle yazılı basında da çok önemli eserler vermiştir.

Örneğin Gogol'un kendi yaşadığı dönemdeki Rus bürokrasisini anlatan hikayeleri, Paris Rus sefiri Toltstoy'un o sıradaki Fransız Rus Savaşından gördüklerini hikayeleştirdiği Harp ve Sulh bunun örneklerindendir.

Aslında yazılı edebiyata geçildikten sonra edebiyat dünyasında yer alan herkes bir şekilde anlatıcıdır.

Ama bunların içinde eski çağların destancısı veya Kürtçe ifadesiyle Dengibej özelliğini koruyanlar vardır ve edebiyat dünyasının klasikleri bunların eseridir.

Çünkü bunların anlattıkları bir kurgunun ötesinde yaşanmışlıkların edebiyat dilinde anlatımıdır.

Tabi bu görüşler bana ait. Yani benim düşüncem öyle. Buradan anlatmak istediğim Yaşar Kemal'i dengibej özelliğini vurgulamaktır.

Çünkü Yaşar Kemal Kadirli'de arzuhalcilik yaptığı dönemlerden itibaren yazdıkları hep kendi yaşamından izlerdir.

Yani çevresinden duyduklarıyla yaşayıp gördüklerini kitaplarında öykü halinde sunmuştur.

Yine kendi anlattığına göre o yıllar işsiz kaldığı sıralar köylere dolaşıp onlara 'dengibejler' gibi destanlar anlatmış ve geçimini bu şekilde kazanmıştır.

Benim burada anlatmak istediğim de benim için öne çıkan onun anlatıcı özelliğidir.

Ben onun kitaplarında; özellikle ellilere kadar yazdığı kitaplarında 'ki İnce Memed dahil, Yer Demir Gök bakır, Demitrciler çarşısı, Kimsecik'e kadar bir çok eseri bunların içindedir' hep destan tadı bulur ve o yazılanları 'adeta' yaşarım.

Kısacası Türk ve Dünya edebiyatından okuduğum yüzlerce kitaplar içinde en tat aldığım kitapların başında Yaşar Kemal'in 'defalarca okuduğum' yazdıkları gelir.

O bana göre toplumsal aydınlanmamızın en güçlü ışıklarından biri ve idolüm, kendime örnek aldığım bir kişiliktir.

Onu sanki kırk yıllık tanış gibi kendime yakın bulurum. Sanırım bu duygu; yazdıklarının bende uyandırdığı duygudur.

Bu nedenle onun hastaneye kaldırıldığını öğrenince; sanki çok yakından tanıdığım bir dostum, bir tanışım hastaneye kaldırılmış gibi geldi.

Ekranda verilen bilgiye göre; rahatsızlığı benim için çok yabancı değil. Yaklaşık on yıldır o rahatsızlığı daha ileri boyutta yaşıyorum. Ancak Yaşar Kemal'in ileri yaşından dolayı endişeliyim.

Burada anlatmak istediğim; kitap okuma alışkanlığı olmayan bir toplum olarak; geçmişten bu yana toplumsal aydınlanmamız için büyük uğraşlar veren kişiliğidir.



Çünkü özellikle Cumhuriyet röportajlarında bilmediğimiz; asla bilemeyeceğimiz Anadolu'nun hikayesini yazarken toplumsal tarihimizdeki yanılgıları, yanlışları edebiyat tadında, bir anlatıcı maharetiyle yazdıklarının içine nakış dokur gibi kondurmuştur.

2 yorum:

  1. Çok sevdiğim dev bir anlatıcıyı anlatan bu yazınızı severek okudum...

    YanıtlaSil
  2. Merhaba dostum. Yaşar Kemal benim için de dev bir anlatıcı. Beydeba'dan Homer'den bu yana insanlık tarihinin derinlerinden süzülüp gelen yaşamları destan diliyle anlatan son anlatıcı destancılardandı. O da kendini öyle tanımlıyordu. Çukurova'yı Çukurova insanını anlatan 1950 lerde kaleme aldığı başta İnce Memed olmak üzere bütün eserleri destan özelliğindeydi. Onun için her hangi bir roman gibi okunup geçilmeyen, döne döne okunan; her okunduğunda ayrı tat veren anlatılardı. Tıpkı Homer'in anlattığı Troya destanı, Gılgameş'in destanı ve daha öncelere sarkan Beydeba'nın Kelile Dinme'si gibi. Bu yönüyle farklıydı ve bence dünya edebiyatında çok ayrı bir yeri vardı. Ben kendime onu örnek aldım. Hedefim iyi bir anlatıcı olabilmek. Yaşım ömrüm ne kadar elverirse o sürede geçmişte görüp yaşadıklarımı, duyduklarımı anlatmaya çalışacağım.

    YanıtlaSil