Yazının başlığına bakıp
anayasa değişikliği için “bu beni hiç ilgilendirmiyor” dediğim gibi bir anlam
çıkarılmasın.
Her duyarlı yurttaş gibi
toplumun demokratik geleceği bakımından kaygı uyandıracak sonuçlar içeren
anayasa değişikliğiyle ilgili referandumun sonucu beni de çok ilgilendiriyor ve
yapılacak bu referandumdan “Hayır” diyenlerin çoğunlukta olmasını çok
istiyorum.
Ancak bu anayasa
değişikliğiyle ilgili mecliste oluşan komisyon çalışmalarından ve yine mecliste
madde madde değişikliğinin görüşülüp oylanması sırasında meclis görüşmelerinden
ekranlara yansıyan görüntülere bakınca aklıma Kenan Evren’in “biz bu darbeyi
yapmak için öncelikle yaşanan anarşi ve
terörün ve mecliste meclis başkanı seçimindeki kilitlenmenin toplumda ‘biri
gelsin düzeltsin bu işleri’ beklentisinin oluşmasını bekledik” anlamında
açıklamaları geldi.
Tabi aynı şey değil; ama komisyon
ve meclisten ekrana yansıyan görüntülerin “böyle her kafadan bir ses çıkınca
olmuyor. Seçelim bir kişi. O tek ağızdan bizi fazla iyi yönetir” anlamında
anayasa değişikliği için olumlu bir hava yarattığını da kimse inkar edemez.
Mecliste iktidarın tutumu
anlaşılabilir bir şey. Bir teklif sunmuş. Bu teklifin kabulü için her şeyi
yapacak da muhalefetin tutumunu anlamak çok zor. Yani nasıl olursa olsun
iktidarın MHP ile oluşturduğu ittifak sonucu gerekli olan 330 oyu bulacağı
kesinken; muhalefetin burada karşı çıktıkları şeyin ne olduğunu olabildiğince
halka yansıtmak varken mecliste yaratılan itiş kakışla neyi amaçladıklarını
anlamak gerçekten çok zor.
Kimi muhalefet
milletvekilinin seçmenine selam babında çıkışları, partisinden ihraç edilen
kadının milletvekilinin sadece kendisini göstermek amacıyla yaptığı şov ve
bunun sonucunda kadınlar hamamında kadın kavgalarını aratmayan görüntülere
bakan sıradan kitlelerde anayasa değişikliği hayrına bir şey düşünce
uyandırması da olası değildi.
Buradan bakınca 79 milyon
yüz küsur bine ulaşan nüfusumuzda almış milyonu aştığını tahmin ettiğim ve bunu
iki milyondan fazlasının yurt dışında oy kullanacak olan seçmenin çoğunluğunun
anayasa değişikliğinin referandumda “Hayır” oyu vermesinin sağlanması artık
referanduma kadar geçecek olan iki ayı aşkın sürenin doğru kullanılmasına bağlı
olduğu ortaya çıkıyor.
Ama bu sırada özellikle dış
politikada çoğu kişinin pek umursamadığı ve bugün bizi yöneten AKP iktidarının
ve iktidarın tek politika belirleyicisi olarak görünen cumhurbaşkanın
göstereceği irade çok önem kazanır hale geldi.
Özellikle ABD seçimleri
sonrası kimsenin kazanacağını tahmin etmediği Trump iş başına geleli beri onun
ağzından açıklanan ABD dış politikasıyla ilgili gelişmeler bu önemi kazanıyor.
Trump ilk olarak İslam
Konferansı Örgütü üyeleri karşısına alma pahasına terör gerekçesiyle yedi İslam
ülkesi vatandaşlarının ABD’ye girişini yasakladı. Kendi ülkesindeki mahkemenin
bu kararını hukuksuz bulmasına rağmen aldığı kararda kararlı gözüküyor.
Bunu yaparken İslam ülkeleri
arasında petrol rezervi nedeniyle en zenginlerinden sayılan Suudi Arabistanla
Türkiyeyi ve Rusyayı yakından ilgilendiren Suriye'nin kuzeyinde silahtan
arındırılmış bir bölge oluşturma kararı aldığını söyledi. Bu kararları birinci
tekil şahıs olarak “aldım” diye ifade ederken belki Türkiye'nin öteden beri
istediği şeye yeşil ışık yaktı; ama öte yandan Rusya’ya “ne oluyoruz?” der gibi
tingildetti.
Rusya'nın başını çektiği
Türkiye ve İran’la birlikte Suriye yönetimi ve muhalefetin katıldığı ABD nin de
davet edildiği Astana zirvesine ‘dudak büker gibi’ Kazakistan’daki temsilciği
kanalıyla katılma kararı alırken dün yaptığı bu bölge ilgili açıklamalarında
“İran ilişkilerde askeri çözüm dahil her ihtimalin masada olduğunu” açıkladı.
Diplomasiden anlayanlar
bilir bu “eğer İran’la anlaşamazsak onu yola getirmek için savaşı da göze
alırız” anlamı taşıyan bir açıklamaydı ve İran gibi çok kalabalık nüfusu olan
ve askeri alanda önemli gelişmeler sağlayan ve bölgede Suriye Irak ve Lübnan
başta olmak üzere Şii kitleler üzerinde önemli ağırlığı olan ve Pers geleneğine
sahip olduğunu iddia eden bir ülkeye karşı yapılan bir tehdit açıklamasıydı bu.
İran İslam devriminden bu
yana ABD aleyhtarı politika izlerken bölgede Rusya'nın en yakın müttefiki
konumunda. Buradan bakınca İran’a yönelik bu tehdit açıklamasının Rusyayı da
tehdit olduğunu anlamak için arif olmaya gerek yok.
Seçilir seçilmez İsrail'e
dönük sempati ve destek açıklamalarıyla bu son Suriye'nin kuzeyinde silahtan
arındırılmış bölge ve İran'a yönelik “silah dahil her ihtimalin masada olduğu”
açıklaması eğer Trumpun fevri çıkışı değil de ABD derin devletinin bu bölgeyle
ilgili politika değişikliği anlamına geliyorsa ‘öteden beri Ortadoğu’da
kontrollü bir üçüncü dünya savaşı’ söylentileriyle bu açıklamalar birleşince
bunların bu bölgede yaşayan bütün ülke yurttaşlarının endişe edeceği gelişmeler
olduğu gerçeği önümüzde duruyor.
Buradan bakınca bizi 2019 a
kadar yönetecek olan AKP iktidarının ve cumhurbaşkanının dış politikada
‘kendilerinin kabul ettiği ve Feto terör örgütüyle ilişkilendirdiği’ daha
önceki hatalara düşmeden olabildiğince doğru dış politika izlemesi çok önemli
hale geldi.
Referandum sonucunda yüzde
elliyi değil yüzde atmışı çok aşan güçlü bir hayır çıkmasının iktidarın kendi
içinden veya kendine yakın çevrelerden de dillendirilen ‘2002 fabrika
ayarlarına dönmesi olmadı’ 2011 balkon konuşmalarında vaat ettiği politikaya
dönmesi sonucunu doğurma olasılığı önümüzdeki anayasa değişikliği referandumunu
daha önemli hale getiriyor.
Yani özellikle günümüzde kör
siyasi kavganın yerini dış politikada “bölgeyi tehdit eden yukarıda işaret
ettiğim” gelişmeleri göz önünde bulunduran siyasette buluşmak toplumsal
geleceğimiz için çok daha önemli hale geldi.
Burada bakınca; “dileğim
anayasa değişikliğine karşı olanların bunu siyasi bir hesaplaşmanın ötesinde
Türkiye'nin; daha doğrusu iktidarın sağduyulu bir yönetim anlayışına dönmesinin
önemini bilerek hangi siyasi görüşte olursun herkesin; bütün yurttaşların
anayasa değişikliğine ‘değişikliğin içeriğini bilerek’ HAYIR noktasında
buluşmasını önemsemesidir.”
Böyle bir sonuç eminim hem
iktidarın hem de Türkiye'nin hayrına çok olumlu bir sonuç verecektir. Benim
anayasa değişikliğiyle ilgili referandumu ve referandumda güçlü bir HAYIR
çıkmasını önemsemem yukarıda ifade ettiğim tespitlerim sonucunda oluşan
düşüncemi ifade ediyor. Blogumda bunu yazıp oradan paylaşmak istedim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder