19 Nisan 2017 Çarşamba

SİYASET DENİZİNDE TEKNE YÜZDÜRME SEVDALILARI





Sayfamda her gün siyaset yapmak için yapılan telaşın görüntüleri geçiyor. Sayfa arkadaşlarım değişik siyasi görüşlerden olunca çok farklı sol siyasi görüşlerdeki partilerle ilgili bilgiler, o partilerin politikasını savunanlar, kendini öne çıkarma gayretinde olup; ötekini ‘adeta’ yok sayma gayreti taşıyanların gönderilerini okuyorum.
İlginç yorumlarda oluyor…
Bunlardan biri CHP’nin AKP karşısındaki durumunu araştıran ve bu partilere giden oyun özelliklerini anlatan; bunları “Siyaset Denizinde Tekne Yüzdürmek” başlığı altında bir kitapta toplayan bir gönderi düştü.
Başlık çok hoştu. Siyaset denizinde tekne yüzdürmek veya siyaset denizinde tekne yüzdürmeye soyunmak.
Gerçekte hepimiz toplum olarak siyasete çok meraklıyız. Yatıp kalkıp siyaset konuşuyoruz. Televizyon programlarında bile siyasi tartışmalar en ilgi çekici programlar. En büyük özelliğimizde hemen bir parti kurup, o parti yönetiminde veya içinde o araştırmanın deyimiyle ‘siyaset denizinde tekne yüzdürmek.’
“Olur mu? Olmaz mı? Başarı şansı ne? Ne kadar kitleyi etkileriz?” Önemli değil. İlla bir tekne olup tv reklamlarında olduğu gibi “en iyi biziz”, “bizden şaşma” benzeri sloganlarla toplumu en iyi temsil edip yönetme iddiamızı savunuyoruz.
Bu bize büyüklerimizin “ol da istersen soğan başı ol” nasihatına uygun davranıp ‘bir şekilde ortaya çıkma hastalığı, adeta bir fobi, bir tutku’ oluyor.
Aşağı yukarı aynı görüşü savunan; birbirinden bir saç teli kadar bile farklı görüşü olmayan partiler yanyana tekne yüzdürme telaşında. En büyüğünden en küçüğüne özellikle kendini sol diye tanımlanan kesimde durum böyle.
Geçtiğimiz gün Okan Bayülken'in programında yeşil çevreciler vardı. Okan Bayülken onlara "sizin savunduklarınız beni heyecanlandırıyor. Ben çocuğum için yaşıyorum. Siz on beş yıl sonra dünyada her üç kişiden biri su sorunu yaşayacak deyince ben çocuğum için endişelendim. Sizin dile getirdiğiniz sorunlar her dinden, her ırktan, her kesimden, her çeşit insanın ortak sorunu. O zaman siz niye çok azsınız. Siyasette hiç etkiniz yok?" benzeri sözler sarfedip "neden?" diye sormuştu.
Oradan aklımda kaldı…
“Siyaset denizi içinde tekne tasarlayıp yüzdürmeyi düşünenler bu ve benzeri soruların cevabını, toplumsal sorunlar karşısında kişinin kendini doğrudan ilgilendiren sorunlar karşısında tepkisizliğinin nedenini ve çözümünü de biliyor mu acaba?” diye düşündüm.
Çünkü bu konu aslında Türkiye'de geçmişten bu yana ve bugün politika yapmak isteyen herkesin sorunu. Bu konuda doğru bir çözüm üretip Okan Bayülken’in “niye azsınız?” sorusunun cevabını vermeden, geniş yığınlara ulaşmak için örgütlenmeyi hedefleyip, onların beklediği çözümleri üretip, o milyonlara bunu benimsetmeyi beceremeyeceksek, “sen, ben, bizim oğlan didişerek” biz bize politika yapmaya devam edeceksek yaptığımız tekneyle o siyaset denizine ‘açılsalk ne olur? Açılmasak ne olur?’ veya ‘o denizin dalgalarına dayanıp ne kadar varlığımızı sürdürebiliriz?’
Bana göre o sorunun, “niçin azsınız?” sorusunun cevabını verecek çözüm üretmeden, önündeki sorunu görüp çözme becerisini geliştirmeden siyaset yapmaya çalışanlar ancak birbiriyle tartışıp, birbirine karşı varlıklarını ispat ederek tatmin olanlardır.
Ancak bilmeliler ki! Toplum tarafından da hiç ciddiye alınmazlar.
Sayfamda yoğunlaşan “Siyaset Denizinde Tekne olma” çabasında gönderileri olunca bunları düşündüm, paylaşmak istedim.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder