Sayfamda her gün siyaset yapmak için
yapılan telaşın görüntüleri geçiyor. Sayfa arkadaşlarım değişik siyasi
görüşlerden olunca çok farklı sol siyasi görüşlerdeki partilerle ilgili
bilgiler, o partilerin politikasını savunanlar, kendini öne çıkarma gayretinde
olup; ötekini ‘adeta’ yok sayma gayreti taşıyanların gönderilerini okuyorum.
İlginç yorumlarda oluyor…
Bunlardan biri CHP’nin AKP karşısındaki
durumunu araştıran ve bu partilere giden oyun özelliklerini anlatan; bunları “Siyaset
Denizinde Tekne Yüzdürmek” başlığı altında bir kitapta toplayan bir gönderi
düştü.
Başlık çok hoştu. Siyaset denizinde
tekne yüzdürmek veya siyaset denizinde tekne yüzdürmeye soyunmak.
Gerçekte hepimiz toplum olarak siyasete
çok meraklıyız. Yatıp kalkıp siyaset konuşuyoruz. Televizyon programlarında
bile siyasi tartışmalar en ilgi çekici programlar. En büyük özelliğimizde hemen
bir parti kurup, o parti yönetiminde veya içinde o araştırmanın deyimiyle ‘siyaset
denizinde tekne yüzdürmek.’
“Olur mu? Olmaz mı? Başarı şansı ne? Ne
kadar kitleyi etkileriz?” Önemli değil. İlla bir tekne olup tv reklamlarında
olduğu gibi “en iyi biziz”, “bizden şaşma” benzeri sloganlarla toplumu en iyi
temsil edip yönetme iddiamızı savunuyoruz.
Bu bize büyüklerimizin “ol da istersen
soğan başı ol” nasihatına uygun davranıp ‘bir şekilde ortaya çıkma hastalığı,
adeta bir fobi, bir tutku’ oluyor.
Aşağı yukarı aynı görüşü savunan;
birbirinden bir saç teli kadar bile farklı görüşü olmayan partiler yanyana
tekne yüzdürme telaşında. En büyüğünden en küçüğüne özellikle kendini sol diye
tanımlanan kesimde durum böyle.
Geçtiğimiz gün Okan Bayülken'in
programında yeşil çevreciler vardı. Okan Bayülken onlara "sizin
savunduklarınız beni heyecanlandırıyor. Ben çocuğum için yaşıyorum. Siz on beş
yıl sonra dünyada her üç kişiden biri su sorunu yaşayacak deyince ben çocuğum
için endişelendim. Sizin dile getirdiğiniz sorunlar her dinden, her ırktan, her
kesimden, her çeşit insanın ortak sorunu. O zaman siz niye çok azsınız.
Siyasette hiç etkiniz yok?" benzeri sözler sarfedip "neden?"
diye sormuştu.
Oradan aklımda kaldı…
“Siyaset denizi içinde tekne tasarlayıp
yüzdürmeyi düşünenler bu ve benzeri soruların cevabını, toplumsal sorunlar
karşısında kişinin kendini doğrudan ilgilendiren sorunlar karşısında
tepkisizliğinin nedenini ve çözümünü de biliyor mu acaba?” diye düşündüm.
Çünkü bu konu aslında Türkiye'de
geçmişten bu yana ve bugün politika yapmak isteyen herkesin sorunu. Bu konuda
doğru bir çözüm üretip Okan Bayülken’in “niye azsınız?” sorusunun cevabını
vermeden, geniş yığınlara ulaşmak için örgütlenmeyi hedefleyip, onların
beklediği çözümleri üretip, o milyonlara bunu benimsetmeyi beceremeyeceksek,
“sen, ben, bizim oğlan didişerek” biz bize politika yapmaya devam edeceksek
yaptığımız tekneyle o siyaset denizine ‘açılsalk ne olur? Açılmasak ne olur?’ veya
‘o denizin dalgalarına dayanıp ne kadar varlığımızı sürdürebiliriz?’
Bana göre o sorunun, “niçin azsınız?”
sorusunun cevabını verecek çözüm üretmeden, önündeki sorunu görüp çözme
becerisini geliştirmeden siyaset yapmaya çalışanlar ancak birbiriyle tartışıp,
birbirine karşı varlıklarını ispat ederek tatmin olanlardır.
Ancak bilmeliler ki! Toplum tarafından
da hiç ciddiye alınmazlar.
Sayfamda yoğunlaşan “Siyaset Denizinde
Tekne olma” çabasında gönderileri olunca bunları düşündüm, paylaşmak istedim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder