Bugün 1 Eylül Barış günü. Bütün
dünya bugünü dünya barış günü olarak kutluyor.
Dünyanın en kanlı savaşının elli
milyon cana, bir o kadar da yaralıya mal olan 2. Dünya Savaşının başlangıç
günü. Bugün “bir daha böyle kanlı savaşlar olmasın, insanlar acılar içinde kavrulmasın,
ocaklar sönmesin” dileğiyle 1 Eylül Dünya Barış Günü ilan edilmiş.
Bugün herkes; buna kandan ve
ölümden beslenenler dahil hemen herkes barıştan söz edecek; barışa övgüler
düzecek.
Türkçe BARIŞ beş harften oluşuyor.
Barışın karşılığını diğer dillerdeki karşılığının bir kısmını başlıkta yazdım.
Bütün dillerde belli sayıda harfin
yan yana gelmesiyle Türkçedeki BARIŞIN anlamı çıkıyor.
Hepsinin anlamı savaşsız, kavgasız
önce karşındakini anlayarak, anlamaya çalışarak huzur içinde dirlikli barış
içinde yaşama istemi oluyor.
Buraya kadar çok güzel… Yani
ölümlerden, öldürmelerden, her türlü şiddet ve çatışmadan uzak barış içinde
huzur içinde dirlikli yaşamak.
Peki bu nasıl olacak? En azından
ülkemizde bu olabilir mi?
Ülkemizdeki yaşananlara siyasetin
diline, politikacıların kendi siyasi çıkarları için davranışlarına, her gün
onca ölümlere, şehirlerden köylere kadar ne olup bittiği konusunda bilgilenme
sıkıntısına, bilgi kirliliğine, basına yönelik baskılara, Amerikan filmlerinde
gördüğümüz yurttaşı birbirini ödüllü ihbar teşviklerine kadar karmaşayı okuyup
gördükçe ülkemizde insanların barış içinde dirlikli yaşadıklarından söz
edilebilir mi?
Sanırım bu sorunun cevabını vermek
çok zor olacak...
Halbuki bugün 1 Eylül. Bütün dünyadaki
insanların ‘savaşlara, etnik kimlik ve farklı inançlar arasındaki çatışmalara,
ölümlere öldürmelere hayır!’ demek için ayağa kalktığı bir gün.
Peki soruyorum; bugün Türkiye’de
barış içinde yaşama umudu ve barış içinde samimi gelecek beklentisi yoksa bunun
neden ne? Barış ve dirlik içinde yaşamamız olanaklı mı?
Hiç kimsenin bugün yaşananlara
bakıp bu soruya iyimser bir cevap verebileceğini zannetmiyorum.
Ama buna rağmen ‘bana göre’ yine
enseyi karartmamak lazım.
Barış ‘bana göre’ öyle sanıldığı
gibi Kaf Dağının arkasında yedi kafalı ağzından ateş saçan bir ejderhanın
kapısında beklediği kalede tutuklu bir güzel değil.
Barış hepimizin herkesin yüreğinde
sıcaklığını, beyninde özlemini taşıdığı bir yaşam güzelliği.
Özlemini duyduğumuz bu yaşama
kavuşmamız; yani hepimizin özlemi olan ölüm ve öldürülme korkusu yaşamadan,
kimsenin kimseyi düşman bilmediği herkesin bütün değerleriyle özgür ve
dostça duygular içinde yaşama kavuşması için yapacağımız tek şey kafamızda
biriken bilgi kirliliğinden arınıp düşüncemize kendimizin vurduğumuz pranga
olan ön yargılarımızdan kurtulmaktır.
Çünkü özelikle bizim toplum olarak
bugün yaşadığımız bütün çatışmaların, şiddetin, ölümlerin, öldürmelerin ardında
yatan gerçek o ön yargıların beslediği düşmanlıklardır.
Özellikle günümüzde kafalarda öteki hakkında oluşan ön yargı duvarlarını aşıp barış, demokrasi ve yargı bağımsızlığı sağlamış bir toplum hedefinde buluşmak; bu konuda gösterilen çabalara hiç 'ama, lakin, fakat' gibi mazeretler üretmeden destek vermek insan onuruna sahip olan herkesin öncelikli görevidir.
Bugün 1 Eylül. Barışın, dirlikli
yaşamın ve huzurun özlemini duyan herkesin on yargılarından kurtulup insani
yanlarını öne çıkarmalarını diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder