9 Eylül 2017 Cumartesi

SONUNDA KAZANAN ÇAĞDAŞLIK VE AKIL OLACAK



POLİTİKA
21.04.2015 12:46:38


“Fatih Belediyesi’nden bir rant atağı daha geldi. Belediye, 654 yıllık geçmişe sahip Kapalıçarşı hanlarının da bulunduğu 1734 binayı otele dönüştürecekmiş.”

Gazetelerde, medyada haber olan bunlar şimdi. Anlaşılan Boğazlar sırtları, Taksim, Beyazıt derken şimdi sıra Kapalı Çarşıya gelmiş.

Bu haberler aslında yeni bir düşüncenin ürünü değil.

Yani başta İstanbul olmak üzere ülkenin tarihi dokularını katletme öteden beri var. İnsanlığın kadim tarihinin en önemli belgelerini taşıyan Anadolu yıllardır yağmalanıyor, hoyratça tüketiliyor zaten.

Ama şimdi olanlar geçmişten olanlardan farklı. Bunların ötekilerden farkı giderek belirginleşen cumhuriyetin kuruluş sürecinde yaşanan kavganın öne çıkması.

O yıllarda yaşanan ve dini referansı ve şeriatı yönetime temel yapmak isteyenlerle aklı ve çağdaşlığı yönetim için ilke kabul edenler arasındaki mücadele aklı ve çağdaş ilkeleri savunanların kazanmasıyla sonuçlanmış gibi gözükse de o mücadele bitmedi. O mücadelenin öteki tarafı olanlar o günden bu güne hep rövanşı alma kaygısı güttüler. İlk hamleyi cumhuriyeti kuran iradenin çok partili demokrasi hedefini kullanarak “yeter söz milletindir” diyenler yaptı. İlk adım o sıralar atıldı. Ve özellikle İstanbul’un tarihi o sıralar yağmalanmaya başladı.

O günkü iktidarın esas desteği olan inşaat sektörü; yani “mutayıtlar”a alan açmak için o yılların iktidarı DP İstanbul’un rant yağmasına açılmasına zemin hazırlamak için başlattığı çalışmayı 1958 yılında çıkardığı İmar Yönetmeliğiyle de yasal zemine oturttu.

Artık İstanbul’un tarihinin ve doğasının yağması yasal hale getirildi.

Çok uzatmaya gerek yok. O günden bu güne olanları öğrenmek için internette kısa bir gezinti yeterli.

O yıllarda atılan ilk adım 'giderek Türkiye'nin adeta kaderi haline gelen' sağ muhafazakar anlayışı hep iktidarda tuttu.

Başlangıçta ürkek atılan adımlar 12 Eylül faşist cuntasının yarattığı iklimle daha müsait ortam bulunca daha rahat atılmaya başladı.

2002 yılında AKP iktidarıyla doruk noktasına ulaştı.

Artık şimdi her konuda çok rahatlar. Tarihin rant amacıyla yağması, doğanın katli, enerji kaygısıyla ormanların yok edilmesi, akarsuların kuruması giderek yönetim anlayışı haline geldi ve bunu dini referansları kullanarak yapıyorlar. İnsanların inancını istismar en kolay yol olduğunu için bütün çabalarını inanç istismarına yönelttiler.

İnanç diye ortaya atılan absürdlükler o kadar ilkel hale geldi ki; o kadronun okumuş insanları kendilerinin hiç inanıp ciddiye almadıkları bu absürdlükleri sırf iktidar olabilmek için görmezden geliyorlar.

Çünkü tek düşünceleri rant, rant, kar, kar, para para. Gözleri başka hiçbir şey görmüyor artık ve onların üzerinde oturdukları zemin de cehaletin verdiği körlükle bu olan bitene gözü kapalı destek verir hale geldi. Çünkü o zeminin hazırlayan anlayış temelden çağdaşlıkla tarihin iç içe olmasından rahatsızdı. Çünkü kendi dünyaları o kadar ilkeldi ki; saltanat ve özellikle hilafet kaldırılınca adeta yıkıldılar. Çünkü asırlardır padişahın kulu kölesi olmak adeta iliklerine işlemişti. Mustafa Kemal’in öncülüğünde ayaklanan halk yine ona olan güvenleriyle onun işaret ettiği aydınlığa o zor koşullarda yönelirken buna ters düşenler o gelişmeyi engellemek için ellerinden geleni yapmaya çalıştılar.

Şimdikiler de onların temsilcisi; adeta ve çağdaşlıkla tarihin iç içe olmasında rahatsız görünüyorlar. Tıpkı onlar gibi inanç diye dayatılan cehaletin karanlığını seviyorlar. Çünkü kendi dünyaları o kadar ilkel o kadar çağ dışı ki; güzel olan aydınlık saçan, tarihin güzelliklerini çağdaş dünyaya taşıyan her şeyden ölümüne korkuyorlar. Ama bu korkuların ecele faydası yok. Çünkü onlar çürümüş kokuşmuş bir yaşamı yeniden diriltmeye çalışıyorlar; tıpkı ölüyü diriltmek isteyenler gibi. Ama bilmiyorlar; onlar o çürümüş yaşamı diriltmeye çalışırken giderek herkesin irkildiği, tiksindiği zombilere dönüşüyorlar. “Ne diyelim herkesin kendi seçimi bu” demeyeceğiz. Onların seçimine karşı onların geleceğini de kurtarmak için inadına çağdaşlığı, inadına tarihin çağdaşlıkla buluşmasını ve uyumunu savunacağız ve kazanan onlara rağmen biz olacağız. Çünkü biz yeninin yeni doğanın, aydınlığın ve güzelliklerin içinde yoğrularak geleceğimizi o değerler üzerine kurmak istiyoruz. Çünkü biz toplum olarak 1923 den bu yana ve özellikle 1928 den sonra çağdaşlığın ve aklın yaşamımıza yöne vermesini düşüncesini yaşam biçimi haline getirdik. Bundan geriye dönüş asla olmayacak.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder