Merhaba; bugün cuma…
Dün akşamdan
komşu evde hazırlık... Belli ki düğün vardı. Yol kesildi; masalar sıra dizildi.
Üstlerine tenteneler gerildi. Artık sanırım iki gün naklen düğün müziğini
dinleyeceğiz gece yarılarına kadar.
Başkalarını
bilemem; ama ben keyif alır bu müziklerden. Hele bir de davul varsa, zurna da
cezayir karşılaması çalıyorsa keyfim tam yerine gelir.
Böyle
etkinliklikler ister istemez beni geçmiş yaşanmışlıklarda epey gezdirir. En çok
da kendi düğünüm akla gelir. Ben otuz yaşına girdiğim sıra evlendim. O sıralar
balo denilen tek gecelik eğlenceler meşhur Ama ben eski delikanlılardanım.
Özellikle anamın da içinde ahdı var davul çaldırmaya. Babama "olmaz oğlum
davullu zurnalı evlenecek" diye diktirince babam mecbur kaldı kabul etti.
Mecbur kaldı diyorum. Çünkü balo ucuza mal olacaktı. Düğün öyle mi ya. Bir kere
üç gün sürer; gelen giden yemeklerle ağırlanır.
Bizim orada içki
çok içilir. Haliyle içki masrafı çıkar. Davulcu tutacaksın. Yani telaşlı ve
masraflı; ama anam diretince mecbur kaldı kabule. Çünkü anam tedirgin… Daha üç
dört ay önce 12 Eylül darbesinden bir hafta sonra oğlunu kaldığı dayısının
evinde gözü önünde tutuklamışlar. Yine ne olacağı belli değil. Oğlan geçmişteki
gibi bir gitti mi 'ara ki bulasın'. Şimdi arada bir 'gideceğim' deyince kadının
etekleri tutuşuyor. Alel acele oğlunu evlendirip baş göz ederse yanında
tutacak. 'Yani o öyle düşünüyor.' Düğün alel acele olunca düğün tutmakta
sıkıntı baş gösterdi. Çünkü çalgıcılar aylar öncesinden bir yerlere okulanıp
davet edilmiş.
Şimdi okuyucuyu
nerede bulacaksın? Sağ olsun küçük enişte bu çalgı işlerinde mahir. Atladı
arabaya. 'Karamanlı Tefenni' derken İbeciğe uzanıp oradan hem de iki takım
davul zurna bir de saz çalıp söyleyen sanatçı bulmuş; 'alıp çıkageldi' Diğer
hazırlıklar da tamamlanmıştı. Et için bir dana tedarik edildi. Ve 'vursun
davul' dendi.
Bu sırada
telaşla oku dağıtma içine girişildi. Yani her şey telaşla yapılıyordu; ama ben
hep işin gırgırındaydım. Haliyle gençlikten orta yaşa geçtiğim için
okucularımın içinde gençler de vardı orta yaşlılar da. Kısacası epey
kalabalığın katıldığı güzel bir düğün yapılmıştı bana.
Ondan sonra ne
zaman davul zurna sesi duysam hep yeniden evlenesim gelirdi. Tabi eskiden
canım, şimdi asla. Şimdi de düğünün çalgısının sesi mikrofondan naklen
verilince aklıma kendi düğünüm gelmişti.
Sanatçı da 'Ağrı
dağından uçan bir güvercin olsam' diye sevdiğim bir türkü söylüyordu.. Bu
sırada devam ettiğim denemelere bakmak isteyince mecbur içeri odaya geçtim. O
sıra türkü kesildi, birden arapça sesler yükseldi. Kulak kabarttım mevlit.
Demek düğün sahibi mevlitli çalgılı düğünü tercih etmiş.
Bu da bizim
yörenin arabesk anlayışı. Bilmiyorum; diğer İslam ülkelerinde veya ülkenin
diğer bölgelerinde ‘böyle adet var mı? Veya böyle bir şey İslama sığar mı? Ne
kadar sığar?’ ^
Sanırım son
yılların politik rüzgarının estirdiği inanç ağırlıklı yaşam biçimi bu yörenin
geçmiş düğün kültürüyle ortaya böyle armoni çıkarmış. Haliyle bunun yorumu veya
açıklaması başta Cüppeli hoca olmak üzere ulema takımına veya Diyanet başkanına
düşer.
Yani benim
haddimi aşar. Neyse bir süre mevlit dinledik.
Ben düğünün hep
mevlitle devam edeceğini umuyordum. Ama öyle olmadı. Mevlit bitti şimdi yeniden
yöresel oynak havalar yükselmeye başladı hoparlörden. Ama bu curcuna havanın
sıcaklığını gidermedi. Ben yazıya "bugün hava sıcak" diye başlayıp
sayfama düşen paylaşımlardan bahsedecektim. Düğünden yayılan türkü ve mevlit
sesleri aldı beni götürdü bir yerlere.
Zaten hep böyle
oluyor. Kafam sanırım gelgitli. Eee ne yapacaksınız? Bu kadarına da şükür…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder