24 Şubat 2018 Cumartesi

Ortadoğu’ya bulaşan Türkiye’de hiç bir şey için önceden "şöyle olur" denemez


POLİTİKA
24.02.2016 13:16:12
Merhaba; HDP milletvekili Tuba Hezer isimli bayan Ankara saldırısını yapan kişinin taziye çadırına gitmiş.

İdris Baluken bunu savunuyor.

Gerçi "taziye" ölenin acısını ailesiyle paylaşmak oluyor; ama bana göre bu çıkıntılıktan başka bir şey değil. Çünkü beri yanda öldürülen yirmi dokuz kişi var. Onların aileleri de büyük acı içinde ve açılan taziye çadırı onları bu acıya gark eden kişi için ailesinin açtığı taziye çadırı.

Yani Kürt sorununun Türkiye Halkının genelinde kabul görüp çözümünde toplumsal mutabakat sağlanmasının engellenmesi için "elden geleni arkalarına koymuyor" gibi bu davranışlar bana göre asla savunulamaz.

Hep iddia ediyorum "12 Eylül 1980 tarihinde Kürt Türk Türkiye Halkının birlikte demokrasi savaşımı yapabilmesinin temelini dinamitleyen faşist cuntanın politikası hala Kürt Türk düşmanlığı üzerinden bir amaca varmak isteyen birileri 've bana göre varacak hiç bir hayırlı amacı olmayan' tarafından ısrarla tekrar tekrar tezgaha koyuyor.

Umarım Kürt Türk Türkiye Halkının barışını dinamitleyen bu aymazlıklar bir şekilde etkisizleşir.

Yoksa düne kadar büyük acılar yaşayan Kürt Halkının da; Türkiye Halkının da geleceğine çok yazık olacak.

Benim bunları yazdığım sırada Radikal haberde HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Silopi'de 27 gün sokağa çıkma yasağından sonra 500 genç dağa çıktı. Tek bir genç HDP'ye katılmadı çünkü umudu parlamentoda görmedi demek ki" dediği haberi gözüme ilişti.

"Taş atan çocukları anlamadan" başlıklı yazımı üç kez Radikal blogda paylaşmış; o çocukların kazanılmasına işaret etmiştim.

Yukarıda yazdığım yazıda da Ankara saldırganı için açılan taziye çadırına katılan HDP millet vekilini eleştirmiştim.

Bana göre "hiç kimse sütten çıkmış ak kaşık" değil ve Türkiye Halkının barışını savunmak en çok da o barışın iki halkın aydınlık geleceği için şart olduğuna inanların işidir. Yoksa savaştan; çatışmalardan siyasi ikbal bekleyenler zaten o işi; yani savaş kışkırtıcılığını ve halkların birbirine düşmanlığını yeterince körüklüyorlar.

Tekrar yazarsam "barış önce dilde başlar" sonra "samimi davranışlarla devam eder".

Ancak anayasa çalışmalarında AKP ve HDP nin baş başa kalmasına bakınca; siyaset dünyasında AKP HDP ile arkadan dolanıp "başkanlık sistemi" için yeni bir alicengiz oyunu tezgahı yeniden çalışmaya başlamış gibi.

Bu arada ABD dış işleri bakanı Rusya ile imzaladıkları barış yürümezse "B planları" olduğunu söylemiş. Bu plan Suriye'nin bölünmesiymiş.

Atlantik ötesinden ABD Suriye'ye demokrasi getirmek için çıktığı yolun sonunda Suriye'nin bölünebileceğini açıklıyor.

Malum Nato'da sergilenen planlar arasında Türkiye'nin güneydoğusunda Sevr'in planları arasında yer alan Türkiye'nin bölündüğünü gösteren haritalar var. Arada bir "Demoklesin kılıcı gibi" sallandırılan bu Türkiye'nin bölünmüş haritaları için hiç kimse yüksek sesle olmaz öyle şey demiyor.

Cengiz Çandar bir yazısına "Cenevre III'ten Sykes-Picot II çıkar mı?" diye başlık atmış; orada "Sykes-Picot" için "Bolşeviklerin 1917 Devrimi sonrasında, Çarlık arşivlerindeki ortaya çıkardığı kirli çamaşırları arasında Ortadoğu'da Sevr anlaşması bölünme planı çıktığını" yazmıştı.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında bu plan gereği Ortadoğu topraklarının gerçekten İngiltere ile Fransa arasında "manda yönetimleri" altında parçalandığını ve bölüşüldüğünü yazmıştı.

Daha sonraki bir yazısında da Arap baharının beşinci yılında "Arap Baharı" için "Yeni Sykes-Picot" yerine "Yeni Westphalia" mı?" diye sorgulamıştı.

O yazısında Suriye'nin Arap baharını yani "Arap devrimi" ya da "ayaklanmalarının" sonuçlarını hükümsüz kıldığını yazmış ve "Yeni Westphalia" için de "Suriye ile birlikte, Suriye savaş alanı esas olmak üzere bölgede yaşananların 'Avrupa'nın 17. Yüzyılında, 1618-1648 yılları arasında yaşanan ve Westphalia Düzeni ile noktalanan Otuz Yıl Savaşları'nın' "Ortadoğu versiyonu"dur" diye yazmıştı.

Buradan anlaşıldığı gibi Ortadoğu'da hiçbir şey önceden öngörüldüğü gitmiyor. Her an yeni durumlar ortaya çıkabiliyor. ABD dış işleri bakanının Suriye ilgili açıkladıkları "B" planı da bunu gösteriyor.

Buradan bakınca giderek Ortadoğu'ya daha çok bulaşan Türkiye için de önceden "şu olabilir" demek giderek zorlaşıyor.

Çünkü "burası Ortadoğu'ya bulaşmış Türkiye abiciğim. Burada da siyasetteki tüm oryantallikler geçerlidir”






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder