4 Temmuz 2017 Salı

"Ne fark eder Erenler. Hepimiz aynı Allah'ın kulu değilmiyiz? Ne fark eder?"



İnsanların yakılıp öldürüldüğü günlerin yıl dönümlerinde aklımda kalan bir anıyı paylaşmak istedim.
Hatırladığım kadarıyla 1978 yılıydı. 
Adana’da DİSK Bölge temsilciliği seçimi vardı. Bektaş Avşar Birlik Dayanışma Gurubunun adayı idi. Ayrıca TİP’in desteklediği bir aday vardı. Sanırım bir aday daha vardı. Sonra çekilmişti. 
Bektaş Avşar’ın Disk delegeleri arasında kulis çalışmalarına aktif olarak katılmıştım. Bu çalışma nedeniyle çevre illerdeki delegelerle, özellikle Genel İş delegeleriyle görüşme işini üstlenmiştim. 
Bu nedenle diğer illerin yanı sıra Maraş’a gittim. Maraş’a önceden hiç gitmemiştim. Arabadan inince, etrafı gözledim. Sonra kendimce uygun gördüğüm birine, Genel İş Sendikasının yerini sordum. Uzak değilmiş, tarif etti. Tarif üzerine biraz arayıp, sendika binası önüne geldim. 
İkinci katta tabelası asılı idi. Bina eski binaydı. Biraz yüksekçe idi. Kapıdan girdim. Merdivenleri çıkarken, ara olan bir yere geldim. Kapısında mescit yazılıydı. Devam edip sendikaya çıktım. 
Kapı açıktı, içeride üç-dört kişi vardı. Girdim selam verip kendimi tanıttım. O kişilerden biri adının Bektaş olduğunu ve Maraş Şube Başkanı olduğunu söyledi. Diğerleri de yönetim kurulu üyeleriymiş. Onları tanıttı. Birlikte başkanın odasına gittik. 
Bu arada ezan okunuyordu. Üyelerden üçü namaz için izin isteyip gitti. Ben Bektaş Amca ve bir yönetim kurulu üyesi kaldık. Ben, Bektaş Amca söze başlamadan, çıkarken dikkatimi çeken mescidi sordum. Bektaş Amca gayet sakin “ ha, o mu. Onu ben yaptırdım. Yönetimden ve üyelerden isteyenler, namaz vakti, inip namaz kılarlar. Cami uzak olduğu için yaptırdım” dedi. 
Sonra ben konuya girdim. Niye geldiğimi, Disk Bölge seçimini,Bektaş Avşar isimli adayı destek için geldiğimi söyledim. Güldü. “Adı Bektaş’mış. Benim adaş. Haliyle ona oy veririz “ dedi. 
Sohbetimiz çeşitli konularda devam etti. Az sonra namaza gidenler geldi. Onlar da sohbete katıldı. Sonra birlikte çıktık. Su deposu diye bilinen yere gittik. Oradan Maraş kuşbakışı görünüyordu. 
Bektaş Amca işaret ederek mahalle isimlerini saydı. 
Diğerleri gitmişti. Ben cesaretimi toplayıp, “Bektaş Amca sen alevi değilmisin?” diye sordum. “Ne fark eder erenler, hepimiz aynı Allah'ın kulu değilmiyiz, ne fark eder” dedi. Sonra yine Maraş’ı göstererek “şu gördüğün evlerde  Alevi, Sünni koyun koyuna yaşarız. Hiç birimiz diğerine sen nesin demez,necisin demez. Evvelallah kardeş,kardeş yaşarız. Benim yönetim kurulu üyelerinden dördü Sünni, namazında, apdestinde imanlı insanlardır” diye ayrıntılı olarak anlattı. 
Çok duygulu bir insandı. Beni evinde ağırladı. Ertesi gün vedalaşıp ayrıldık.  Onu bir de seçim günü gördüm, merhabalaştık. Bir daha hiç görmedim. 
Epey bir süre sonra İzmir’deydim. Kahramanmaraş’ta alevi ve Sünnilerin birbirini katlettiği haberini duyunca çok şaşırdım ve Alevi ve Sünnilerin birbirini katlettiğine hiç inanmadım. 
Yıllar sonra ülkemizde 'özellikle dinsel görünümlü' katliam yıl dönümlerinde hep aklıma Bektaş Amcanın “ ne fark eder erenler hepimiz aynı Allah'ın kulları değilmiyiz” sözü ve soruma, “o mescidi ben yaptırdım.Cami uzak olduğu için üyelerden namaz kılanlar faydalanıyor” şeklindeki cevabı gelir. 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder