İnsanların yakılıp öldürüldüğü günlerin yıl dönümlerinde aklımda kalan bir anıyı paylaşmak istedim.
Hatırladığım kadarıyla 1978 yılıydı.
Adana’da DİSK Bölge temsilciliği seçimi vardı. Bektaş Avşar Birlik Dayanışma
Gurubunun adayı idi. Ayrıca TİP’in desteklediği bir aday vardı. Sanırım bir
aday daha vardı. Sonra çekilmişti.
Bektaş Avşar’ın Disk delegeleri arasında
kulis çalışmalarına aktif olarak katılmıştım. Bu çalışma nedeniyle çevre
illerdeki delegelerle, özellikle Genel İş delegeleriyle görüşme işini
üstlenmiştim.
Bu nedenle diğer illerin yanı sıra Maraş’a gittim. Maraş’a
önceden hiç gitmemiştim. Arabadan inince, etrafı gözledim. Sonra kendimce uygun
gördüğüm birine, Genel İş Sendikasının yerini sordum. Uzak değilmiş, tarif
etti. Tarif üzerine biraz arayıp, sendika binası önüne geldim.
İkinci katta
tabelası asılı idi. Bina eski binaydı. Biraz yüksekçe idi. Kapıdan girdim.
Merdivenleri çıkarken, ara olan bir yere geldim. Kapısında mescit yazılıydı.
Devam edip sendikaya çıktım.
Kapı açıktı, içeride üç-dört kişi vardı. Girdim
selam verip kendimi tanıttım. O kişilerden biri adının Bektaş olduğunu ve Maraş
Şube Başkanı olduğunu söyledi. Diğerleri de yönetim kurulu üyeleriymiş. Onları
tanıttı. Birlikte başkanın odasına gittik.
Bu arada ezan okunuyordu. Üyelerden
üçü namaz için izin isteyip gitti. Ben Bektaş Amca ve bir yönetim kurulu üyesi
kaldık. Ben, Bektaş Amca söze başlamadan, çıkarken dikkatimi çeken mescidi
sordum. Bektaş Amca gayet sakin “ ha, o mu. Onu ben yaptırdım. Yönetimden ve
üyelerden isteyenler, namaz vakti, inip namaz kılarlar. Cami uzak olduğu için
yaptırdım” dedi.
Sonra ben konuya girdim. Niye geldiğimi, Disk Bölge
seçimini,Bektaş Avşar isimli adayı destek için geldiğimi söyledim. Güldü. “Adı
Bektaş’mış. Benim adaş. Haliyle ona oy veririz “ dedi.
Sohbetimiz çeşitli konularda devam etti. Az
sonra namaza gidenler geldi. Onlar da sohbete katıldı. Sonra birlikte çıktık. Su
deposu diye bilinen yere gittik. Oradan Maraş kuşbakışı görünüyordu.
Bektaş
Amca işaret ederek mahalle isimlerini saydı.
Diğerleri gitmişti. Ben cesaretimi
toplayıp, “Bektaş Amca sen alevi değilmisin?” diye sordum. “Ne fark eder
erenler, hepimiz aynı Allah'ın kulu değilmiyiz, ne fark eder” dedi. Sonra yine
Maraş’ı göstererek “şu gördüğün evlerde Alevi, Sünni koyun koyuna
yaşarız. Hiç birimiz diğerine sen nesin demez,necisin demez. Evvelallah
kardeş,kardeş yaşarız. Benim yönetim kurulu üyelerinden dördü Sünni, namazında,
apdestinde imanlı insanlardır” diye ayrıntılı olarak anlattı.
Çok duygulu bir insandı.
Beni evinde ağırladı. Ertesi gün vedalaşıp ayrıldık. Onu bir de seçim
günü gördüm, merhabalaştık. Bir daha hiç görmedim.
Epey bir süre sonra
İzmir’deydim. Kahramanmaraş’ta alevi ve Sünnilerin birbirini katlettiği haberini
duyunca çok şaşırdım ve Alevi ve Sünnilerin birbirini katlettiğine hiç inanmadım.
Yıllar sonra ülkemizde 'özellikle dinsel görünümlü' katliam yıl dönümlerinde hep aklıma Bektaş Amcanın “ ne fark
eder erenler hepimiz aynı Allah'ın kulları değilmiyiz” sözü ve soruma, “o
mescidi ben yaptırdım.Cami uzak olduğu için üyelerden namaz kılanlar
faydalanıyor” şeklindeki cevabı gelir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder