18 Kasım 2017 Cumartesi

KİM BUNLAR?


POLİTİKA
18.11.2015 15:59:09
Bir süredir güneydoğu'da şehirlerde ve ilçe merkezlerinde yüzlerin maskeli elinde püskürtme boyayla duvarlara yazı yazan tipler peydah oldu.
                        
Bunlar sanki matah işliyormuş gibi bu görüntülerini medyaya ve sosyal medyaya da servis ediyorlar.

Yazılanlar önce ırkçı, şöven ifadeler içerirken giderek Işid militanları havasında dini sloganlar eşliğinde birilerine; daha doğrusu yörede yaşayan Kürt Halkına yönelik tehdit içeren ifadeli yazılara dönüşmeye başladı.

Resimde de görüldüğü gibi "kanımız aksa da zafer İslamındır. İmza Esadullah tim" vb. örneklerinde olduğu gibi.

Peki kim bunlar? "Güvenlik görevlileri" diyemezsiniz; çünkü güvenlik görevlilerinin görevi güvenliği sağlamaktır. İnsanları tedirgin etmek; ya da kin ve nefret tohumu ekmek değil.

AKP 'iktidarının on üç yıllık iktidarı boyunca; başlangıçta verilen sözlere uygun politikalar izlerken' özellikle 2011 yılından sonra hızla İslamlaşma, İslamlaşmanın ötesinde devletin laik kimliğini törpüleyen bir mezhebin siyasi iktidarına dönüşmeye başladı.

Türkiye seksen milyona yaklaşan nüfusuyla 1923 yılında cumhuriyet kurulduktan sonra laikliği ve çağdaşlığı yönetimin esası haline getirerek yönünü, yöntemini belli etmiştir.

Bir savaş; daha doğrusu devrimci bir dönüşümle oluşan iktidarın hedefi belliydi. Demokratik hukuk devleti ve yargının bağımsız olduğu laik bir toplum modeli.

Tabi cumhuriyetin kuruluşundan itibaren hemen bir günden öteki güne ulaşılacak bir hedef değildi bu; ama uzun vadeli de olsa bir hedefti.

Özellikle laiklik, medeni hukukun kabulü, kadınlara erkekle eşit haklar tanımak, giderek siyasette seçme ve seçilme hakkı tanıyarak kadına yer verme toplumda geniş kabul gördü.

Yıllar öncesinin toplum görüntülerini veren resimler de görüldüğü gibi; kızlı erkekli eğitimin yaygınlaşmasına giderken köylülük özelliği taşıyan kitlelerde Latin alfabelerinin hemen kabulünden sora başlayan okuma yazma kurslarına yoğun ilgi toplumda laik çağdaş toplum anlayışının geniş kabul görmesine ve cumhuriyetin önderi Mustafa Kemal Atatürk'e yönelik yoğun teveccüh ve sevginin oluşmasına neden oldu.

Öyle ki; Mustafa Kemal Atatürk'ün 1938 yılından sonra ölümünden sonra bile bu sevgi azalmadığı gibi giderek arttı ve artmaya devam ediyor.

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında iktidarı kaybeden toplumun inancını sömürerek yönetme heveslileri o gün bu gün bu heveslerinden vazgeçmedi.

1960 dan sonra her on yılda bir yapılan askeri darbelerle bir türlü demokrasinin bütün kurumlarıyla işlerlik kazanmasına izin verilmezken; her defasında adına 'sağ' denen siyasete zemin hazırlandı. Yani toplumda gelişen demokratik bilinç askeri darbelerle kırıldıktan sonra adeta sil baştan demokrasiyi rafa kaldırma hevesindeki siyasete zemin hazırlandı ve 1928 yılında başlayan aydınlanma hevesi ve laik, çağdaş yönetime ilgi kırılmaya çalışıldı.

Eğitimle sürekli oynanarak o siyasi anlayışa uygun nesiller yetiştirme hevesine gidildi. Her seferinde askeri darbelerle laiklik törpülendi.

12 Eylül 1980 yılında yapılan faşist darbeyle o sıra ABD'nin yeşil kuşak projesine uygun zemin oluşturmak için faşist cunta bir yandan sendika ve demokratik kitle örgütlenmelerini ve demokratik siyaseti darmadağın ederken öte yandan Kürt ve Türk Halkının birlikte demokrasi mücadele vermesinin yerine ölümüne bir Kürt Türk düşmanlığının tohumlarını ekti. Aynı zamanda 1980'in hemen sonrası bugün iktidarın "paralel terör örgütü" diye sıkı takibe aldığı Fetullah Gülen ve cemaatiyle anlaşma imzalanarak onların desteğini aldılar.

Kenan Evren bir yandan meydanlarda ayetler okuyarak topluma hitap ederken öte yandan laiklik ve Atatürkçülük şarlatanlığı yaptı.

Uzun sözün kısası 12 Eylül faşist cuntası sonrası bir yandan Kürt Türk düşmanlığı derinleştirilirken, öte yandan "bugünün Feto terör örgütü" marifetiyle gerek orduda gerekse devletin çeşitli kademelerinde dinci terörün örgütlenmesinin yolu açıldı ve bugünlere gelindi.

1 Kasım seçim sonuçlarına bakan kimileri "cumhuriyette rövanşı aldık" demeye gelen laflar etmeye başladı.
AKP iktidarının başlattı çözüm süreciyle oluşan barış ortamının köküne limon sıkıldı.  Doğu ve Güneydoğu'nun il ve ilçelerde PKK'ya karşı "savaşıyoruz" diye bir şiddet ve baskı ortamı yaratılırken maskeli birileri tarafından devletin güvenlik görevlisi sıfatıyla dinci söylemlerle daha pervasız kin ve nefret saçmaya; bu kin ve nefreti duvar yazılarıyla belgelemeye başladılar.

Görünen o.

Ancak yüzde 49.5 oyla 1 Kasım'da güçlü bir şekilde iktidar tazeleyen AKP iktidarı bu kin ve nefret tohumuna dur demezse; emin olsun bu dinci terör dönüp gelip önce bu iktidarı vuracaktır.

Hele Suruç, Ankara ve en son Paris'teki saldırısıyla terörün vardığı boyut göz önüne serilmişken ve G20 zirvesinde Işid'e karşı ortak savaşım için deklarasyon açıklanmışken yeni kurulacak AKP hükümeti ve başbakan Davutoğlu elini tez tutup "kimlerse bunlar?" en kısa zamanda ortaya çıkarıp gerekli cezaları vermezse yarın çok geç kalmış olabilir/ler.

Burada ayrıca bir şey daha hatırlatmak isterim.

Bugün Radikal'de bir işçinin yazdığı mektupta ifade edildiği gibi son yıllarda borçlandırılan halkın kimi ekonomik kaygılarla 1 Kasım'da AKP'ye yönelmesini umarım kimse yanlış yorumlamaz.

Yani "artık cumhuriyetin kuruluş sürecinde yönetimde egemen olan Laik çağdaş siyasete kaptırdığımız iktidarın rövanşını aldık. Artık İslam cumhuriyeti düşüncesinde yürüyebiliriz" gibi bir aymazlığa 'umarım' kimse kapılmaz. Çünkü herkes emin olsun ki AKP'ye açılan siyasi kredi sadece ekonomik ve siyasi kaygılarladır.

Yani Halk "Mustafa Kemal Atatürk ve onun kurduğu laik demokratik cumhuriyet mi?" yoksa "İslamcı veya 2. Cumhuriyet diye tanımlanan cumhuriyet ve başka bir lider mi?" sorusuyla kesin karşı karşıya kalırsa 'herkes emin olsun ki?' Ülkenin bir başından öte başına bu halkın ezici çoğunluğu tercihini hiç tereddütsüz Mustafa Kemal Atatürk ve onun kurduğu laik demokratik cumhuriyetten yana koyar. Yani kendini "Atatürkçü, Kemalist veya Ulusalcı" diye niteleyenlerin tüm sevimsizliğine rağmen öyle davranır.
10 Kasım 2017 tarihindeki son görüntüler benim bu yazımı doğruluyordu.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder