KÜRT SORUNUNDA PKK nın YERİ 02.06.2014
Türkiye'de gündem çok kaypak, çok değişken...
Neyin ne zaman öne çıkacağını önceden kestirmek çok zor.
İki gündür yatıp kalkıp Taksim Gezi eylemlerinin yıl dönümünde
yaşananlar, bunların olası sonuçları gündemi işgal ediyor.
Bundan bir iki gün önce Okmeydanı'nda Cemevinde cenaze
merasimi için gelen bir yurttaşın öldürülmesi, onun Alevi olması, öldürüldüğü
mekanın Alevilerin ibadet yeri olması tartışmaları Alevi sorunu üzerinde
yoğunlaştırdı. Arada bir deprem oldu deprem ve konut sorunları,
yapılaşmadaki laçkalık gündemi işgal etti.
Ondan bir hafta önce Soma iş yeri cinayeti, o cinayet sonucu
öldürülen işçiler bunların sorumluları, öldürülen işçilerin geride bıraktığı
aileler, maden ocaklarının durumu, taşeronluk, çok cılız da olsa sendikaların
sorunları gündeme gelip geçti.
Yani toplumsal yapımızın çok hareketli olması gündemin bırakın
üç beş günde veya bir değişmesini; aynı gün içinde üç dört kez gündemin
değiştiği oluyor. Konumuna göre veya ilgilendirdiği konuya göre kimisi bahse konu
oluyor, kimisi sabun köpüğü gibi gelip geçiyor. Ama ülkemizin bana göre hiç değişmeyen gündemi demokrasi
sorunumuz, demokratik toplum olup olamayacağımız, buna bağlı hukuk sistemi ve
etnik kimlikler ve inanç farklılıkları sorunu oluyor.
Bunlardan etnik kimlik, yani Kürt sorunu her daim sıcaklığını
koruyor.
Bu konunun önemi yalnız etnik kimlik sorunu olduğu için ülkenin
politik dengelerini de ilgilendirdiği içindir.
Başbakan etnik kimlik ve inanç farklılıklarının çözümü konusu da
ne düşünüyor bilmiyorum; ama bu sorunları iç politikada çok güzel
kullanıyor.
Alevi sorununu 'sanki Alevilerin sorunuyla çok ilgiliymiş ve
çözüm bulmak istiyormuş gibi gösterirken' kendi tabanının daha çok Sünni
olduğunu görüp onları pekiştirmek için kullanırken Kürt sorununu da Kürt
siyasetçilerin yetersizliklerini fırsata çevirip onları kendi politikasına
malzeme yaparken gerek Kürtleri gerekse Türkleri nabza göre şerbet vererek çok
iyi oyalıyor.
Bu konudaki ustalığının sonuçlarını 'o kadar baskı ve saldırı
altındayken bile' son yerel seçimlerde hep birlikte gördük.
Şimdi de cumhurbaşkanlığı seçimi var sırada. Bu sürece girerken
başbakanın son çıkışları, Kürt sorunuyla B-C planlarından bahsetmesi aynı
politikayı sürdüreceğini, yani Kürt siyasetçilerle Kürt sorununu kendi siyasi
geleceği için pazarlık konusu yapacağı sinyalini veriyor.
Buradan Kürt sorunun çözümünde "PKK sorunun çözümüne
katkı mı sağlıyor? Yoksa çözümsüzlüğün kaynağı PKK mı?" sorusu aklıma
geldi.
Siz şimdi "hoppala bu sorular ne alaka? Nereden
çıktı?" diyebilirsiniz.
Abdullah Öcalan'ın seksenli yıllarda M.Ali Birand'a verdiği
röportajda seksen öncesi için "devlet de bizi kullandı, biz de devleti
kullandık" sözlerini hatırlayınca böyle bir soru aklıma geldi.
Seksen sonrası 12 Eylül faşist cuntasının bütün Kürt
halkını siyasi olsun olmasın yediden yetmişe kadın, kız, çoluk, çocuk hemen
herkesi 'Bülent Arınç'ın Gülten Kışanak için söylediği gibi' dağa çıkartan veya
dağlara kaçırtan baskı ve zulmünden yalnız Abdullah Öcalan ve arkadaşlarının
muaf olduğu, 12 Eylül faşist diktanın işbaşına geçtikten sonra PKK'nın ikinci
kez kurulduğu Kürt Türk çatışması veya PKK asker çatışmasının o sıralarda
başlayıp otuz yıla yakın devem ettiği, binlerce Kürt Türk vatandaşın ölümünde
sonra Kürt sorununun çözümü için sadece PKK'nın muhatap alındığını görünce
insan ister istemez benzer kaygılara düşüyorum.
Yalnız benim değil birçok kafada benzer sorular oluşuyor. Çok
kişi ka'ale almasa, medya ısrarla görmezden gelse de Hak-Par Genel başkanı
Kemal Burkay da benzeri soru ve kaygıları taşıyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi 'çatı kim? Tavan kim? Kim
kimin adayı? Kim aday? Kim aday değil?' tartışmalarının yoğunlaştığı, iki
gündür Taksim Gezi eylemleri sırasında iktidarın izlediği politikalarla
başbakanın iç, özellikle dış dünyada zor durumda kaldığı, ertelenen yerel
seçimlerde iktidarın Mart'taki başarıyı gösteremediği anlaşıldığı bir sırada
Sırrı Süreyya'nın "Eğer hükümet bu ciddiyetle yaklaşırsa bütün bu
'Sorun alanı' gibi gözüken bir çok şey bir iki hafta içinde hükmünü
kaybeder" demesine "Öcalan herkes sorumluluğunu yerine getirirse
bunların hiç biri olmaz diyor" yani "Öcalan konuya çok ciddi
yaklaşır" anlamında Kürt sorunun çözümüne yönelik umut dile getirmesi
aklıma "acaba birileri yine Abdullah Öcalan'ı kullanıyor mu? veya
Abdullah Öcalan kendi ikbali için birilerini mi kullanıyor?" sorularını
getirince yazıma o başlığı uygun gördüm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder