TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR 13.05.2014 tarihli radikal blogdaki yazım.
Her gün gündeme bakınca sürekli birbiriyle çelişen, birbirini
inkar eden akıp giden haberlerin
gösterdikleri durum ister istemez bende 'ne oluyor? Nereye gidiyoruz?'
kaygısı uyandırıyor.
Bu sorunun en makul cevabı bana göre 'iyi günler yaşamıyoruz ve
gittiğimiz yön iyi bir yön değil' oluyor.
Gerçekten özellikle iktidarın yurttaşın yaşam biçimine 'nerede
nasıl yaşayacağına? Neye inanıp neye inanmayacağına? Ne içip ne yiyeceğine?
Nasıl düşüneceğine?' varan müdahalelerine tepki olarak Taksim Gezide yükselen
yurttaş tepkisi sonucu başta iktidarın olmak üzere her şeyin şirazesi kaydı.
Hemen her gün bir yerlerde yükselen demokratik tepkilere ancak
bir polis devletinde despot bir iktidarın gösterebileceği baskı ve saldırılarla
sıradan yurttaşın bile güvenli yaşama hakkı kaygı uyandırmaya başladı. İnsanlar yerlerde sürüklendi, dövüldü, öldürüldü. Ama hiç
birinin faili bulunmadı veya bulunsa bile vicdanları rahatlatacak biçimde
cezalandırılmadı.
İktidar bu kaos ve keşmekeş içinde hata üstüne hata yaptı. Şimdi
de iktidarın kendisinin de kabul ettiği 'askeri vesayetten
kurtuluyoruz' derken orduya kumpas kurulduğu söylentisi ortalığı kapladı.
Yargı özellikle 12 Eylül Referandumu sonrası bütün yargısal
özelliklerini kaybetti. Öyle ki bu düzenlemeleri yapan, savunan iktidar bile bu yargıdan
şikayet edenler kervanına katıldı. Demokratik Anayasa çağdaş hukuk diye yola
çıkıldı yeni anayasa yapmaktan vazgeçilirken yargı da tümüyle vesayet altına
alınıp birilerinin çıkarına ama toplumun genelinin aleyhine yargısal
düzenlemelere gidildi. İnternette özgür haberleşme ve iletişime yasaklar
getirildi.
Bütün bunlar yapılırken yolsuzluk, hırsızlık haberleri ayyuka
çıktı ve en sonunda bu gidiş bir yerinden patlayınca içindeki pisliklerin
kokusu her yeri kapladı.
Burada yapılması gereken bu hırsızlık, yolsuzluk iddialarının
araştırılıp ve bunları koruyup gözetleyenlerden hesap sorulup, suçluların
cezalandırılmasıyken; bu yapılmadı.
Bunun yerine özellikle yargıda yapılan değişikliklerle
hırsızlık ve yolsuzluk korumaya alındı.
Başbakan hakkındaki bütün iddialara karşı 30 Mart yerel
seçimlerinde sandıkta uyguladığı iktidar politikasını onaylatma kaygısına
düşüp, bütün enerjisini bu yöne kaydırdı.
Ama toplumsal yapı veya toplumsal yapının gündemi özel
niyetlerle kontrol altına alınmaya çalışılsa da gerçeklerin veya kimi irade
dışı gelişmelerin tümüyle kontrol edilmesinin olanağı yoktur. Er ya da
gerçek kendini ortaya koyarak gerçeği saptırmak isteyenlerin niyetini ayan
beyan ortaya koyar veya toplumun iradesi dışında bir irade her şeye egemen
olmaya kalkabilir.
Böyle durumlarda eğer toplumsal yapıda demokratik bilinç
varsa bütün bunların hesabı demokratik yollardan sorulur, eğer doğruysa
yolsuzluk ve hırsızlığın hesabı sorulur, bunların tekrar iktidar
olmasına siyaseten son verilir. Ancak Türkiye gibi toplumsal aydınlanma
yaşamamış, demokratik bilincin eksik olduğu toplumlarda demokratik
yollardan hesap sormak çok kolay değildir. Çünkü toplumsal tepkisizliğin cılızlığına güvenen birileri
her an bu demokratik yollardan hesap sormanın, bu yönde gidişin önünü
kesebilir.
Bugün gündeme düşen son haberler; HDP nin veya Hak Par'ın
demokratik mücadelesine yönelik ırkçılık kokan ve provokasyon olduğu kuşku
taşımayan saldırılar, şapla şekerin birbirine karıştırıldığı hukuksal süreçteki
gelişmelerin yarattığı kaos, bugün 269 gündür yaşama tutunmaya çalışan Berkin
çocuğun öldüğü hastane önünde azgınlaşan polis saldırısı, en masum demokratik
tepkilere bile tahammülsüzlük bende 'Türkiye nereye gidiyor?' kaygısını
uyandırdı.
Dileğim toplumsal sorunlara duyarlı olanların bu
duyarlılıklarını, bu konudaki düşüncelerini doğru ve anlaşılır bir dille ve
demokratik bir olgunlukla milyonlarda kabul ettirip 30 Mart seçimlerine giden
demokratik sürecin önü kesilmeden o güne varılması sağlanarak o gün
demokrasi, barış, özgürlük düşmanlarının siyaseten yenilgiye uğratılmasının
sağlanmasıdır. Yoksa bu gidiş bana göre iyi bir gidiş değil. Ve bu gidiş böyle
kaos içinde devam ederse sonunda demokratik toplum olarak bütün demokratik
hakların askıya alınma tehlikesi var.
Umarım herkes bu tehlikenin farkında olarak gereken doğru
duruşu gösterir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder