10 Kasım 2017 Cuma

TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR 13.05.2014 tarihli radikal blogdaki yazım.


Her gün gündeme bakınca sürekli birbiriyle çelişen, birbirini inkar eden akıp giden haberlerin gösterdikleri durum ister istemez bende 'ne oluyor? Nereye gidiyoruz?' kaygısı uyandırıyor.

Bu sorunun en makul cevabı bana göre 'iyi günler yaşamıyoruz ve gittiğimiz yön iyi bir yön değil' oluyor.

Gerçekten özellikle iktidarın yurttaşın yaşam biçimine 'nerede nasıl yaşayacağına? Neye inanıp neye inanmayacağına? Ne içip ne yiyeceğine? Nasıl düşüneceğine?' varan müdahalelerine tepki olarak Taksim Gezide yükselen yurttaş tepkisi sonucu başta iktidarın olmak üzere her şeyin şirazesi kaydı.

Hemen her gün bir yerlerde yükselen demokratik tepkilere ancak bir polis devletinde despot bir iktidarın gösterebileceği baskı ve saldırılarla sıradan yurttaşın bile güvenli yaşama hakkı kaygı uyandırmaya başladı. İnsanlar yerlerde sürüklendi, dövüldü, öldürüldü. Ama hiç birinin faili bulunmadı veya bulunsa bile vicdanları rahatlatacak biçimde cezalandırılmadı.

İktidar bu kaos ve keşmekeş içinde hata üstüne hata yaptı. Şimdi de iktidarın kendisinin de kabul ettiği 'askeri vesayetten kurtuluyoruz' derken orduya kumpas kurulduğu söylentisi ortalığı kapladı. Yargı özellikle 12 Eylül Referandumu sonrası bütün yargısal özelliklerini kaybetti. Öyle ki bu düzenlemeleri yapan, savunan iktidar bile bu yargıdan şikayet edenler kervanına katıldı. Demokratik Anayasa çağdaş hukuk diye yola çıkıldı yeni anayasa yapmaktan vazgeçilirken yargı da tümüyle vesayet altına alınıp birilerinin çıkarına ama toplumun genelinin aleyhine yargısal düzenlemelere gidildi. İnternette özgür haberleşme ve iletişime yasaklar getirildi.

Bütün bunlar yapılırken yolsuzluk, hırsızlık haberleri ayyuka çıktı ve en sonunda bu gidiş bir yerinden patlayınca içindeki pisliklerin kokusu her yeri kapladı.

Burada yapılması gereken bu hırsızlık, yolsuzluk iddialarının araştırılıp ve bunları koruyup gözetleyenlerden hesap sorulup, suçluların cezalandırılmasıyken; bu yapılmadı.

Bunun yerine özellikle yargıda  yapılan değişikliklerle hırsızlık ve yolsuzluk korumaya alındı.

Başbakan hakkındaki bütün iddialara karşı 30 Mart yerel seçimlerinde sandıkta uyguladığı iktidar politikasını onaylatma kaygısına düşüp, bütün enerjisini bu yöne kaydırdı.

Ama toplumsal yapı veya toplumsal yapının gündemi özel niyetlerle kontrol altına alınmaya çalışılsa da gerçeklerin veya kimi irade dışı gelişmelerin tümüyle kontrol edilmesinin olanağı yoktur. Er ya da gerçek kendini ortaya koyarak gerçeği saptırmak isteyenlerin niyetini ayan beyan ortaya koyar veya toplumun iradesi dışında bir irade her şeye egemen olmaya kalkabilir.

Böyle durumlarda eğer toplumsal yapıda demokratik bilinç varsa bütün bunların hesabı demokratik yollardan sorulur, eğer doğruysa yolsuzluk ve hırsızlığın hesabı sorulur, bunların tekrar iktidar olmasına siyaseten son verilir. Ancak Türkiye gibi toplumsal aydınlanma yaşamamış, demokratik bilincin eksik olduğu toplumlarda demokratik yollardan hesap sormak çok kolay değildir. Çünkü toplumsal tepkisizliğin cılızlığına güvenen birileri her an bu demokratik yollardan hesap sormanın, bu yönde gidişin önünü kesebilir.

Bugün gündeme düşen son haberler; HDP nin veya Hak Par'ın demokratik mücadelesine yönelik ırkçılık kokan ve provokasyon olduğu kuşku taşımayan saldırılar, şapla şekerin birbirine karıştırıldığı hukuksal süreçteki gelişmelerin yarattığı kaos, bugün 269 gündür yaşama tutunmaya çalışan Berkin çocuğun öldüğü hastane önünde azgınlaşan polis saldırısı, en masum demokratik tepkilere bile tahammülsüzlük bende 'Türkiye nereye gidiyor?' kaygısını uyandırdı. 

Dileğim toplumsal sorunlara duyarlı olanların bu duyarlılıklarını, bu konudaki düşüncelerini doğru ve anlaşılır bir dille ve demokratik bir olgunlukla milyonlarda kabul ettirip 30 Mart seçimlerine giden demokratik sürecin önü kesilmeden o güne varılması sağlanarak o gün demokrasi, barış, özgürlük düşmanlarının siyaseten yenilgiye uğratılmasının sağlanmasıdır. Yoksa bu gidiş bana göre iyi bir gidiş değil. Ve bu gidiş böyle kaos içinde devam ederse sonunda demokratik toplum olarak bütün demokratik hakların askıya alınma tehlikesi var.

Umarım herkes bu tehlikenin farkında olarak gereken doğru duruşu gösterir.


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder