10 Kasım 2017 Cuma
Siyaset dediğin (Korku mu? Güvensizlik mi?)
20.02.2014 10:41:09
Günlerdir hiç halim yok. Ağrılar çok bitkin düşürmüş, uzanmış
yatıyordum. Kapının zili çalınca irkildim. Komşulardan birinin 'geçmiş olsuna'
geldiğini düşünüp eşime "aman çok yorgun ve uyduğumu söyle" dediğim
sırada kapının dışından onun, Aydınlı dayının öksürüğünü duyunca içimden
'yandık' diyerek doğruldum.
O sıra eşim de kapıyı açmıştı. Bizim dayı paldır küldür içeri
girdi eşime "tısılak nerde? Yatıyo mu?' dedi.
Ben de zaten o sıra odadan çıkmıştım. Beni görünce "ooo
seni baya iyi gördüm. Dün sesin çok kötü geliyodu. Noldu deyi maraklanınca bi
uğreyem dedim" diye 'gayet anlaşıklı' geliş nedenini anlattı.
Bana baktı "rahadsızlık verdimse hemen burdan dönen. Sonra
gelirim" dedi. Ben "yok dayı ne rahatsızlığı. Gelmesen darılırdım.
Şöyle buyur" deyip salona gösterdim.
Bu sırada eşim şaşkın ne yapacağını bilemeden bakınıyordu. Ona
gülümseyerek "ne bakıyorsun, dayıya hoş geldin desene" deyince o daha
şaşkın bana, sonra dayıya baktı "dayı kusura bakma hoş geldin. Hastane
hepimizi çok yordu" deyip elini öptü.
Dayı "bilmemin heç. Hepimiz çekiyoz o çileyi. Yengen
burlara her gelişimde ilaç siparişi veriyo. Valla bütün eczacıla tanış
oldu" dedi. Elindeki torbayı uzattı. "Sen şunnara içeride bak. Bene o
günkü nasgafadan yapıve. Dadı damamda galdı. O bek güzelidi. Aynısından
olsun" deyip içeri girdi. Koltuğa kuruldu. "Ben bu goltuğu çok
sevdim. Aynı sıyasatçı goltuğu gibi. Iısanın kalkası gelmiyo valla" deyip
koltuğa yayıldı.
Sonra bana "bugün oğlandan izin az. Şöyle bir ziyaret edip
gidcen. Sen dinlen hele. Ben sonra vakıtlıca gelir yemeni de yerin" deyip
yemeğe kalmayacağını baştan belli edip beni de rahatlatmayı ihmal etmedi.
Selam 'nasılsın? Ne var ne yok? Sen nasılsın?' faslı bitince
hemen lafa girdi. "Ya bu adam napıyo böyle?" dedikten sonra cevabı
kendi verdi. "valla pes dorusu. Adamın gazanmak için yapmece yok. Eskiden
laflana inanan çoğudu; emme son zamanlada söylediklene bek inanan yok"
dedi devam etti. "o garıya hakkadden gaztelen yazdığı gibi saldırmışlamı
be? Valla ben heç inanmadım. O gadar galabalın içinde bir Müslüman evladı çıkıp
'höt sizin bu yapdınız ayıp olmeyo mu?' dememiş mi? Gerçi şehirlede yolda adam
kessen millet mal gibi bakıyomuş. Emme bu farklı. Çocuklu bir garı… Adamla
toplanıcek; orasını burasını ellecek' dedi mutfakta olan eşim duymasın diye
alçak sesle "çok afedersin çıkarcek şeyini sürdürücek. Bunarı heç gören
olmecek. Valla ben inanmadım. Zaten bizim köyde heç inanan olmadı"
dedikten sonra "sen ne deyon bu işe" dedi.
Anlaşılan illa beni konuşturacaktı. Ama ben gerçekten çok bitkin
olduğumdan konuşacak durumda değildim. Onun için "bilmem. Bana da
inandırıcı gelmedi. Ama koskoca başbakan yatıp kalkıp bunun doğru olduğunu
iddia ediyor" dedim.
O benim bu cevabıma "Anlaşılan sen de çok korkuyon da böyle
gonuşuyon. Eee tabi korkmak ilazım. Valla adam gözünü garartmış. Gazanmak için
yapmece yok. Köylede bile millet sus pus" dedi.
Bana "anlaşılan sen çok kokuyon" deyince bozuldum
tabi. "yok dayı ne korkucem. Halim yok da öyle kısa cevap verdim"
dedim.
O güldü "canım ne bozuluyon. Korkmak ayıp değil. Baksana
dediklene göre her şeye yasaklecekmiş. Yakında gonuşmak bile yasak olcek
deyola. Valla eskiden seçim zamanı herkes ortalığı dökülürdü. Milletin sanki
işi gaydı yokmuş gibi hep sıyasat gonuşurdu. Emme şindi herkes birbirinden
korkuyo valla" dedi. Sonra "yalınız bu adam bu kafayıla gidese işi
zor. Hana ben sene 'bu adamı kimse götürümez. Hakkından anca kendi gelir' dedim
ya. Vaziyet onu gösteriyo. Bu kendi kendinin hakından gelicek gibi" dedi.
Gezdiği pazarları anlattı. "Orlada bile heç kimsenin keyfi
yok. Herkes bu adamdan bu umudu kesmiş, emme ardından gidicek birini de
görümeyo. Aynı bir dutmuş tavık gibi, şaşkın bakınıyo" dedi.
"Eskiden seçim yaklaşınca herkes bişele dağıdılıcek deyi
umutla bekleşirdi. Şindi sarı lire dağıdılsa kimsenin dönüp bakıceği yok.
Menderes devrinde bile Vatan Cephesi diye bişe çıkardıla, millet iki yarı
olduydu. Şindi kime sorsan 'nereye oy vercen?' deyi usulca ordan uzaklaşıyo" dedi.
Yorulmuştu. "Bak hep ben gonuşdum, sen susup dinledin.
Sonra 'korkuyon' deyince bozuluyon" dedikten sonra gülümseyerek "Emme
ben korkmeyon. Yaşım olmuş seksen yedi. Beni de alıp götürcek değil ya"
Sonra bana "sen de korkma. Seni bu halde alıp götürsüle üsdlende
galırsın" dedi.
O böyle deyince güldüm "iyi rahatlattın beni" dedim...
Dilim döndüğünce sorduklarına cevap vermeye çalıştım. Başbakanın
panik içinde olduğunu, gerçekten kazanmak için her yola başvuracağını; 'bu
durumun; yani başbakanın bu gözü hiç bir şey görmeyen saldırgan halinin
bile AKP nin niye kaybetmesi
gerektiğini çok iyi anlattığını' söyledim. Çok zekiydi.
Benim anlattıklarıma çok mantıklı şekilde katılıyordu.
Düşüncesine göre başbakan şaşırmış durumdaydı. Bunu anlamıyordu. "her şey
iyi gidiyodu. Millet seviyodu bu adamı. Birden ne olduysa oldu, ortalık
birbirine girdi" dedi.
Yolsuzluklar için "canım çalmayan mı va. Siyasatın mayası
yalan ve hırsızlık. Köylede bile millet muhtar olmak için gırık gırık oluyo.
Neye? Çünkü avantası çok. Adam muhtar olmuş veya köy bekçisi olmuş. İki sene
sonra maldan maşattan geçilmeyo. Belediye reisleri de öyle. Adamın masrafına
bakıyon, aldığı mayışa bakıyon. O mayışla o masraf hayatta çıkmaz. Ee ozman
noluyo? Ordan burdan aldığı avantayla masrafı çıkardığı gibi çok zengin oluyo.
Onun için 'çalıyo' lafına kimse şaşmaz. Emme şindi durum başka. Adam on yıldır
başbakan. Polis onu polisi… Hakim savcı onun zamanında hakim savcı oldu. Şindi
bakıyon hepsiyle gavgalı. İşde milletin bunu aklı ermeyo. Milletin korkduğu yer
burası" dedi.
Epey sohbet ettik. Anlattıklarından anladığım gerçekten kafalar
çok karışık. AKP eski güvenini özellikle kırsal kesimde hızla yitiriyor gibi.
Oralarda eski oyunu alması zor görünüyor. Ama siyasette her zaman sürpriz
vardır. Halk eğer muhalefette güven verici söz, davranış göremezse 'şimdiki rahatım
bozulmasın' diye yine AKP ye yönelebilir. Ama bu yöneliş eskiden olduğu gibi
başbakana olan yoğun sevgi ve güvenden değil çaresizlikten olacaktır.
Dayı gibi yılların tecrübesiyle çok temkinli konuşan biri eğer
"bu adam gidici" diyorsa bunda toplumda oluşan güvensizliğin payı
vardır.
Hastaneden ziyaretçi bölümünde otururken yanımıza gelen kadın da
benzeri şeyler söylemişti.
Annesine refakat ediyordu. Dağ köyündendi. Sohbet sırasında
seçimlerden laf açılınca "başbakanı seviyormusun?" diye sormuştum. O bu
soruma şaşırmış ve biraz ürkmüştü. Sanırım sohbet sırasında oluşan güven
nedeniyle soruma "ne yalan deyen? Biz oyu hep o partiye verdik. Başbakanı
çok seviyoduk. Emme şindi televizyonda görünce korkuyoz valla. Sanki çıkıp
gelip bizi dövcemiş gibi geliyo. Çok öfkeli. Gavgacı oldu. Ondan şindi eskisi
gada sevmeyoz. Gerçi hastanede çok rahadız. Evimizde olmayanı burda gördük.
Emme çok çalıp çırpmışla. Bu sefer oyumuzu gurda vercez" derken çok
samimiydi.
Kekik ekiyorlarmış. Tüccar gelip alıp gidiyormuş. Kaç para
olacağını da tüccar biliyormuş. "İşlen eskisi gibi dadı galmadı. Benim
gonuşduma bakman siz. Millet birbirinden korkar oldu" dedikten sonra
"sen aynı dedem gibi geldin de ondan çekinmiden gonuşdum" dedi.
Durduğum yerde 'dede' olmuştum. Kadının bu sözüne kızacaktım,
ama günlerdir ilk kez yataktan çıkabilmiştim, görüntüm çok perişandı
Dayıyla konuşurken o kadın ve söyledikleri aklıma geldi.
Dileğim kimsenin korkmadan konuşacağı, birbirine güveneceği,
Kürt Türk Alevi Sünni herkesin barış içinde mutlu, özgür ve
işinden gücünden emin yaşayacağı günlere kavuşmak.
Bunun olabilmesi için öncelikle önümüzdeki yerel seçimde bu
iktidara 'dur' diyebilecek ve sonraki süreçte demokratik toplum olma yolunda
umut verecek örgütlü toplumsal muhalefetin doğru ve güven verici politikalarla
milyonlarda çoğalmayı becermesi gerekiyor.
Yoksa geniş yığınlarda oluşan korkuyu çağrıştıran ürküntünün
gerçeğe dönüşmesi işten bile değil.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Özlemiştim o bilge "Dayı"yı, zevkle okudum. Ne güzel öngörüde bulunmuş: "Baksana dediklene göre her şeye yasaklecekmiş. Yakında gonuşmak bile yasak olcek deyola..." diye.
YanıtlaSil