Merhaba; Özellikle Melih
Gökçek istifa ettirildiğinden beri sayfama düşen paylaşımlarda kimse seçimle
gelmiş birinin parti genel başkanı emriyle görevden alınması veya görevi
bırakmak zorunda kalmasıyla ilgili değil. Hemen herkes Melih Gökçek'e yüklenip
ondan hesap sorulmasını istiyor veya ona öfke kusuyor.
Bilmiyorum demokrasiyi
içselleştirmiş bir ‘örneğin' Avrupa ülkesinde bir belediye başkanı parti genel
başkanının emriyle görevi bırakmak zorunda bıraktırılsaydı ona muhalefeten
tepkili olanların tavrı ne olurdu?
Bunu yazdığım için "ne
yani? Adam Ankarayı satıp savdı. Talan ettirdi. Biz ondan hesap
sormayacakmıyız?" diye tepki gösteren olacaktır.
Benim yazdığım "Melih
Gökçek'ten veya kentleri, ülkeyi soyup soğana çevirenlerden hesap sorulmasın
değil." Burada işaret ettiğim demokrasiyi içselleştirmediğimiz; demokratik
değerlere saygısızlığımız. Çünkü biz toplum olarak seçme seçilme hakkı dahil
demokrasi gereği bir çok hakkı beleş elde ettik.
Öyle olduğu için geçmişte
büyük bedeller ödenerek büyük zorluklarla 'tek kişilik iradenin' Mustafa
Kemal'in öncülüğündeki süreçte kazanımlarımızın değerini hiç bilmiyoruz.
Yarın 94. kuruluş yıl
dönümü kutlanacak.
“Cumhuriyet nasıl kuruldu?
Hangi engelleri aştı. Nasıl aştı? O yıllarda sosyal yapı neydi?” vb o sürecin
gerçekleri bilinmeden kutlanacak cumhuriyet körün fili tarif ettiği gibi bir
cumhuriyettir.
Öyle olduğu için
Cumhuriyetin aydınlanma fenerleri Köy Enstitüleri kapatılırken, diğer
kazanımları birer budanırken gereken toplumsal tepki gösterilmedi.
“Yeter söz milletin”
sloganıyla “ireyimde hürüm” deyip sandıklara koşuldu. İyi de oldu. Türkiye çok
partili hayatla ve demokrasiyle bir şekilde tanışmış oldu.
Ancak alkışlarla iktidara
getirdiğimiz partiyi getirdiğimiz gibi demokratik yollarla iktidardan edemedik.
O sıra birileri darbeyle o iktidarı devirince ‘balcının arıyı kandırmak için
verdiği şekerli su gibi’ kimi demokratik haklara kanıp askeri “devrim yaptı”
diye onları alkışladık.
Sonunda askerin bunu
alışkanlık yapıp kimi emperyalist yönlendirme ve kışkırtmalarla demokasi
taleplerimizde tepemize binmesine razı olduk; adeta bekler olduk.
Yani diyeceğim demokrasi
bilinci “az bakirelik” gibi yarım yamalak olmaz.
Ya her yerde her aşamada
demokrasiye demokratik değerlere sahip çıkacağız; ya da! Bugün olduğu gibi bize
layık görülen yaşam biçimlerinin şaşkılığıyla savrulacağız.
Bir süredir AKP de genel
başkanın emirle görevi bırakan veya bıraktırılan belediye başkanlarıyla ilgili
medya ve sosyal medyada yoğunlaşan tepkiler bende bu düşünceyi oluşturdu. Buradan
paylaştım.
Umarım doğru anlaşılırım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder