POLİTİKA
23.10.2014 14:44:29
Geçmişte bir gün
Aydınlı dayıyla 'ordan burdan' sohbet ederken söz döndü dolaştı insanın yaptığı
hatalara geldi.
O sırada Aydınlı
dayı "ben sene bişey deyen mi? İnsan kendini 'yok yok öyle değil' deyi ne
gadar gandırsa da hayat adama öyle bi tokat atıyo ki. İnsan ozman öyle olduğunu
naleyo; emme valla insan eyvah demeye bile vakıd bulumeyo."
"Öyle yani.
Misal ben. Şindi ne gadar 'keşke' desem de feyda yok. Çünkü olan olmuş, giden
çokdan gidmiş. Onun için deyon. İnsan attı her adımı dardıp da adcek. Onun
bunun lafıyla değil. Neden? Çünküm onnan bunnan ancak henk edilir. İş ciddiyete
bindi onla gayboluverir sen önündeki gerçeğile burun buruna gelirsin. Fren
yapabilirsen ne ala. Yoo! frensiz yaşayan biriysen burnun üsdüne sürtülür
gidesin. Hemi de da önce sene akıl verenlen eğlencesi olursun. Hana demem o ki;
ne iş yapasan yap önünü ardını düşünmeden yapmecen. Yani" diye özlü bir
şekilde düşüncesini ifade etmişti.
Zaten onunla
sohbetlerimizi hatırlatan da "sene bişey deyen mi?" deyip
anlattıklarıydı.
Bugün her gün takip
ettiğim Radkal'deki haberler bakıp, köşe yazarlarını okuyunca aklıma Aydınlı
dayının yukarıdaki sözleri geldi. Onlarla bağlantılı aşadaki yazıyı yazdım.
Yaşanan sürecin kim
ne kadar farkında bilmiyorum; ama dış ve iç gelişmelerin birbiriyle iç içe
geçtiği bir dönem yaşıyoruz.
ABD Suriye
politikasında çuvalladığının yeni farkına varıp; İran'la uyum içinde Irak
politikası uygulamaya yöneldiği şu sıralar; ABD nin zikzakının geç ayırdına
varmanın şaşkınlığındaki Türkiye; daha doğrusu başbakan ve cumhurbaşkanı son
açıklamalarıyla bu bu şaşkınlığı açıkça itiraf ediyorlar
Obama'nın ani
politika değişikliğiyle "terörist mi değil mi?" ikileminde olduğu PYD
ye Kobane'de havadan silah yardımının fiyaskoyla sonuçlanması büyük umut
bağlanan ÖSO nun Işid karşısında düştüğü aczin sonunda, Işid’in Kuzey Irak'ta
ilerleyişini durdurmaya yöneldi. Bunun
için de kuzey Irak Kürtlerinin yanı sıra PYD YPG ve dolayısıyla terörist diye
ilan ettiği PKK ya yardımı artıracak gibi.
Çünkü işe İran’ın
girmesi başta PYD olmak üzere Işid’e karşı savaşan güçlere kapısını ardına
kadar açması sonucu ‘Cengiz Çandar’ın tespitiyle’ KCK, PKK, PYD, YPG, HDG, HDP,
KCK, DTK hepsi ‘bölgesel dinamik güç’ haline geldi.
İran'ın onlardan;
tabi Türkiye'den önce Kuzey Irak'a silah, gıda yardımında ön alması sanırım ABD
nin Ortadoğu politikasındaki zigzaglarını daha anlaşılır hale getiriyor.
Burada Türkiye'nin
hala Araplar üzerinde Sünni mezhepçiliği öne çıkararak etkin olma sevdasının
çıkmaza girdiğini görememesi gibi bir izlenim ‘bana göre’ Türkiye’nin ulusal
çıkarları açısından demokrasisinin önündeki en büyük engel olan Kürt sorununun
çözümünü çıkmaza sokma tehlikesini artırıyor.
Çünkü hem Kürt
sorununun çözümünden yana olmak hem PKK ve PYD yi veya YPG yi terör örgütü
olarak suçlamak hiç gerçekçi değil.
Bu tutum belki iç
politikada prim yapıyor olabilir. Önümüzdeki 2015 genel seçimleri göz önüne
alındığında iktidarın ve cumhurbaşkanının kendine oy veren milliyetçi oyları
korumak ve artırmak için bu söylemleri tercih etmiş olabilir.
Yaşadığımız bölgenin
de özelliği gereği artık iç politika ve dış politika konuları birbirinden çok
kalın çizgilerle ayırmaya müsait değil..
İç politikaya hesap
yaparak söylemlerde bulunmak belki muhalefet partileri açısından sakınca
yaratmayabilir; ancak iktidar partisinin, başbakanın ve özellikle
cumhurbaşkanının her konuda söyleminin yankıları iç ve dış politikada aynı
oluyor.
Dış dünya AKP’ye ‘iç
politika gereği böyle söylüyordur. Gerçek düşüncesi bu değildir’ gibi düşünerek
eskiden olduğu gibi konuşmalarına rezerv koymuyorlar.
Çünkü iktidarın
toplum yaşamını doğrudan ilgilendiren özellikle yargıya ve yargı kurumlarına
bakışı, yargıda her gün gündeme gelen tayin ve görevden almalar, kitlelerin
demokratik tepkilerine polis devletini aratmayan müdahalesi; özellikle en son çıkarmayı hedeflediği “yeni önlem
paketinin” yankılarına bakınca iktidarın gerçek niyeti hakkında
düşüncelerindeki olumsuzluk derinleşiyor.
Buna ekonomideki
tıkanma, sosyal yaşmadaki artan huzursuzluklar da eklenince iktidarın açmazı
giderek derinleşiyor.
Bu sırada dış
politikadaki yanlışların faturasının Türkiye’nin yakın uzak geleceğini olumsuz
etkilemesi kaçınılmazdır.
Bu olumsuz
gelişmeleri önlemek için yapılması gereken; iktidarın süratle ‘özellikle açmaza
girdiği her boyutta ortaya çıkan’ dış politikasını revize edip gerçekçi
politikalara yönelmesidir. Bu şekilde ‘belki’ Kürt Sorununun çözüm süreci dahil
içerde yaşanacak olumsuzluklar kısmen önlenebilir.
Ama gerek
başbakanın, gerekse cumhurbaşkanının kendilerine yönelik ‘akılcı’ eleştirilere
kulak tıkamalarına ve bildiklerini okumadaki kararlılıklarına bakınca bu
konularda olumlu düşünmek çok zor.
Bu nedenle Türkiye
Halkının izlenen politikaların olası olumsuz sonuçlarından kendini
kurtarabilmesi için 2015 seçimleri hayati önem kazanıyor.
Sanırım 2015
seçimleri bu anlamda Kürt Türk Alevi Sünni Türkiye Halkı için karar seçimi
olacaktır.
Bu politikalardan
rahatsız olan ve gelecek endişesi duyan bütün kesimler ‘umarım’ geçmişteki
aymazlıkları; aynı hataları bu seçimlerde de tekrar ederek doğrularda buluşmayı
ıskalamazlar.
Çünkü bilinmeli ki
yaşamın gerçekleri hiç ıskalamadan olası gerçek sonuçları bir bir önümüze
çıkarıyor, çıkaracak ve Aydınlı dayının dediği gibi ondan sonra
"eyvah" desek de artık bu "eyvahlar" hiç çare olmayacak …
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder