21 Ekim 2017 Cumartesi

BEN SENE BİŞEY DEYEN Mİ?


POLİTİKA
23.10.2014 14:44:29
Geçmişte bir gün Aydınlı dayıyla 'ordan burdan' sohbet ederken söz döndü dolaştı insanın yaptığı hatalara geldi.

O sırada Aydınlı dayı "ben sene bişey deyen mi? İnsan kendini 'yok yok öyle değil' deyi ne gadar gandırsa da hayat adama öyle bi tokat atıyo ki. İnsan ozman öyle olduğunu naleyo; emme valla insan eyvah demeye bile vakıd bulumeyo."

"Öyle yani. Misal ben. Şindi ne gadar 'keşke' desem de feyda yok. Çünkü olan olmuş, giden çokdan gidmiş. Onun için deyon. İnsan attı her adımı dardıp da adcek. Onun bunun lafıyla değil. Neden? Çünküm onnan bunnan ancak henk edilir. İş ciddiyete bindi onla gayboluverir sen önündeki gerçeğile burun buruna gelirsin. Fren yapabilirsen ne ala. Yoo! frensiz yaşayan biriysen burnun üsdüne sürtülür gidesin. Hemi de da önce sene akıl verenlen eğlencesi olursun. Hana demem o ki; ne iş yapasan yap önünü ardını düşünmeden yapmecen. Yani" diye özlü bir şekilde düşüncesini ifade etmişti.

Zaten onunla sohbetlerimizi hatırlatan da "sene bişey deyen mi?" deyip anlattıklarıydı.

Bugün her gün takip ettiğim Radkal'deki haberler bakıp, köşe yazarlarını okuyunca aklıma Aydınlı dayının yukarıdaki sözleri geldi. Onlarla bağlantılı aşadaki yazıyı yazdım.

Yaşanan sürecin kim ne kadar farkında bilmiyorum; ama dış ve iç gelişmelerin birbiriyle iç içe geçtiği bir dönem yaşıyoruz.

ABD Suriye politikasında çuvalladığının yeni farkına varıp; İran'la uyum içinde Irak politikası uygulamaya yöneldiği şu sıralar; ABD nin zikzakının geç ayırdına varmanın şaşkınlığındaki Türkiye; daha doğrusu başbakan ve cumhurbaşkanı son açıklamalarıyla bu bu şaşkınlığı açıkça itiraf ediyorlar

Obama'nın ani politika değişikliğiyle "terörist mi değil mi?" ikileminde olduğu PYD ye Kobane'de havadan silah yardımının fiyaskoyla sonuçlanması büyük umut bağlanan ÖSO nun Işid karşısında düştüğü aczin sonunda, Işid’in Kuzey Irak'ta ilerleyişini durdurmaya yöneldi.  Bunun için de kuzey Irak Kürtlerinin yanı sıra PYD YPG ve dolayısıyla terörist diye ilan ettiği PKK ya yardımı artıracak gibi.

Çünkü işe İran’ın girmesi başta PYD olmak üzere Işid’e karşı savaşan güçlere kapısını ardına kadar açması sonucu ‘Cengiz Çandar’ın tespitiyle’ KCK, PKK, PYD, YPG, HDG, HDP, KCK, DTK hepsi ‘bölgesel dinamik güç’ haline geldi.

İran'ın onlardan; tabi Türkiye'den önce Kuzey Irak'a silah, gıda yardımında ön alması sanırım ABD nin Ortadoğu politikasındaki zigzaglarını daha anlaşılır hale getiriyor.

Burada Türkiye'nin hala Araplar üzerinde Sünni mezhepçiliği öne çıkararak etkin olma sevdasının çıkmaza girdiğini görememesi gibi bir izlenim ‘bana göre’ Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından demokrasisinin önündeki en büyük engel olan Kürt sorununun çözümünü çıkmaza sokma tehlikesini artırıyor.

Çünkü hem Kürt sorununun çözümünden yana olmak hem PKK ve PYD yi veya YPG yi terör örgütü olarak suçlamak hiç gerçekçi değil.

Bu tutum belki iç politikada prim yapıyor olabilir. Önümüzdeki 2015 genel seçimleri göz önüne alındığında iktidarın ve cumhurbaşkanının kendine oy veren milliyetçi oyları korumak ve artırmak için bu söylemleri tercih etmiş olabilir.

Yaşadığımız bölgenin de özelliği gereği artık iç politika ve dış politika konuları birbirinden çok kalın çizgilerle ayırmaya müsait değil..

İç politikaya hesap yaparak söylemlerde bulunmak belki muhalefet partileri açısından sakınca yaratmayabilir; ancak iktidar partisinin, başbakanın ve özellikle cumhurbaşkanının her konuda söyleminin yankıları iç ve dış politikada aynı oluyor.

Dış dünya AKP’ye ‘iç politika gereği böyle söylüyordur. Gerçek düşüncesi bu değildir’ gibi düşünerek eskiden olduğu gibi konuşmalarına rezerv koymuyorlar.

Çünkü iktidarın toplum yaşamını doğrudan ilgilendiren özellikle yargıya ve yargı kurumlarına bakışı, yargıda her gün gündeme gelen tayin ve görevden almalar, kitlelerin demokratik tepkilerine polis devletini aratmayan müdahalesi; özellikle en  son çıkarmayı hedeflediği “yeni önlem paketinin” yankılarına bakınca iktidarın gerçek niyeti hakkında düşüncelerindeki olumsuzluk derinleşiyor.

Buna ekonomideki tıkanma, sosyal yaşmadaki artan huzursuzluklar da eklenince iktidarın açmazı giderek derinleşiyor.

Bu sırada dış politikadaki yanlışların faturasının Türkiye’nin yakın uzak geleceğini olumsuz etkilemesi kaçınılmazdır. 

Bu olumsuz gelişmeleri önlemek için yapılması gereken; iktidarın süratle ‘özellikle açmaza girdiği her boyutta ortaya çıkan’ dış politikasını revize edip gerçekçi politikalara yönelmesidir. Bu şekilde ‘belki’ Kürt Sorununun çözüm süreci dahil içerde yaşanacak olumsuzluklar kısmen önlenebilir.

Ama gerek başbakanın, gerekse cumhurbaşkanının kendilerine yönelik ‘akılcı’ eleştirilere kulak tıkamalarına ve bildiklerini okumadaki kararlılıklarına bakınca bu konularda olumlu düşünmek çok zor.

Bu nedenle Türkiye Halkının izlenen politikaların olası olumsuz sonuçlarından kendini kurtarabilmesi için 2015 seçimleri hayati önem kazanıyor.

Sanırım 2015 seçimleri bu anlamda Kürt Türk Alevi Sünni Türkiye Halkı için karar seçimi olacaktır.

Bu politikalardan rahatsız olan ve gelecek endişesi duyan bütün kesimler ‘umarım’ geçmişteki aymazlıkları; aynı hataları bu seçimlerde de tekrar ederek doğrularda buluşmayı ıskalamazlar.

Çünkü bilinmeli ki yaşamın gerçekleri hiç ıskalamadan olası gerçek sonuçları bir bir önümüze çıkarıyor, çıkaracak ve Aydınlı dayının dediği gibi ondan sonra "eyvah" desek de artık bu "eyvahlar" hiç çare olmayacak …






     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder