1 Ekim 2017 Pazar

BİLİŞİM ÇAĞINDAN UZAY ÇAĞINA SIÇRAMAYI DÜŞLEYEN İNSANA NE OLUYOR?





Merhaba; sayfama facebook sayfalarının çalındığı, adımıza sahte hesap açıldığı; bu şekilde başta terör olmak üzere çeşitli suçların muhatabı olacağımız yönünde kaygılı ifadeli paylaşımlar düşünce aklıma geldi.
1960 lı yıllarda on dört on beş yaşında Sanat Enstitüsünde öğrenciydim. Okulda “Sinema yararlı mı? Zararlı mı?” ikilemi üzerine bir münazara düzenlenmişti. Ben “sinema yararlı” ikilemini savunan gurupla birlikte sinemanın zararlı olduğu guruba karşı sinemanın yararını ispatlayacaktım.
Münazara böyle bir şey. Yanlışı doğruya karşı savunup doğruluğunu ispatlama sanatı. Buna “demogoji” de denebilir.
Neyse sinemanın zararlı olduğunu savunan gurubun sözcüsü arkadaş gerçekten çok iyi hazırlanmıştı. İyi de rol yapıyordu. Yarım saate yakın filmlerin toplumun ahlakını bozduğundan yola çıkıp sinemanın zararlı olduğunu kanıtlamaya çalıştı. Bunun için kimi ‘gerçekten’ toplumu yozlaştırıcı sinema filmlerinin afişlerini yanında getirmişti.
Bunları teker teker açıp sinemanın ne kadar zararlı olduğunu kanıtlamak için gerçekten çok uğraştı.
Sıra bize gelince jürinin karşısına çıktım. Önce arkadaşın bizi ve münazarayı çok ciddiye alarak yaptığı hazırlıklar için onu kutladım. Teşekkür ettim. Sonra “yalnız arkadaşım münazara konusunu anlamamış. Biz burada filmlerin değil sinemanın yararı veya zararı üzerine tartışıyoruz. İnsanlık hayrına gerçekleşen her icat gibi sinema da insanlığın hayrı için icat edilmiştir. Yani yararlıdır. İnsanın o icadı dinamitte olduğu gibi kötü amaçlı kullanması o icat edilen şeyin insana yararına halel getirmez.” dedim ve jüriye selam verip yerime geçtim. Sonuç açıklandı biz kazanmıştık.
Bunu böyle ayrıntılı yazma nedenim yazıma girişten yola çıkarak insanlığın çok hayrına olduğu ve yeni bir çağın kapısını açtığı söylenen internetin ve uygarlaşma yolunda insanın kazanımlarının sonuçlarının pek ala insanın çok zararına felaketine kullanılabildiğine işaret etmek için.
Tabi sadece “o” değil. Onun ötesinde insanın vahşi doğanın içinden çıkıp gelen uygarlık yolculuğunda giderek o doğanın en vahşi acımasız yaratık olmasını ‘nasıl bu hale gelindiğini’ sorgulamak istedim.
Uzayan Gecenin Hikayesinde insanın ilk insandan bu yana yaşadığı süreci basit kurgularla anlatmaya çalışmıştım.
Orada ilk insanın ilk alet kullanmaktan başlayan insanlaşma evresinde içinden çıkıp geldiği kör karalık dünyadan çıkıp, çıktığı o dünyada egemenlik mücadelesinde çok zorlu süreçler yaşadığı; ancak kendini eğiterek bilincinde oluşturduğu ışık sayesinde o gecenin karanlığını yenerek içinden çıkıp aydınlık içinde önünü ardını gören insanlığın hayrına bir yola girdiğini öykü diliyle anlatmaya çalışmıştım.
İnsanlığın bir yarısı ilkel karanlığın içinde hala debelenirken diğer yarısı olan insan gerçekten eğitim ve bilimle buluştukça içinden çıktığı dünyaya daha egmen oldu. Sosyal yaşamında gerçekten çok gelişme sağladı. Bilim ve teknolojiyi geliştirdikçe dünyaya egemen olabilecek güce ulaştı. Uzayan gecenin karanlığında kalmış cahil insan topluluklarını hep küçümsedi. “Bunlar ilkel. İnanç denen kör karalığın ve cehaletin esiri olmuş bunlar” diye onları eleştirirken kendinin “ne kadar uygar olduğunu?” adeta kanıtlamaya çalıştı.
Bugün bilimin ve teknolojinin en üst evresi bilişim çağında, insana benzer robot hatta insan üretme iddiasında.
“Peki gerçekten dendiği gibi mi?” yani “okumuş ve en üst eğitim seviyesine, bilime ulaşmış insan en uygar insan, insan toplumu en uygar toplum mu?”
Bir iki gündür sayfama düşen bilişim çağının yakalanmasında en önemli gelişme olan internetin insanları tehdit eder hale geldiği kaygıları üzerine yukarıdaki soruyu sordum kendime ve cevabım “hayır” oldu.
Peki neydi bu yaman çelişkinin nedeni? İnsan binbir güçlükle zorlu mücadelelerle içinden çıkıp geldiği ilkel yaşamdan kurtulup uygar, kendine ve içinde yaşadığı dünyanın hayrına gelişmek için çabalarken, bunun için bilincinin ürünü olan teknolojiyi kullanıp birçok icat yapmış, bu aletlerle yaşadığı dünyaya egemen olmuşken ve daha egemen olabilecekken neden kendine ve yaşadığı dünyaya en zararlı canlı haline gelebildi.
Bugün her şey göz önünde… Doğaya, yaşanan çevreye hatta içinde yer aldığı evrene ve kendine en zararlı canlı o en uygarlaşan insan.
Ötekiler; yani uzayan gecenin karanlığında en ilkel kalmış olanlarsa bunun tersi yaşadığı dünyayı ilkel dürtülerle ve kaygılarla koruma telaşında.
İlkel topluluk olarak artık kelaynak kuşları özelliğinde olan en ilkel insanın dünyasını gören gözle izleyen herkes aynı şeyi söylüyor. Onları ve yaşamı tehdit kendi içinden çıkan ve uygarlaştığı söylenen insanlar. Bunu yaşamının her anında yaşıyor. Kendi hallerine bırakılsalar çok daha mutlu olacaklar; ama uygarlaşan dünyanın peşinden sürüklenen “ne kuş? Ne deve?” örneği uygar insanla ilkel insan arasında sıkışıp kalmış ve uygar insanın kendi çıkarı için evire çevire kullandığı kör cehaletin pençesinde esir olmuş insanlar bunun en büyük engeli.
Burada benim anladığım Freud’un ifade ettiği gibi insan uygarlaşırken bilinç altında yer alan hayvansal bütün dürtüleri de taşıyor.
Eğitimle kendine ve iradesine egemen olan insan uygarlaşma sürecinde o dürtüleri baskı altına alıyor. İradesi o dürtüleri kontrolde egemen oldukça sorun yaşamıyor.
Ancak sanırım o iradenin kayışı bir yerde atıyor ve ortaya bilinçaltında yer almış vahşi dünyadan miras aldığı öldürmeden yok etmeye kadar bütün dürtüler ortalığa saçılıyor ve o uygarlaşmanın en üst noktasına gelmiş insana egemen oluyor. O noktada insanlık süratle içinden çıkıp geldiği vahşi hayvanın özelliklerini benimseyen canlılara dönüşüyor.
Sanırım bu iradedeki kayış atma bugün bilişim çağındaki gelişmelerle uzay çağını başlatacak kadar beyni gelişmiş insan topluluklarıyla birlikte insanı giderek içinden çıkıp geldiği ilkel dünyayı, öyle bir yaşam biçimini özendiren döneme soktu.
Sayfama insanlığın daha iyi yaşam olanaklarına kavuşmasını sağlayacağı iddia edilen bilişim çağının kapısını açan internetin suç ve suçlu üreten ve insana, insanlığa araç haline dönüştüğünü ifade eden paylaşımları okuyunca böyle bir değerlendirme yaptım.
Sizce bilişim çağını yakalamış uzay çağını atlamaya çalışan insana ne oluyor?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder