POLİTİKA
26.11.2015 08:19:16
Bugün Rusya krizinin
üçüncü günü.
Olay
gerçekleştiğinden itibaren karşılıklı suçlamalarda Rus tarafında öfke hakimdi.
Haliyle bir uçakları
düşürüldü. Bunu sindirmek kolay değil. Çünkü onların da kendi iç kamuoyu var.
Ancak bu öfke sürgit
devam edip gidecek mi?
Rusya Dış İşleri
Bakanı 13 yıllık deneyimi olan bir bakan. Türkiye'nin bu saldırıyı provokatif
amaçlı yaptığını söylüyor.
Dün Radikaldeki
habere göre Rus Dış İşleri Bakanı mevkidaşı Mavlüt Çavuşoğlu'yla yaptığı
telefon görüşmesinde Çavuşoğlu'na "Elimizdeki bilgilere göre provokasyona
yönelik önceden planlı bir saldırya inanıyoruz" demiş. Çavuşoğlu'ysa
görüşmeden üzüntülerini ilettiğini söylemiş. Yani "provokasyon olduğunu
kabul ettiler" demek istemiş.
Açıklamasından
devamla "Teröristlerin Türkiye topraklarını kullandığı bir sır değil"
demiş ve "Türkiye'ye savaş açmayacağız; ancak ilişkilerimizi ciddi olarak
gözden geçireceğiz" demiş. Ayrıca haberlerde bizim Büyük Elçi ısrarla
önümüzdeki günlerde Rus Büyükelçisiyle konuşacağını söylüyorsa da Lavrov böyle
bir görüşmenin yapılmayacağı yolunda açıklama yapmış.
Burada "savaş
açmamaktan" söz ediyor. Demek ki olayı Türkiye'ye "bir savaş açıp;
açmama" olarak da değerlendirmişler. Ancak görünen Rusya bu uçaklarının
düşürülme şokunu çok uzun süre üzerlerinden atamayacaklar. Rusya devlet başkanı
Putin'in buz gibi yüz ifadesiyle dudaklarını büzerek yaptığı açıklamalarda
öfkesini zor gizliyor gibi.
Burada "bu
kadar öfkenin gerisinde ne olabilir?" diye düşününce insanın aklına ilk
gelen cevap Rusya devlet başkanı Putin'in ne olursa olsun Türkiye'den böyle bir
saldırı beklemediği oluyor. Yani bizim cumhurbaşkanıyla yaptığı ikili
görüşmelere, belli konularda yaptığı ikili anlaşmalara dayanarak öyle düşünüyor
olabilir.
Çok haksız da
sayılmaz. Türkiye'nin Nato'ya verdiği bilgiyle "sınır ihlali" denen
şey hep topu 17 saniye.
Bu kadarcık bir
sınır ihlali diplomatik yollardan pekala krize dönüşmeden hallolabilirdi.
Bu nedenle burada
benim yazdığım ikinci ihtimal beliriyor. Radar'daki uçağın Rus uçağı değil de
Suriye uçağı olduğu sanılması. Çünkü düşürülen SU 24 uçağının Suriye Hava
Kuvvetlerinin elinde de olabileceği ihtimali var. Bilmiyorum öyle mi. Eğer
öyleyse; yani aynı uçaktan Suriye'nin elinde de varsa Türkiye geçmişte
düşürülen kendi uçaklarına misilleme olarak 'bu uçağı düşürmüş olması' en akla
yakın gelen ihtimal.
Ben bu satırları
yazarken bizim Silahlı Kuvvetlerden düşürülen uçakla ilgili yeni bir açıklama
yapıldığı haberi düştü Radikal habere.
Tam benim düşündüğüm
gibi yapılan açıklamada ısrarla milliyeti bilinmeyen uçak ifadesi kullanılıyor.
Açıklama özetle
"Rusya Federasyonu'na ait SU-24 savaş uçağının düşürülmesi ile ilgili
olarak 24 ve 25 Kasım 2015 tarihlerinde Rusya Federasyonu Savunma Ataşesi ve
Kara Ataşesi, Genelkurmay Başkanlığı Karargâhına davet edilerek, olayın meydana
gelişi konusunda bilgilendirme yapılmış ve görüş alışverişinde bulunulmuştur.
Bahse konu görüşmelerde; Tarafımızdan uçağın uyarılması esnasında milliyetinin
bilinmediği, Israrla yapılan ve 10 kez tekrarlanan çağrılarımıza cevap
vermemesi üzerine hava sahamızı ihlal eden uçağa yönelik ilgili angajman
kuralının uygulandığı" söyleniyor ve pilotların kurtarılmasına yönelik
çalışmalar anlatılıyor ve Moskova ile her türlü iş birliğine hazır olduğu
söyleniyor.
Burada henüz
"biz bunu Suriye uçağı sandık" gibi bir ifade yok. Belki basına
yansımayan ifadeyle bu ifade edilmiştir; ancak açıklamada "milliyeti
bilinmediği ve ısrarla yapılan çağrıya vermediği için angajman kuralları
uygulandı" deniyor.
Bana göre de
"gerekçe ne olursa olsun?" yanı başımızda önemli ticari ilişkiler
içinde olduğumuz dünyanın sayılı ülkelerinden ve güvenlik konseyinin beş daimi
üyesinden biri olan bir ülkenin uçağının sınırımızı17 saniye ihlal etti diye
düşürülmesinin hiçbir mantığı yok. Rus uçağı olduğu bilinseydi olay pekala
görüşmeyle çözülür ve bu sorun yaşanmazdı.
Olay benim
düşündüğüm gibi 'uçak Suriye uçağı sanıp düşürüldüyse' Rusya'nın hiç
beklemediği yerden gelen saldırının şaşkınlığı içindeyken ani tepki konusunda
çekimserliği, uçağın düşürüldükten 40 dakika sonra kendi uçağının düşürülmesini
öğrenmesinin avantajıyla Türkiye çok büyük uluslar arası krize teğet geçmiş
gibi.
Buradan üç dört
gündür yazılarımda özetle verdiğim geçen yıl Murat Yetkin'in İran Büyük
Elçisiyle yaptığı röportaj var. Orada Büyülk Elçi Sovyetlerin Ekim devrimini
kutlama törenlerini izledikten on beş gün sonra Sovyetlerin dağıldığını
söyledikten sonra "o günlerde biri Sovyetlerin dağılacağını söylese ona
'deli' gözüyle bakılırdı" diyor. Ayrıca İran İslam devrinin hemen öncesi
gelen istihbarat raporlarında her şeyin normal olduğunu İran Kapalı çarşısının
sakin olduğunun ifade edilmesinin ertesinde İran İslam devriminin olduğunu
söylüyor.
Buradan işaretle
"Mısır'ın Irak'ın Libya'nın başına gelenler niye İran'ın Türkiye'nin
başına gelmesin demesine gönderme yapıp "evet niçin olmasın?" diye
soruyorum.
Yani burada ifade
etmek istediğim Suriye özelinde Ortadoğu'da hararet çok yükselmiş durumda.
Özellikle Işid'in son saldırılarıyla bütün ülkeler diken üstündeyken
yanlışlıkla çıkacak bir kıvılcımın bütün Ortadoğu'yu ve dolayısıyla Ortadoğu'ya
bizim gibi bir şekilde bulaşmış sınırı ülkelerin yaşamının cehenneme dönmesi
işten bile değil.
Bu tespitle tekrar
dönersem 'hiç abartmadan yazayım' verilmiş sadakamız varmış ki; Rusya dost
bildiği ülkeden gelen 'beklemediği' bir saldırının şokuyla ani tepki yoluna
gitmedi. Olay sonrası ne kadar sert açıklama yapılsa da onlar ancak olayın
gazını almaya yaradı.
Umarım
yanılıyorumdur.
Ama eğer
yanılmıyorsam; herkes bilsin ki "pardon" deme sınırlarının aşıldığı
bir süreç yaşıyoruz. Ve özellikle bizim bundan sonra özellikle dış poliyikada
bir iş yaparken dokuz düşünüp tartıp 'neyse o iş?' o zaman yapmalıyız.
Çünkü her zaman
şansımız burada olduğu gibi yaver gitmeyebilir ve bize çok pahalıya mal olacak
bir belaya çatabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder