4 Aralık 2017 Pazartesi

YAŞLI KADIN VE ERİKLERİ



                                                                       
Yaşlı kadın arada bir çıktığı balkonda, balkonun güneş gören yerinde masanın üzerine serdiği naylonun üzerindeki erikleri karıştırıyordu.

Erikleri oraya güneşte kuruyup kak olması için sermişti.

Onları bahçeden kocasıyla kavga dövüş toplamıştı. Niyeti bu eriklerden oluşacak kakların bir kısmını çocuklarına verecek; birazını da eve ayıracaktı.

Yılların alışkanlığıyla biliyordu ki; özellikle bulgur pilavının yanında erik kakıyla yapılmış hoşaf çok lezzetli olurdu.

Eskiden gücü kuvveti yerindeyken her yıl çocuklarına tarhana bulgur yapar; domates, biber kurutur; turşu kurar gönderirdi onlara.

Ama şimdi yaşlanmıştı. Tarhana yapmak; domatesi, biberi dilip kurutmak; hele turşu yapmak çok zor geliyordu. Onun için şimdi en kolay olan erik kurutma işine yönelmişti.

Aslında o da kolay olmamış. Günlerce kocasına söylenerek bahçedeki ağaçtan zor zahmet toplatmıştı erikleri. Bunlardan kak yapıp birazını kendine ayırdıktan sonra kalanını çocuklarına gönderecekti.

Ne yapsın? Elinden şimdi anca bu kadar geliyordu. Karı koca ikisi de çok yaşlanmış elden ayaktan düşmüştü. Gerçi büyük kızının bunları yapmak için zamanı vardı; hem her şeyi beğenmez dudak bükerdi o.

Yaşlı kadın bu düşüncelerle balkondaki erikleri karıştırırken “lokum gibi oldular. Biraz daha kururlarsa kışın çok güzel hoşafı olacak” diye için için sevindi.

Bu sırada aşağıda bahçede dolaşan kocasına gözü ilişti. “Akılsız adam hiç; aklı ermiyor. Yarın çocuklar hışdınıverise halimiz nice olur? Sankim ben bu kakı keyfimden yapıyorum. Ölmüden gidesi bu da başıma temelli dert oldu” diye söylendi. Erikleri karıştırmaya devam etti.

Aslında öyle söylediğine bakmayın. Arada bir kocasının kendinden önce öleceği aklına gelse yüreği sıkılır; adeta nefessiz kalırdı. Öyle ya ikisi de birbirine bir nefes bir soluktu artık. Yılların yorgunluğuyla birazcık birbirine bıkkınlık gösterseler de; biri birkaç gün hasta olsa veya çocuklarının yanında kalsa öteki döne döne onu arardı.

Bir keresinde hastanede yattığı sırada; hastanede kocasıyla birbirine gösterdikleri yakınlığı gören çocukları şaşıp kalmıştı.

Onun için şimdiki lafını siz ağız alışkanlığı veya yılların yarattığı yorgunluğa verin.

Kocasına söylendikten sonra yaşlı kadının aklından da bunlar geçiyordu; gözü eriklerin üzerine konup kalkan arılara kaydı. “Hadi bakalım mübarek hayvanlar; ‘yeyin bakalım’ Nasıl olsa artanı bize yeter” diye söylendi. Arıları kovalamaya kıyamamıştı.

Bu sırada büyük kızı sırtında kocaman biber çuvalı merdivenlerden ‘hışım gibi’ çıkıp geldi; çuvalı atar gibi yere koyduktan sonra kendini sandalyeye attı. Soluk soluğa kalmıştı.

Yaşlı kadın kızının böyle ‘hışım’ gibi gelmesinden ürkmüştü. Öbür kızından pek çekinmiyordu; ama bu kızı çok sertti.

O da artık biraz yaşlanmış ve çocuklarına torunlarına çok düşkündü. Haliyle o da eline geçeni veya elinden geleni kendi çocukları ve torunlarına götürüyordu. Şimdi de belli ki babasının balkonunda getirdiği biberleri kurutup onlara gönderecekti.

Bunu fark eden yaşlı kadın kendi erikleri kak yaparken kızı biber kurutmaya gelince içinden “eyvah cazgır” geldi diye geçirdi.

Kızı balkondaki masa üstüne serili naylon üzerindeki erikleri görünce “ana bunlar ne olacak?” dedi. Yaşlı kadın biraz ürkek “kak guruduyodum. Birazını alı goyup; galanını size göndericekdim” dedi.

Kızı bu sırada erikleri naylonuyla ilerde balkonun kenarına yığarken “anama da; ne işe yarayacak bu kadar kak? Kimse beğenmez bunu. Sen boşa uğraşıyorsun” dedi. Çeşmeye bağladığı hortumla biberleri yıkamaya başladı. Bu sırada “bu kaklar bi işe yaramaz. Ben burada gızıma biber guruducem” dedi.

Yaşıl kadın bir kızının naylonuyla kenara yığıverdiği eriklere bir kızına baktı.

Bir şey söyleyecekti; kendini tuttu. Çünkü artık çok yaşlıydı. Kızıyla ters düşmekten çekindi.

Ancak kocasıyla didişerek topladı; günlerdir karıştırıp, uğraştığı eriklerin lüzumsuz bir şeymiş gibi bir kenara yığılmasına da içi kıyılmıştı; ama çaresizdi. “İyi sen bilirsin kızım” dedi. Bu sırada merdivenden çıkıp gelen ve “ne oldu eriklerine?” der gibi alayla bakan kocasının yanından sessizce kapıdan girip içeri gitti.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder