MUHALEFET YAPMAK DEMEK İLLA
'CEPHELEŞME' DEĞİLİDİR
30.05.2013 00:06:16
A+ A-
Aşağıdaki yazıyı 30 Mayıs 2013 günü
yazmıştım. Yaklaşan yerel seçimlere yönelik yine 'CEPHELEŞME' çağrıları giderek
artınca aynı yazının güncelliğini koruyarak tekrar paylaştım..
'AKP dolu dizgin nereye?' başlıklı
yazımı taşıdığım sayfalarda bu yazıya yapılan yorumlarda algılanan muhalefeti
görünce böyle bir yazıyı yazma gereği duydum.
Çünkü nerede bir muhalefet lafı
edilse hemen cepheleşme algılanıyor. Veya bir muhalefet örgütlenmesi
anlaşılıyor. Türkiye'de geçmişten bu yana 'İttihat Terakkiciler, Vatan Cephesi,
MC.' gibi örneklerde görüldüğü gibi bu cepheleşmelerden çok çektik veya UDC
gibi muhalefetin ancak bir cephe olarak algılanması yanılgıları yaşadık.
Özellikle Milliyetçi Cephe
oluşumunun Türkiye Halkına yarattığı travma hala belleklerdedir. Bu olumsuz
örneklere rağmen hala 'muhalefet' deyince bir cephe veya muhalefet örgütlenmesi
algılanmasının mantığını anlamakta zorlanıyorum.
Halbuki bir muhalefetin başarısı
için ilk koşul 'neye karşı niçin nasıl muhalefet edileceğinin' doğru
algılanmasıdır. Bana göre muhalefeti doğru algılamayan 'muhalefet' denince bunu
bir partinin, bir gurubun veya herhangi birinin muhalefet yapmak için bir cephe
oluşturmak için girişimde bulunması olarak anlayanın; böyle anlamanın ve böyle bir girişimde
bulunmanın hiç başarı şansı yoktur.
Böyle bir düşünce veya oluşum hemen
karşısında benzer ancak zıt bir şeyin, bir cephenin oluşmasına neden olur ki; özellikle
toplum yapısında böyle bir sonuç her zaman o toplumun aleyhine bir çatışmanın oluşmasına neden olur veya en azından düşünülen muhalefetin daha baştan ‘kadük’
kalmasına sebep olur.
Geçmişteki örnekleri bunun için
verdim. Çünkü onların hepsi sonuçta bir kamplaşmayı beraberinde getirmiştir.
Oysa muhalefeti amaçlayanların
öncelikli çabası bir cepheleşme oluşturmak değil; neye muhalefet ediliyorsa ona
karşı oluşabilecek en geniş beraberliği oluşturmak olmalı ve bu geçici olmalıdır.
Bu kısa vadeli birliklerde yeterli güven oluşursa o zaman belki çok uzak hedefler için kalıcı beraberlikler düşünülebilir. Yoksa daha işin başında hemen bir iktidar için muhalefete yönelmek kimseye güven vermez.
Bu kısa vadeli birliklerde yeterli güven oluşursa o zaman belki çok uzak hedefler için kalıcı beraberlikler düşünülebilir. Yoksa daha işin başında hemen bir iktidar için muhalefete yönelmek kimseye güven vermez.
Çünkü o birlikteliği oluşturanların
hepsinin uzun vadeli farklı hedefleri vardır. Daha işin başında kimse kimseye
'kendi amaçlarınızdan vazgeçin de bu beraberliği kalıcı kuralım' demez,
diyemez. dese de kuşku yaratır ve güven verici olmaz.
Onun için bir şeye, bir politikaya
karşı birlikteliğin güven verici olması için tek amaçlı, kısa vadeli bir
hedefte bir araya gelinmesi gerekir. Ancak o zaman başarı şansı vardır. Ayrıca
bu birliktelikler de birliği oluşturmak isteyen öncelikle mutlaka haddini bilmelidir. Ancak o zaman karşıdakine ikna edici olunur ve güven verilir.
Örneğin Parlamentonun Anayasa çalışmalarına
katkı sağlamak ve o çalışmaların demokratik hedeflere yönelik olması için katkı
sağlamak anlaşılabilir bir çalışmadır ve destek görebilir. Yoksa parlamento
dışında bir anayasa yapma kurumlaşması oluşturmak ancak o oluşumu meydana
getirenlerin kendilerini tatmin etmesine yarar ve olumlu bir sonucu olmaz.
Çünkü anayasa yapma yetkisine sahip
bir parlamento bu yetkisini başkalarıyla paylaşmayı asla düşünmez, ancak kendi
varlığına saygılı olan katkı çalışmalarına 'belki' sıcak bakabilir. Yetkisini
müdahale edici veya onun yerine geçme görüntüsü veren bir oluşuma asla itibar
etmez. Dolayısıyla anayasa yapma yetkisi olan parlamentoya güven vermeyen bir
çalışma başarılı olamaz.
Benim 'QUO VADİS AKP doludizgin
nereye?' başlıklı yazımda AKP içindeki bir zihniyetin 'çoğunlukçuluğu' öne
çıkaran, demokrasi karşıtı, kimseyi önemsemeyen, en son Taksim Gezi örneğinde
olduğu yurttaşın görüşüne, yurttaşa hiç değer vermeyen anti demokratik, tamamen
gericiliğe yönelmiş politikasını eleştirdim.
Bu politika sonucu iktidarın demokratik
değerleri hiçe sayan, yurttaşın yaşam biçimine karışan ‘yaşamı yani kişinin ne
yapacağını, neyi yapmayacağını, nasıl yaşayacağını, neye inanıp neye
inanmayacağını ben bilirim, ben belirlerim’ dercesine uyguladığı politik gidişe
karşı bir muhalefetin oluşturulması ve bu muhalefetin mutlaka AKP içinde bu
gidişe karşı olanlarla birlikte hareket edilmesi düşüncemden kastım da tam
yukarıda tanımlamaya çalıştım kısa vadeli güven verici muhalefeti açıklamak içindi.
Yoksa AKP iktidarının
iktidarına karşı demokratik yollarla başka bir iktidar oluşması yani iktidar
mücadelesi benim anlatmak istediğim muhalefetin veya birlikteliğin görevi
olamaz.
İktidar için oluşacak
birliktelikler başka bir şeydir ve ancak belli bir süre sonunda oluşacak güvene
dayanarak oluşma şansı vardır.
İktidarın dış ve iç politikadaki
yanlışlardan vazgeçirilip demokrasi içinde politika yapması için zorlanması,
bunun için muhalefet yapılması ise kısa vadeli tek hedefidir, bu yönüyle başka
bir şeydir.
Son söz olarak diyeceğim, yazacağım
önce neye niçin muhalefet edileceğinin doğru algılanması sonra bu muhalefeti
oluşturmaya veya birlikteliğe çalışılması doğru olandır.
Bana göre bunun dışında geçmiş örneklerinde görüldüğü gibi cephe çağrısı yapacak veya öyle algılanacak bir çalışmanın hiç başarı şansı olmadığı gibi aksine böyle cepheleşme algısı yaratan oluşumların sonuçları o toplumsal yapının çok zararına olur.
Bana göre bunun dışında geçmiş örneklerinde görüldüğü gibi cephe çağrısı yapacak veya öyle algılanacak bir çalışmanın hiç başarı şansı olmadığı gibi aksine böyle cepheleşme algısı yaratan oluşumların sonuçları o toplumsal yapının çok zararına olur.
Tekrar ediyorum benim dünkü yazımda
vurgulamak istediğim beraberlik veya muhalefet tamamen AKP nin bu gün için
uyguladığı politika üzerinedir. Çünkü bu politika Türkiye'nin yakın geleceğini
tehdit eden giderek yurttaşın yaşama biçimine müdahaleye varan anti demokratik
bir politikadır.
Akif Beki'nin yazdığı gibi 'bir
ülkede insanın yanlış yapma özgürlüğü yoksa, o ülkede insanın özgür iradesiyle doğruyu seçme
şansı da yoktur. Tercih hürriyeti, özgür irade ve sosyal hayatı belirleme hakkı
olmayan toplumlarda özgürlüklerden söz edilemez.'
Bu yazıdan da anlaşılacağı gibi
AKP'nin özgürlükleri hiçe sayan politikasına karşı AKP'de, AKP'yi destekleyenlerde
bile ciddi tepki vardır.
Giderek Türkiye Halkının aydınlık
geleceğini tehdit eden, zaten kısıtlı olan demokrasisini sanki toptan yok etmek
ister gibi bir yönelim içinde olan bu politikaya dur diyebilmek herkesin
öncelikli görevi olmalıdır.
AKP'nin uyguladığı veya uygulamaya
yöneldiği bu anti demokratik gidişe de ancak; AKP içinde bu politikaya karşı olanları da
içine alan bir birliktelikle 'dur' denebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder