15 Mayıs 2017 Pazartesi

2013 YILINDAN BU GÜNE BİR BAKIŞ--MUHALEFET YAPMAK DEMEK İLLA 'CEPHELEŞME' DEĞİLİDİR




MUHALEFET YAPMAK DEMEK İLLA 'CEPHELEŞME' DEĞİLİDİR
30.05.2013 00:06:16
A+ A-

Aşağıdaki yazıyı 30 Mayıs 2013 günü yazmıştım. Yaklaşan yerel seçimlere yönelik yine 'CEPHELEŞME' çağrıları giderek artınca aynı yazının güncelliğini koruyarak tekrar paylaştım..

'AKP dolu dizgin nereye?' başlıklı yazımı taşıdığım sayfalarda bu yazıya yapılan yorumlarda algılanan muhalefeti görünce böyle bir yazıyı yazma gereği duydum.

Çünkü nerede bir muhalefet lafı edilse hemen cepheleşme algılanıyor. Veya bir muhalefet örgütlenmesi anlaşılıyor. Türkiye'de geçmişten bu yana 'İttihat Terakkiciler, Vatan Cephesi, MC.' gibi örneklerde görüldüğü gibi bu cepheleşmelerden çok çektik veya UDC gibi muhalefetin ancak bir cephe olarak algılanması yanılgıları yaşadık.

Özellikle Milliyetçi Cephe oluşumunun Türkiye Halkına yarattığı travma hala belleklerdedir. Bu olumsuz örneklere rağmen hala 'muhalefet' deyince bir cephe veya muhalefet örgütlenmesi algılanmasının mantığını anlamakta zorlanıyorum.

Halbuki bir muhalefetin başarısı için ilk koşul 'neye karşı niçin nasıl muhalefet edileceğinin' doğru algılanmasıdır. Bana göre muhalefeti doğru algılamayan 'muhalefet' denince bunu bir partinin, bir gurubun veya herhangi birinin muhalefet yapmak için bir cephe oluşturmak için girişimde bulunması olarak anlayanın; böyle anlamanın ve böyle bir girişimde bulunmanın hiç başarı şansı yoktur.

Böyle bir düşünce veya oluşum hemen karşısında benzer ancak zıt bir şeyin, bir cephenin oluşmasına neden olur ki; özellikle toplum yapısında böyle bir sonuç her zaman o toplumun aleyhine bir çatışmanın oluşmasına neden olur veya en azından düşünülen muhalefetin daha baştan ‘kadük’ kalmasına sebep olur.

Geçmişteki örnekleri bunun için verdim. Çünkü onların hepsi sonuçta bir kamplaşmayı beraberinde getirmiştir.

Oysa muhalefeti amaçlayanların öncelikli çabası bir cepheleşme oluşturmak değil; neye muhalefet ediliyorsa ona karşı oluşabilecek en geniş beraberliği oluşturmak olmalı ve bu geçici olmalıdır. 

Bu kısa vadeli birliklerde yeterli güven oluşursa o zaman belki çok uzak hedefler için kalıcı beraberlikler düşünülebilir. Yoksa daha işin başında hemen bir iktidar için muhalefete yönelmek kimseye güven vermez.

Çünkü o birlikteliği oluşturanların hepsinin uzun vadeli farklı hedefleri vardır. Daha işin başında kimse kimseye 'kendi amaçlarınızdan vazgeçin de bu beraberliği kalıcı kuralım' demez, diyemez. dese de kuşku yaratır ve güven verici olmaz.

Onun için bir şeye, bir politikaya karşı birlikteliğin güven verici olması için tek amaçlı, kısa vadeli bir hedefte bir araya gelinmesi gerekir. Ancak o zaman başarı şansı vardır. Ayrıca bu birliktelikler de birliği oluşturmak isteyen öncelikle mutlaka haddini bilmelidir. Ancak o zaman karşıdakine ikna edici olunur ve güven verilir.

Örneğin Parlamentonun Anayasa çalışmalarına katkı sağlamak ve o çalışmaların demokratik hedeflere yönelik olması için katkı sağlamak anlaşılabilir bir çalışmadır ve destek görebilir. Yoksa parlamento dışında bir anayasa yapma kurumlaşması oluşturmak ancak o oluşumu meydana getirenlerin kendilerini tatmin etmesine yarar ve olumlu bir sonucu olmaz.

Çünkü anayasa yapma yetkisine sahip bir parlamento bu yetkisini başkalarıyla paylaşmayı asla düşünmez, ancak kendi varlığına saygılı olan katkı çalışmalarına 'belki' sıcak bakabilir. Yetkisini müdahale edici veya onun yerine geçme görüntüsü veren bir oluşuma asla itibar etmez. Dolayısıyla anayasa yapma yetkisi olan parlamentoya güven vermeyen bir çalışma başarılı olamaz.

Benim 'QUO VADİS AKP doludizgin nereye?' başlıklı yazımda AKP içindeki bir zihniyetin 'çoğunlukçuluğu' öne çıkaran, demokrasi karşıtı, kimseyi önemsemeyen, en son Taksim Gezi örneğinde olduğu yurttaşın görüşüne, yurttaşa hiç değer vermeyen anti demokratik, tamamen gericiliğe yönelmiş politikasını eleştirdim.

Bu politika sonucu iktidarın demokratik değerleri hiçe sayan, yurttaşın yaşam biçimine karışan ‘yaşamı yani kişinin ne yapacağını, neyi yapmayacağını, nasıl yaşayacağını, neye inanıp neye inanmayacağını ben bilirim, ben belirlerim’ dercesine uyguladığı politik gidişe karşı bir muhalefetin oluşturulması ve bu muhalefetin mutlaka AKP içinde bu gidişe karşı olanlarla birlikte hareket edilmesi düşüncemden kastım da tam yukarıda tanımlamaya çalıştım kısa vadeli güven verici muhalefeti açıklamak içindi.

 Yoksa AKP iktidarının iktidarına karşı demokratik yollarla başka bir iktidar oluşması yani iktidar mücadelesi benim anlatmak istediğim muhalefetin veya birlikteliğin görevi olamaz.

 İktidar için oluşacak birliktelikler başka bir şeydir ve ancak belli bir süre sonunda oluşacak güvene dayanarak oluşma şansı vardır. 

İktidarın dış ve iç politikadaki yanlışlardan vazgeçirilip demokrasi içinde politika yapması için zorlanması, bunun için muhalefet yapılması ise kısa vadeli tek hedefidir, bu yönüyle başka bir şeydir.

Son söz olarak diyeceğim, yazacağım önce neye niçin muhalefet edileceğinin doğru algılanması sonra bu muhalefeti oluşturmaya veya birlikteliğe çalışılması doğru olandır. 

Bana göre bunun dışında geçmiş örneklerinde görüldüğü gibi cephe çağrısı yapacak veya öyle algılanacak bir çalışmanın hiç başarı şansı olmadığı gibi aksine böyle cepheleşme algısı yaratan oluşumların sonuçları o toplumsal yapının çok zararına olur.

Tekrar ediyorum benim dünkü yazımda vurgulamak istediğim beraberlik veya muhalefet tamamen AKP nin bu gün için uyguladığı politika üzerinedir. Çünkü bu politika Türkiye'nin yakın geleceğini tehdit eden giderek yurttaşın yaşama biçimine müdahaleye varan anti demokratik bir politikadır. 

Akif Beki'nin yazdığı gibi 'bir ülkede insanın yanlış yapma özgürlüğü yoksa, o ülkede insanın özgür iradesiyle doğruyu seçme şansı da yoktur. Tercih hürriyeti, özgür irade ve sosyal hayatı belirleme hakkı olmayan toplumlarda özgürlüklerden söz edilemez.'

Bu yazıdan da anlaşılacağı gibi AKP'nin özgürlükleri hiçe sayan politikasına karşı AKP'de, AKP'yi destekleyenlerde bile ciddi tepki vardır. 

Giderek Türkiye Halkının aydınlık geleceğini tehdit eden, zaten kısıtlı olan demokrasisini sanki toptan yok etmek ister gibi bir yönelim içinde olan bu politikaya dur diyebilmek herkesin öncelikli görevi olmalıdır.

AKP'nin uyguladığı veya uygulamaya yöneldiği bu anti demokratik gidişe de ancak;  AKP içinde bu politikaya karşı olanları da içine alan bir birliktelikle 'dur' denebilir.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder