Merhaba;
geçtiğimiz günlerde paylaşmıştım. İngiliz istihbaratının ve ABD istihbaratının
ortak tespiti önümüzdeki Eylül ayına kadar büyük terör saldırıları olabileceği
yönündeydi.
İngiltere bu
terör saldırılarının daha çok Türkiye'nin de içinde bulunduğu Ortadoğu
bölgesinde olacağını açıklamış ve yurttaşlarını bu ülkelerde dikkatli olmaya
çağırmıştı.
ABD ise içine
Avrupayı da alıp Ortadoğu'yu da kapsayan çok geniş coğrafyada büyük terör
saldırıları olabileceğine dikkat çekmiş ve Eylül ayına kadar süreyi terör
saldırları için tarih olarak belirleyip buralara seyahat eden yurttaşlarını
uyarmıştı.
Buradan bakınca
ülke istihbaratları uluslar arası teröre karşı oluşan işbirlikleri aslında
olası terör saldırılarını tespit edebiliyor. Hatta üç yıl önce Kanada’nın
Halifax kentinde teröre karşı uluslar arası işbirliği toplantısında terör
saldırılarının kitlelerin kalabalık olduğu mekanları hedef alacağı bile
saptanmıştı. Nitekim Avrupa’daki terör saldırıları ve Türkiye’deki Reina
saldırısı ve Ankara saldırısı bu saptamayı doğrulamıştı; ama bu kadar ‘nerelere’
saldırılarılacağına kadar saptanan terör
saldırıları bir türlü önlenemiyor.
Sanırım buna
neden terör saldırılarının hep ülkelerin dışındaki terör örgütleriyle yapılacak
olmasının sanılması.
Oysa özellikle
İkinci Dünya Savaşından sonra talan edilen Afrika ve Ortadoğu ülkelerinden bir
şekilde kaçan insanlar Avrupa ülkelerini ikinci vatan seçmişti; ancak oralara
yaşadıkları ülkelerdeki kaygıları da beraberinde götürmüşlerdi ve gittikleri
ülkelerde vatandaşlığa kabul edilse de hep ikinci sınıf vatandaş muamelesi
görmüşler renkleri, etnik kimlikleri ve inançları nedeniyle hep
aşağılanmışlardı.
Haliyle bu durum
mülteci olarak oralara taşınan insan topluluklarının içinde göç ettikleri
ülkelere karşı bir öfke birikimine neden oluyordu.
Sanırım terör
uzmanlarının ve sosyologlarının gözden kaçırdığı gerçek bu.
Buradan bakınca
Ortadoğu'ya Suriye politikası nedeniyle burnunu sokan ve bu yanlış politikaları
sonucu kitlesel göç alan Türkiye de benzeri olası tehlike odaklarını içinde
barındırıyor gibi.
Hesapsız kitapsız
tamamen iç politikaya yararı açısından bakılan mülteci akını doğru
yönetilemezse önümüzdeki yıllarda Türkiye'nin geçmişte yaşadığı terör
saldırılarını kat be kat açan yeni terör saldırılarına ve terörün yarattığı
sonuçlar olarak bugüne kadar yaşadıklarından çok daha büyük terör acılarını
yaşaması kaçınılmazdır.
Bu olası
tehlikeyi bertaraf etmenin tek yolu demokrasinin bütün toplum içinde
içselleştirilmesi ve yargı bağımsızlığının geçerli tek hukuk aracı olarak
uygulamaya konulmasıdır ve bu şarttır.
Dilerim
Avrupa'ya da sıçrayan terör saldırıların gerçek nedenleri üzerinde yoğunlaşan
politikalarda çoğalmak yurttaş sorumluluğu taşıdığını iddia eden her kişinin
öncelikli görevi olur.
Yoksa; eğer
toplumsal "boş verişlik" ve "adam sendecilik" toplumsal
yaşamın olağan ritüeli olarak etkinliğini sürdürürse emin olun bugüne kadar
yaşadığımız kanlı çatışmalar ve terör saldırıları ve bunların yarattığı yürek
acıları bundan sonra yaşanacak terör saldırıları ve yürek acılarının kdv si
bile olmaz.
İngilere'deki
terör saldırısı sonrasında bu konunun medyada ve sosyal medyada ele alınış
biçimine bakarak yukarıdaki değerlendirmeyi yapmayı düşündüm.
Umarım
yazdıklarım doğru anlaşılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder