23 Mayıs 2017 Salı

İNGLTERE'DEKİ TERÖR SALDIRISININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ



Merhaba; geçtiğimiz günlerde paylaşmıştım. İngiliz istihbaratının ve ABD istihbaratının ortak tespiti önümüzdeki Eylül ayına kadar büyük terör saldırıları olabileceği yönündeydi.

İngiltere bu terör saldırılarının daha çok Türkiye'nin de içinde bulunduğu Ortadoğu bölgesinde olacağını açıklamış ve yurttaşlarını bu ülkelerde dikkatli olmaya çağırmıştı.

ABD ise içine Avrupayı da alıp Ortadoğu'yu da kapsayan çok geniş coğrafyada büyük terör saldırıları olabileceğine dikkat çekmiş ve Eylül ayına kadar süreyi terör saldırları için tarih olarak belirleyip buralara seyahat eden yurttaşlarını uyarmıştı.

Buradan bakınca ülke istihbaratları uluslar arası teröre karşı oluşan işbirlikleri aslında olası terör saldırılarını tespit edebiliyor. Hatta üç yıl önce Kanada’nın Halifax kentinde teröre karşı uluslar arası işbirliği toplantısında terör saldırılarının kitlelerin kalabalık olduğu mekanları hedef alacağı bile saptanmıştı. Nitekim Avrupa’daki terör saldırıları ve Türkiye’deki Reina saldırısı ve Ankara saldırısı bu saptamayı doğrulamıştı; ama bu kadar ‘nerelere’ saldırılarılacağına  kadar saptanan terör saldırıları bir türlü önlenemiyor.

Sanırım buna neden terör saldırılarının hep ülkelerin dışındaki terör örgütleriyle yapılacak olmasının sanılması.

Oysa özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra talan edilen Afrika ve Ortadoğu ülkelerinden bir şekilde kaçan insanlar Avrupa ülkelerini ikinci vatan seçmişti; ancak oralara yaşadıkları ülkelerdeki kaygıları da beraberinde götürmüşlerdi ve gittikleri ülkelerde vatandaşlığa kabul edilse de hep ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmüşler renkleri, etnik kimlikleri ve inançları nedeniyle hep aşağılanmışlardı.

Haliyle bu durum mülteci olarak oralara taşınan insan topluluklarının içinde göç ettikleri ülkelere karşı bir öfke birikimine neden oluyordu.

Sanırım terör uzmanlarının ve sosyologlarının gözden kaçırdığı gerçek bu.

Buradan bakınca Ortadoğu'ya Suriye politikası nedeniyle burnunu sokan ve bu yanlış politikaları sonucu kitlesel göç alan Türkiye de benzeri olası tehlike odaklarını içinde barındırıyor gibi.

Hesapsız kitapsız tamamen iç politikaya yararı açısından bakılan mülteci akını doğru yönetilemezse önümüzdeki yıllarda Türkiye'nin geçmişte yaşadığı terör saldırılarını kat be kat açan yeni terör saldırılarına ve terörün yarattığı sonuçlar olarak bugüne kadar yaşadıklarından çok daha büyük terör acılarını yaşaması kaçınılmazdır.

Bu olası tehlikeyi bertaraf etmenin tek yolu demokrasinin bütün toplum içinde içselleştirilmesi ve yargı bağımsızlığının geçerli tek hukuk aracı olarak uygulamaya konulmasıdır ve bu şarttır.

Dilerim Avrupa'ya da sıçrayan terör saldırıların gerçek nedenleri üzerinde yoğunlaşan politikalarda çoğalmak yurttaş sorumluluğu taşıdığını iddia eden her kişinin öncelikli görevi olur.

Yoksa; eğer toplumsal "boş verişlik" ve "adam sendecilik" toplumsal yaşamın olağan ritüeli olarak etkinliğini sürdürürse emin olun bugüne kadar yaşadığımız kanlı çatışmalar ve terör saldırıları ve bunların yarattığı yürek acıları bundan sonra yaşanacak terör saldırıları ve yürek acılarının kdv si bile olmaz.

İngilere'deki terör saldırısı sonrasında bu konunun medyada ve sosyal medyada ele alınış biçimine bakarak yukarıdaki değerlendirmeyi yapmayı düşündüm.

Umarım yazdıklarım doğru anlaşılır.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder