22 Mayıs 2017 Pazartesi

DOSTOYEVSKİ'NİN KÖPEĞİ--SEVGİSİZLİK VE SEVGİ ÜZERİNE




Geçtiğimiz günlerde sevgili dostum Garo beyin kızı Lerna hanım yaşadığı olumsuz bir anıyı anlatırken  “Sevgiye açız” ifadesini kullanmış ve  Dostoyevskinin yaşadıklarından yola çıkarak yazdığı anılarında bir köpekten bahsetmiş. 

Sanırım Dostoyevskinin o anıları yazdığı kitabın ismi Dostoyevskinin  köpeği

Lerna hanım kendi yaşadığı sevgiden uzak insan davranışını anlatırken ifadesini güçlendirmek için yazısını Halil Cibran’dan alıntıladığı “Çünkü gerçekten iyi olan, ne çıplak birine, 'Neden elbisen yok?' diye sorar, ne de evsiz olana 'Evine ne oldu?” ifadesini “Her şartta koşulsuz yanımızda olan, sevgi ekip sevgi biçeceğimiz 'insanlarla' karşılaşmayı diliyorum. Çünkü sevgi tek ilaç” diye bitirir.

O anı sayfama düştüğünde okuyunca çok ilgimi çekmiş ve o sıra düşüncemi biraz geniş olarak anlatmayı düşünmüştüm. Çünkü ben de benzer düşünceler içindeyim.

Bu düşünceyle blogumda sevgi üzerine düşüncemi ifade eden yazımın başlığını “Dostoyevski’nin Köpeği” başlığını koydum.

Gerçekten kalabalıklar içinde Lerna hanımın ifade ettiği gibi “günlük hayatta da sevgiye aç ama ruhu körelmiş, kararmış, haksızlığa uğrayıp sürekli itilip kakılmış kişiler iyilik yapıldığında nasıl karşılık vereceklerini bilemeyip, üstüne bir de kabalaşan” çok insan var.

Öyle ki! Aydınlanmamış toplumsal yapı içinde çarpık kentleşme, herkesin hayatının parçası haline gelen ekonomik sıkıntılarla etrafını görmeden, anlamadan, eğitimsiz, bilgi körlüğüyle körleşmiş sormayan, sorgulamayan; sadece ‘o da nasıl bir kişiliğe sahipse’ kedini öyle ifade etmeyi seçen kalabalıklar içinde savruluyoruz hepimiz.

Bir süredir yaşanmış sıradan insanların yaşamından sıradışı izler taşıyan hikayeler yazmaya çalışıyorum. Epey de yaşlı sayılırım. Öyle olunca ‘yaşantım gereği’ o kalabalıklar içinde çok bulundum. O sırada ‘belki merakımdan veya bir nedenle’ onları tanımaya çalıştım.

Benim gördüğüm en iğrenilen, insanı irkilten her insanın içinde bir insan yan var.

Örneğin ‘katil, hırsız, sokak insanı’ olarak gördüğümüz; her gün gazetelere konu olan yaşamları biraz gözleyince onların insan yanını farkedebiliriz..

Benim yazdıklarımda asıl dikkate çekmek istediğim de bütün insanlara özgü sevgisizlik ve sevgi üzerine davranışlar. Bu anlatılarda dikkate çekmek istediğim bir diğer yan kalabalıklar içinde gördüğümüz insanların kendi içinde sevgisizlik ve sevgi karmaşasında yaşadıkları dramlardır.

Bu yazdıklarım içinde Halim Selim'in yaşam öyküsünde insan yaşamının sevgisizlik ve sevgi üzerine çelişik yanına dikkat çekmeye çalıştım. 

Neyse şimdi diyeceğim o değil. Dostoyevski’nin Lerna hanımın hatırlattığı anıları üzerinden düşündüklerim asıl diyeceklerim.

Eserlerinde hep insan ilişkilerinin karmaşıklığından dem vuran Rus yazarın bu kitabı otobiyografi olduğundan, farklı yeri vardır gönlümde. Kitabında gözlemlediği mahkumlar dışında bir de köpekten bahseder.

Hapishanede o sıra köpeğin yanından geçen her mahkum köpeği tekmeler. Burada asıl ilginç olan köpeğin kendini tekmeleyen mahkumlardan kaçmak yerine eğilerek tekmelenme pozisyonu alıyor olmasıdır.

Bir gün Dostoyevski bu köpeğe yaklaşıp başını okşar. Köpek önce şaşkın bakakalır yazara, sonra da acı acı uluyup yanından uzaklaşır. O günden sonra köpek ne zaman Dostoyevski'yi görse kaçar; asla onun yanına yaklaşmaz.

Aynı Dostoyevski'nin köpeğinde olduğu gibi günlük hayatta da sevgiye aç ama ruhu körelmiş, kararmış, haksızlığa uğrayıp sürekli itilip kakılmış kişiler iyilik yapıldığında nasıl karşılık vereceklerini bilemeyip, üstüne bir de kabalaşırlar. Bilmiyorum etrafımızda böylelerinin çoğaldığının farkında mısınız? Ama biraz sorgulayan bir yaklaşımla etrafımızı gözleyince sanki "Dostoyevski'nin köpeği ile aynı ruh halinde  gibi" bunların çoğaldığını hepimiz farkederiz.

Bu gözlemede hepimizin algısı “çoğumuz saf sevgiye yeterince değer vermiyor, kırılma korkusuyla sevgimizi göstermekten çekiniyoruz. Sevgi gösterip, koşulsuz yanımızda olanları ise türlü bahanelerle kırıp döküyor, kendimizden uzaklaştırıyoruz” gibidir. "Gibidir" dedim; çünkü kalabalıklar içindeki insanları kendi gerçeklerinde doğru gözlemleyebilsek her insanın bir şekilde sevilmeye, sevgiye açlık çektiğini; ama birçoğunun bunu ifade edemediğini veya ifade etmesi gerektiğini bilmediği gerçeğini ve insanın burada Dostoyevski'nin köpeğinden ayrılan yanını farkederiz.

Çünkü her insan dünyaya ilk gözünü açtığı sırada aynı masumluktadır. Zaman içinde her insan hayatın gerçeklerinin kendine verdiği rolü oynarken; yani kendi gerçeğini yaşarken birbirine göre farklı hayat tarzı içinde şekillenen kişiliğiyle kazandığı farklı davranışları gösterir; ama yukarıda ifade ettiğim gibi hepsi dünyaya geldiğinde aynı masumlukta sevgiye, sevilmeye muhtaçtır. Yine yukarıda ifade ettiğim gibi herkes yaşamın gerçeklerinin kendilerine verdiği rolleri oynarken doğuştaki masumluğunu bir şekilde yitirir.

Tabi bunda en önemli etken içinde yer aldığı toplumsal yapıda kendine gösterilen davranışlardır.

Halil Cibran’ın ‘bana göre’ gerçekçi bir gözlemle "Çünkü gerçekten iyi olan, ne çıplak birine 'Neden elbisen yok?' diye sorar, ne de evsiz olana 'Evine ne oldu?' der." diye ifade ettiği gibi insanın ötekine karşı davranışı çok önemlidir.

Yani birbirinin eksiğini gediğini aramadan insan yönü güçlü davranışlarla insanların birbirine yaklaşması çok önemlidir.

Çünkü insanların doğduktan itibaren edindiği bütün kazanımlar onların yaşamlarının gerçeği içinde belirginleşir. Burada asıl olan ilişkilerdeki insani yanın kurulan ilişkilerin asıl belirleyicisi olmasıdır ve buradan bakınca insan davranışlarının Dostoyevski’nin köpeğinin davranışına denk düşmesi beklenemez.

 Buradan bakınca hayatın gailesi içinde yoksullukla boğuşan veya çeşitli maraz ve illetlerle boğuşan mutsuz bir insanın kendini mutlu hissetmesi ve bunu ifade edebilmesi için ve yaşamın içinde karşılaştığı bütün zorlukları yenmek için gereksinimi olan tek ilaç ona gösterilecek olan koşulsuz ve karşılıksız sevgidir.

Buradan bakınca her şartta sevgisizlikten uzak sevgi ekip sevgi biçeceğimiz insanların yanımızda olmasını veya her koşulda öyle özellikteki insanlarla karşılaşmayı diliyorum.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder