Merhaba;
Türkiye'nin İncirlik'i ziyaret etmek isteyen Alman milletvekillerine izin
vermediği iddiasının ardından konuşan Almanya Başbakanı Angela Merkel
İncirlik'in yerine Ortadoğu'da yeni bir üssün kullanılabileceğini söylemiş ve
Ürdün ismini telaffuz etmiş.
İncirlik
soğuk savaş döneminde Nato ve özellikle ABD için önemli bir üstü. Yani o
sıralar stratejik bir önemi vardı.
Ancak
değişen Sovyetlerin yıkılışı sonrası dünya koşullarında İncirlik eski stratejik
önemi giderek azaldı gibi.
"Azaldı
gibi" demem özellikle Merkel'in Ortadoğu'da yeni bir üsten bahsetmesiyle
doğrulanıyor; ancak buradan bakıp İncirlik'in "artık hiç önemi
kalmadı" demek de doğru değildir.
Türkiye
bölgede stratejik özelliğini koruduğu sürece İncirlik'in bir hava üssü olarak
önemi hep olacaktır.
Burada
değişen Türkiye'nin izlediği dış politikanın sonuçlarıdır.
Daha
önce de yazdım. Dış politika bütün ülkeler için startejik önemi olan bir
alandır. Ülkeler dış politikalarını değişen siyasi iktidarların iç
politikalarından bağımsız bir devlet politikası olarak uzun vadeli
oluştururlar; daha doğrusu öyle oluşturmak; yani izlenen dış politikayı iç
politikaya malzeme yapmamak dünyada söz sahibi olmak isteyen ülkelerin genel
politikasıdır.
Buradan
bakınca Türkiye cumhuriyetin kuruluşunda oluşturduğu “yurtta sulh dünyada sulh”
ilkesini temel alan dış politikayı bir devlet politikası olarak sürdürüp geldi.
AKP
iktidarıyla değişen her şey gibi dış politikada bu bakış değişikliğe uğradı ve
özellikle Davutoğlu’nun dış işleri bakanlığıyla birlikte dış politika iç
politikayla içiçe yürüyen politika haline geldi.
O
zamandan günümüze dış politikadaki gelişmelerin; daha doğrusu politikanın doğru
sonuçlar aldığını söylemek bana göre hiç gerçekçi değildir.
Özellikle
Suriye batağına battıktan sonra dış politikadaki savrulmaların olumsuz
sonuçları iç politikaya da yansımış ve ülke ekonomisini doğrudan etkileyen
sonuçlar üretmiştir.
Bir
süredir bu gerçeğin farkında olan cumhurbaşkanı izlenen dış politikanın ükeler
arası ilişkilerde olumsuz sonuçlarını gidermeye çaba harcasa da dış politikanın
iç politikaya malzeme yapma alışkanlığı devam ettiği için harcanan çabalar bir
yerde boşa gidiyor gibi.
Nitekim
İncirlik üssü de izlenen bu yanlış politikanın sonucu olarak giderek
itibarsızlaşan bir üs duruma geliyor.
Alman
milletvekillerinin ‘sanırım referandum süreci ve sonrasında Almanya’nın
izlediği politikaya tepki olarak’ İncirlik’e sokulmamaıs üzerine Merkel “İncirlik’in
çok önemli olmadığını ima eder gibi” Ortadoğu’da Nato için yeni üs
oluşturulabileceğini ifade etmiş ve Ortadoğu’da ABD nin bir başka stratejik
ortağı Ürdün’ü işaret ederek “pekala oranın yeni üs olarak
değerldendirilebileceğini” söylemesi gibi.
O
bu sözlerinde ne kadar ciddi. Nato Ortadoğu’da yeni bir üs kurar mı? bilemem;
ama bildiğim İncirlik’in stratejik itibarının sıfırlanıyor duruma gelmesi bana göre
izlenen dış politikanın bir sonucudur.
Şu
sıralar Cumhurbaşkanı ABD başkanıyla görüşecek. Daha önce Hindistan ve Çin’e
ziyaretleri oldu. Bu dolaşmaların hepsinin ardında yatan gerçek Türkiye’nin
izlediği dış politikanın olumsuz sonuçlarını olumluya çevirmek; yani “zararın
neresinden dönülse kardır” mantığıyla bundan böyle olumlu sonuçlar almaktır.
Ancak
“en son Cumhurbaşkanı başdanışmanı İlknur Çevik’in ABD yi tehdit eden açıklamasına”
Merkel’in İncirlik üzerine yaptığı açıklamaya ve Putin’in Çin’de PYD yi muhatap
almaya devam edecekleri açıklamasına bakınca dış politikada gösterilen
çabaların Türkiye’nin hayrına oluğunu söylemek çok zor.
Dış
politika iç politikaya malzeme edilmeye devam ettikçe dış politikanın ülke
ekonomisi başta olmak üzere sosyal ve hukuksal yapısı üzerine olumsuz sonuçları
artarak devam edecek gibi.
Burada
yapılacak olan; yani izlenecek doğru politika başta AB olmak üzere dünyadan
gelen eleştirleri yok saymadan; o gelen eleştirilerle örtüşen politikalar
dönmektir.
Ancak
özellikle 16 Nisan sonrası kabul edilen anayasayla Cumhurbaşkanın kendini
soktuğu çıkmaz yoldan geri dönülmedikçe Türkiye’nin dış ve iç politikasında
Türkiye Halkının hayrına bir gelişme beklemek ham hayalden başka bir şey
değildir.
Dilerim
Cumhurbaşkanı çevresinin kendini soktuğu çıkmaz yolu bir an önce fark eder ve
özellikle çağdaş dünyadan gelen eleştirileri dikkate alan politikaya döner. O
zaman bugüne kadar bir hayrını görmediği çabalar hem kendi hem de Türkiye
Halkının hayrına sonuçlara dönüşecektir.
Merkel’in
Ortadoğu’da Nato için yeni beri üs düşülebileceği açıklaması ve Ürdün ismini
telaffuz etmesi üzerine bu değerlendirmeyi yaptım.
Umarım
doğru anlaşılırım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder