5 Haziran 2017 Pazartesi

BAY ALKOL veya SAYIN AYYAŞ




Gazeteci Halit Çapın’ın “Bay Alkolü takdimimdir” başlıklı kendi yaşamını anlatan bir anı kitabı vardı.

Halit Çapın anı kitabında nasıl alkol bağımlısı olduğunu, neler yaşadığını ve alkolden nasıl kurtulduğunu anlatıyordu.

Sanırım eseri filme de alındı.

Onu burada bahsetme nedenim Yaşamın İçinden Gözlemlerimi resmederken toplumsal yapımızın alkolle haşır neşirliği içinde tanıdığım benzer yaşamları buraya taşıyıp alkol bağımlılarını fark ettirmektir.

Çünkü “Bay Ayyaş ve Bay Alkol” ortalama yurdum insanın hemen hepsinin yaşamının yerinde bir şekilde yer almışlardır.

“Bay Ayyaş” için Bay Alkol’ün çocukluğu ve gençliği de denebilir.

Yani “Bay Ayyaş” tez zamanda yitip gitmezse; yani kiminle arkadaşsa onu terk etmezse o kişi kimse sonunda Bay Alkolle tanışıp onunla özdeşleşir. Yani kişiliği Bay Alkolün kişiliyle bütünleşir. Artık o sadece Bay Alkoldür.

Kişinin Bay Alkol haline gelmesini çok kişi yakından tanık olmadığı için Bay Ayyaşla dostluğunu bitirmeyi hiç düşünmez.

Ben yaşadığım sürece içinde Alkolle tanıştım. O süre gerek “Bay Ayyaş” olmuş veya gerekse “Bay Alkol” olmuş kişileri tanıdım.

Çünkü benim doğup büyüdüğüm ilçem alkolle tanışıklığı oldukça yoğun bir yerleşim yeridir. Yani alkol kullanımı olağan davranış biçimi halini almıştır. Öyle ki bir zamanlar ironik olarak “burada içemeyene ve kumar oynamaya kız vermezler” diye kendilerini ironik olarak eleştiren ifadeler kullanırlardı.

Alkolle tanışıklık sanırım anason ekimin yoğunluğunun yanı sıra afyon ekilen bölge olduğu için afyonun ürünü haşhaşla çok küçükkenden başlayan ‘küçük çocukları uyutmak için veya beslenme aracı olarak sürtülmüş haşhaşın kullanılmasıyla’ başlamış ve bu tür ürünlerle tanışıklık sonraları daha çok rakı ve şarap içiciliyle devam etmiş.

Bunlara bir de güzel doğal ortamın pikniğe elverişli olması da eklenince hemen her mevsimde özellikle gençlerin veya genç yaşta insanların birlikte “ateş yakmak” olarak tabir ettikleri kasaptan alınan etin yanında içecek olarak rakı veya şarap alarak veya ikisini birlikte alarak piknik yapması olağan davranışlar haline gelmiş.

Buna Salda Gölü’nün veya dağın görkemli güzelliğinin teşviki de eklenince bu davranış sıkça tekrarlanır oldu. Düğünlerde içki içmek veya ikram etmek adeta gelenek halini aldı.

Ancak bunca yoğun içki tüketimine rağmen bilinen tanımıyla ‘Bay Alkolik” le bütünleşmiş olana pek rastlanmaz.

En azından benim gözlemim böyle.

Benim “Bay Alkol” tanımına giren tanıdıklarım başka yerlerde oldu. Yani “Bay Alkol nedir?” oralarda tanıdım.

Bunlardan öğrencilik yıllarında aklımda kalan Buca’da “Direk” diye isimlendirilen kişi vardır. O yıllarda; yani benim öğrencilik yıllarımda Buca’nın tanınan ve sevilen Bay Alkollerindendi Direk. Çünkü sabah kahvaltısına daha çok ispirtoyla başlardı.

Yine uzun yıllar kaldığım Basmahane’de Tilkilik denen yerde İkiçeşmelik’ten Basmahane karakolunun bulunduğu Altınordu meydanına kadar caddede sıra sıra sıralanmış meyhanelerde, Kuşlu cami parkında yoğun alkol alışkanlığı olan ayyaş kişiler vardı.

Bu meyhanelerin içinde Emin’in meyhane, Osman’ın yeri ve Kukuriçci Necmi en meşhur olanlarıydı.

Ama “Dostlar Meyhanesi” isimli meyhane en alem olanlarıydı.

O meyhane sabahın esselatında açılırdı. Meyhaneci geldiğinde çevredeki otel ve pansiyonlarda kalan veya parklarda sabahlayan alkolikler bankaların önünde maaş kuyruğuna sıralananlar gibi meyhaneciden önce meyhanenin kapısında sıralanırlar; meyhaneci gelip kapıyı açınca onun arkasından içeri üşüşler ve meyhanecinin bardaklarını doldurmasını beklerlerdi.

Bardağı dolduran meyhanenin bir köşesinde çekilir; saat yediden sonra işe gitmek için meyhanenin önünden geçenler o alkoliklerin sohbet ve kahkahalarını duymaya başlardı. Oralara yeni gelenler bu erkenden başlayan muhabbet şamatasına şaşırsa da eskiler “bizimkiler yerlerini almış” diye mırıldanırken onların hengamesine hiç şaşırmazdı.

Oralarda uzunca süre kalınca benim de kaldığım yerde uykum kaçtığında gittiğim oradaki muhabbete birkaç kez şahit olmuştum. Dünya yıkılsa umurlarında değildi onların. Bazen içlerinden gece fazla kaçırıp sokakta ölüsü bulunan olur ve bunu duyarlarsa o ölenin şerefine “kurtulmuş bu canına yandığımın dünyasından” deyip o ölenin kurtuluşu şerefine kadeh bile kaldırırlardı.

Bunlardan benim de alkole çok yabancı olunmadığı anlaşılır. Ancak rahatsızlığım nedeniyle arada bir canım istese de alkol bana yasak olduğundan “Bay Ayyaş” olamadan onunla ‘geriye bolca kalmış anımız dışında’ eski muhabbetimiz kalmadı.

Böyle bir girişle yazıya dökmek istediğim tanıdığım bir Bay Akol’ün bir gece tanık olduğum davranışından alkol bağımlığının sonunda kişiye neler yaptırabileceğini anlatmak.

Yetmişli yılların başında evinde kaldığım Suat abi alkolikti. Lakabı da ‘Sarhoş Suat’tı’.

Benimle kalan küçük oğlu babasının alkolik olmasına çok üzülüyor, onun içmesini istemiyordu. Bu nedenle evde içki bulunmasından hoşlanmazdı. Ben de öyle çok içen biri değildim. Onun için evde alkol bunmazdı.

Suat abi de evde kalmaz. İşi gereği sık sık seyahate çıkar; arada bir eve uğrar evin ihtiyaçlarını görüp giderdi.

O akşam gelince de hep olduğu gibi elinde balıkla geldi. Birlikte pişirip biraz da içtik. Alkolik olduğu için öyle uzun süreli içki içemezdi. Sanki susayan insan gibi sıkça birkaç yudum bir şey içerdi o kadar. Sanırım vücudu fazlasını götürmüyordu.

O gece biraz sohbet ettik. Suat abi yanında getirdiği bir şişe viskiyi oğlundan saklı dolaba koydu; yattık.

Gece bir gürültüyle uyandım. Bir baktım Suat abi oğlu Halil’in boğazını sıkıyor. Fırlayıp kalktım oğlunu elinden aldım. Çocuğun korkudan gözleri fırlamıştı.

Suat abi ‘ben oğlunu elinden kurtarınca’ kendini yere attı; yerdeki ıslaklığı yalamaya başladı. İlerde de cam kırıkları vardı. Onların içindekini döktü onları yalamaya başladı.

O zaman anladım durumu. Oğlu babasının gürültüsüyle uyanınca onun gece kalkıp dolaba sakladığı viski şişesini açmaya çalıştığını görmüş ve koşup o viski şişesini alıp ‘babasının içmesini istemediği için’ yere çarpıp kırmış. Suat abi de alkol kriziyle şişeyi kıran oğlunu öldürmeye kalkmıştı.

O sıra benim evde olmam oğlunun kurtarılmasını ve onun evlat katili olmasını önlemişti.

Bay Alkol haline gelmiş Suat abi kırık şişeden yere döktüğü viskiyi bir süre daha yaladı. Sanırım sakinleşmişti. Hortlak gibi bakarak odasına gitti. Ben de Halil’i kendi kaldığım odaya alıp kapıyı kilitleyip yattım.

Sabah kalktığımızda Suat abi geceden çok az şey hatırlıyordu. Kalkıp gitmiş; alıp geldiği rakıdan birkaç yudum almış balkonda otururken bulduk onu.

Münasip şekilde gece olanları anlattım. Çok üzüldü, oğluna sarılıp ağladı. Benden çok özür diledi. O olaydan sonra çok beklemeden alkol tedavisine girdi. Epey tedavi uzun sonunda o bağımlılıktan kurtuldu.

Geçenlerde tanınmış oyuncu Yalçın Menteş alkolün tükettiği görünümüyle ekranda buna benzer şeyler söylüyor; Bay Aklolle bağlarını nasıl kopardığını ve hayatının en büyük pişmanlığının alkolle tanışmak olduğunu anlatıyordu.

İlçemizde olan düğünler, göl kenarında kurulan çadırlar ve oralardaki alkol tüketimi aklıma gelince hatırladım Suat abiyle yaşadıklarımı. Memleketimizde benzer yaşamların çok olduğunu, uyuşturucu bağımlılığın çok küçük yaşlara indiğini düşününce o yaşadıklarımı Yaşamın İçinden Gözlemim başlığı içinde vermeyi düşündüm.

Alkol sosyal yaşamı renklendirmek için içilirse belki bir anlamı ve yararı var. Ama sanırım bunu bir yaşam biçimine döndürmenin bütün yaşamı alkol üzerine kurup sonunda Bay Akol haline gelecek kadar alkolle içli dışlı olmanın doğru olduğu da savunulamaz.

Ali Gıga başlıklı öyküde yaşamından bölümler paylaştığım Ali abi “bu mereti adam gibi içsen belki haram bile olmazdı” derdi.

Benim düşüncem de aynı yönde. Herkese keyifli yaşamlar, içenlere adabına göre sohbet ortamları dilerken madalyonun diğer yüzündeki Bay Alkol haline gelmenin sonucunun da ne olduğunu anlatmak istedim.

‘Sürçü lisan işledimse affola’…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder