Gazeteci
Halit Çapın’ın “Bay Alkolü takdimimdir” başlıklı kendi yaşamını anlatan bir anı
kitabı vardı.
Halit Çapın
anı kitabında nasıl alkol bağımlısı olduğunu, neler yaşadığını ve alkolden nasıl
kurtulduğunu anlatıyordu.
Sanırım
eseri filme de alındı.
Onu burada
bahsetme nedenim Yaşamın İçinden Gözlemlerimi resmederken toplumsal yapımızın
alkolle haşır neşirliği içinde tanıdığım benzer yaşamları buraya taşıyıp alkol
bağımlılarını fark ettirmektir.
Çünkü “Bay
Ayyaş ve Bay Alkol” ortalama yurdum insanın hemen hepsinin yaşamının yerinde
bir şekilde yer almışlardır.
“Bay Ayyaş”
için Bay Alkol’ün çocukluğu ve gençliği de denebilir.
Yani “Bay
Ayyaş” tez zamanda yitip gitmezse; yani kiminle arkadaşsa onu terk etmezse o
kişi kimse sonunda Bay Alkolle tanışıp onunla özdeşleşir. Yani kişiliği Bay
Alkolün kişiliyle bütünleşir. Artık o sadece Bay Alkoldür.
Kişinin Bay
Alkol haline gelmesini çok kişi yakından tanık olmadığı için Bay Ayyaşla
dostluğunu bitirmeyi hiç düşünmez.
Ben yaşadığım
sürece içinde Alkolle tanıştım. O süre gerek “Bay Ayyaş” olmuş veya gerekse
“Bay Alkol” olmuş kişileri tanıdım.
Çünkü benim
doğup büyüdüğüm ilçem alkolle tanışıklığı oldukça yoğun bir yerleşim yeridir.
Yani alkol kullanımı olağan davranış biçimi halini almıştır. Öyle ki bir
zamanlar ironik olarak “burada içemeyene ve kumar oynamaya kız vermezler” diye
kendilerini ironik olarak eleştiren ifadeler kullanırlardı.
Alkolle
tanışıklık sanırım anason ekimin yoğunluğunun yanı sıra afyon ekilen bölge olduğu
için afyonun ürünü haşhaşla çok küçükkenden başlayan ‘küçük çocukları uyutmak
için veya beslenme aracı olarak sürtülmüş haşhaşın kullanılmasıyla’ başlamış ve
bu tür ürünlerle tanışıklık sonraları daha çok rakı ve şarap içiciliyle devam
etmiş.
Bunlara bir
de güzel doğal ortamın pikniğe elverişli olması da eklenince hemen her mevsimde
özellikle gençlerin veya genç yaşta insanların birlikte “ateş yakmak” olarak
tabir ettikleri kasaptan alınan etin yanında içecek olarak rakı veya şarap
alarak veya ikisini birlikte alarak piknik yapması olağan davranışlar haline
gelmiş.
Buna Salda
Gölü’nün veya dağın görkemli güzelliğinin teşviki de eklenince bu davranış
sıkça tekrarlanır oldu. Düğünlerde içki içmek veya ikram etmek adeta gelenek
halini aldı.
Ancak bunca yoğun
içki tüketimine rağmen bilinen tanımıyla ‘Bay Alkolik” le bütünleşmiş olana pek
rastlanmaz.
En azından
benim gözlemim böyle.
Benim “Bay
Alkol” tanımına giren tanıdıklarım başka yerlerde oldu. Yani “Bay Alkol nedir?”
oralarda tanıdım.
Bunlardan
öğrencilik yıllarında aklımda kalan Buca’da “Direk” diye isimlendirilen kişi
vardır. O yıllarda; yani benim öğrencilik yıllarımda Buca’nın tanınan ve
sevilen Bay Alkollerindendi Direk. Çünkü sabah kahvaltısına daha çok ispirtoyla
başlardı.
Yine uzun
yıllar kaldığım Basmahane’de Tilkilik denen yerde İkiçeşmelik’ten Basmahane
karakolunun bulunduğu Altınordu meydanına kadar caddede sıra sıra sıralanmış
meyhanelerde, Kuşlu cami parkında yoğun alkol alışkanlığı olan ayyaş kişiler
vardı.
Bu
meyhanelerin içinde Emin’in meyhane, Osman’ın yeri ve Kukuriçci Necmi en meşhur
olanlarıydı.
Ama “Dostlar
Meyhanesi” isimli meyhane en alem olanlarıydı.
O meyhane
sabahın esselatında açılırdı. Meyhaneci geldiğinde çevredeki otel ve
pansiyonlarda kalan veya parklarda sabahlayan alkolikler bankaların önünde maaş
kuyruğuna sıralananlar gibi meyhaneciden önce meyhanenin kapısında
sıralanırlar; meyhaneci gelip kapıyı açınca onun arkasından içeri üşüşler ve
meyhanecinin bardaklarını doldurmasını beklerlerdi.
Bardağı
dolduran meyhanenin bir köşesinde çekilir; saat yediden sonra işe gitmek için
meyhanenin önünden geçenler o alkoliklerin sohbet ve kahkahalarını duymaya
başlardı. Oralara yeni gelenler bu erkenden başlayan muhabbet şamatasına
şaşırsa da eskiler “bizimkiler yerlerini almış” diye mırıldanırken onların
hengamesine hiç şaşırmazdı.
Oralarda
uzunca süre kalınca benim de kaldığım yerde uykum kaçtığında gittiğim oradaki
muhabbete birkaç kez şahit olmuştum. Dünya yıkılsa umurlarında değildi onların.
Bazen içlerinden gece fazla kaçırıp sokakta ölüsü bulunan olur ve bunu
duyarlarsa o ölenin şerefine “kurtulmuş bu canına yandığımın dünyasından” deyip
o ölenin kurtuluşu şerefine kadeh bile kaldırırlardı.
Bunlardan benim
de alkole çok yabancı olunmadığı anlaşılır. Ancak rahatsızlığım nedeniyle arada
bir canım istese de alkol bana yasak olduğundan “Bay Ayyaş” olamadan onunla
‘geriye bolca kalmış anımız dışında’ eski muhabbetimiz kalmadı.
Böyle bir
girişle yazıya dökmek istediğim tanıdığım bir Bay Akol’ün bir gece tanık
olduğum davranışından alkol bağımlığının sonunda kişiye neler yaptırabileceğini
anlatmak.
Yetmişli
yılların başında evinde kaldığım Suat abi alkolikti. Lakabı da ‘Sarhoş Suat’tı’.
Benimle
kalan küçük oğlu babasının alkolik olmasına çok üzülüyor, onun içmesini istemiyordu.
Bu nedenle evde içki bulunmasından hoşlanmazdı. Ben de öyle çok içen biri
değildim. Onun için evde alkol bunmazdı.
Suat abi de evde
kalmaz. İşi gereği sık sık seyahate çıkar; arada bir eve uğrar evin
ihtiyaçlarını görüp giderdi.
O akşam gelince
de hep olduğu gibi elinde balıkla geldi. Birlikte pişirip biraz da içtik.
Alkolik olduğu için öyle uzun süreli içki içemezdi. Sanki susayan insan gibi
sıkça birkaç yudum bir şey içerdi o kadar. Sanırım vücudu fazlasını
götürmüyordu.
O gece biraz
sohbet ettik. Suat abi yanında getirdiği bir şişe viskiyi oğlundan saklı dolaba
koydu; yattık.
Gece bir
gürültüyle uyandım. Bir baktım Suat abi oğlu Halil’in boğazını sıkıyor.
Fırlayıp kalktım oğlunu elinden aldım. Çocuğun korkudan gözleri fırlamıştı.
Suat abi ‘ben
oğlunu elinden kurtarınca’ kendini yere attı; yerdeki ıslaklığı yalamaya
başladı. İlerde de cam kırıkları vardı. Onların içindekini döktü onları
yalamaya başladı.
O zaman
anladım durumu. Oğlu babasının gürültüsüyle uyanınca onun gece kalkıp dolaba
sakladığı viski şişesini açmaya çalıştığını görmüş ve koşup o viski şişesini
alıp ‘babasının içmesini istemediği için’ yere çarpıp kırmış. Suat abi de alkol
kriziyle şişeyi kıran oğlunu öldürmeye kalkmıştı.
O sıra benim
evde olmam oğlunun kurtarılmasını ve onun evlat katili olmasını önlemişti.
Bay Alkol
haline gelmiş Suat abi kırık şişeden yere döktüğü viskiyi bir süre daha yaladı.
Sanırım sakinleşmişti. Hortlak gibi bakarak odasına gitti. Ben de Halil’i kendi
kaldığım odaya alıp kapıyı kilitleyip yattım.
Sabah
kalktığımızda Suat abi geceden çok az şey hatırlıyordu. Kalkıp gitmiş; alıp
geldiği rakıdan birkaç yudum almış balkonda otururken bulduk onu.
Münasip
şekilde gece olanları anlattım. Çok üzüldü, oğluna sarılıp ağladı. Benden çok
özür diledi. O olaydan sonra çok beklemeden alkol tedavisine girdi. Epey tedavi
uzun sonunda o bağımlılıktan kurtuldu.
Geçenlerde
tanınmış oyuncu Yalçın Menteş alkolün tükettiği görünümüyle ekranda buna benzer
şeyler söylüyor; Bay Aklolle bağlarını nasıl kopardığını ve hayatının en büyük
pişmanlığının alkolle tanışmak olduğunu anlatıyordu.
İlçemizde
olan düğünler, göl kenarında kurulan çadırlar ve oralardaki alkol tüketimi
aklıma gelince hatırladım Suat abiyle yaşadıklarımı. Memleketimizde benzer
yaşamların çok olduğunu, uyuşturucu bağımlılığın çok küçük yaşlara indiğini
düşününce o yaşadıklarımı Yaşamın İçinden Gözlemim başlığı içinde vermeyi
düşündüm.
Alkol sosyal
yaşamı renklendirmek için içilirse belki bir anlamı ve yararı var. Ama sanırım
bunu bir yaşam biçimine döndürmenin bütün yaşamı alkol üzerine kurup sonunda
Bay Akol haline gelecek kadar alkolle içli dışlı olmanın doğru olduğu da
savunulamaz.
Ali Gıga
başlıklı öyküde yaşamından bölümler paylaştığım Ali abi “bu mereti adam gibi
içsen belki haram bile olmazdı” derdi.
Benim
düşüncem de aynı yönde. Herkese keyifli yaşamlar, içenlere adabına göre sohbet
ortamları dilerken madalyonun diğer yüzündeki Bay Alkol haline gelmenin
sonucunun da ne olduğunu anlatmak istedim.
‘Sürçü lisan
işledimse affola’…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder