Ortadoğu’da son gelişmeler Sünni
Blog’un başını çeken Suudi Arabistan’ın altı yedi ülkeyle birlikte Katar’ı
dışlayan kararı Ortadoğu kazanının bir fazla fokurdaması sonucunu doğuruyor.
Gerek Katar gerekse Suudi Arabistan
ve diğer bölge ülkeleri ‘İran hariç’ dış politikada adım atarken ABD yi
gözlerler. Atacakları adımın hesabını ABD’yi ‘davranışlarını ABD nin nasıl
karşılayacağına?’ gözeterek yaparlar. Yani özellikle dış politikada ABD ye ters
gelen adım atmaktan kaçınırlar.
Durum böyle olduğuna göre; ABD nin
stratejik ortağı Suudi Arabistan’ın ABD yi hesaba katmadan Katar’a karşı diğer
Sünni İslam ülkeleriyle böyle bir tavır geliştirmesi söz konusu olamaz. ABD nin
onayını almasa da en azından karşı çıkmayacağı güvencesiyle Katar’ı dışladılar.
Katar’ın da ABD den bağımsız
politika izlemesi söz konusu olmadığına göre bu gelişmede gözler önce ABD ye
dikildi. Yani Suudi Arabistan’ın Katar’ı dışlayan politikasına “ne diyeceğine?”
bakıldı. Görüldü ki ABD Katar’ın dışlanmasına çok tepkili değil; ama onaylar
durumda da değil.
Bu durumu Türkiye’de ekranlarda
değerlendiren ‘uzmanlar’ yakın zamanda Suudi Arabistan’ın ABD den 110 milyar dolar
karşılığı ‘kimine göre dudak uçuklatan kimine göre akıl dışı’ silah almasından
güç alarak bu adımı atmış olabileceği şeklinde değerlendirme yaptılar.
Bu arada bizim cumhurbaşkanının
telefon diplomasisiyle sorunun çözümünde çaba harcadığı bilgileri ekranlara ve
medyaya düştü.
Bugüne kadar değerlendirmelerde ABD
nin bu gelişme karşısında neredeyse sessiz kalmasının gerisinde Katar’ın son
zamanda Rusya ile yakınlaşmasından hiç söz edilmedi.
Oysa Rusya son zamanlarda Ortadoğu’da
ABD ye karşı bir güç olarak yeniden ağırlığını koymaya başlayınca ABD süratle
Ortadoğu politikasını revize etti ve Ortadoğu ülkelerine bakışında bu ülkelerin
Rusya ile ilişkileri ölçü alınmaya başladı.
Trump’un iktidara geldikten sonra
ilk dış gezisini Ortadoğu’da Suudi Arabistan’la başlatmasının ve İran’a karşı
Obama’nın zamanında izlenen politikanın aksine sertleşmesinin ardında hep
Ortadoğu’da Rusya’nın yeni denge unsuru olarak ortaya çıkması gerçeği yatıyor.
Sanırım bundan sonra ABD bu yönde
politikasını daha netleştirecek.
ABD’li üst düzey yetkilinin
anlattığına göre; ABD uluslararası ilişkilerde hep uzun vadeli stratejiye
dayanan dış politika izlediği halde Ortadoğu’da Suriye ile başlayan karmaşık
yapıdaki sorunların çözümünde taktiksel davranıp anın durumuna göre değişken
politika izleyerek yanılgılarından kısa sürede dönüp devletin dış ilişkilerdeki
stratejisinin fazla zarar görmesinin önüne geçiyormuş.
Aslında doğru olan da bu. Yani
devletlerin dış politikada uzun vadeli politikaları olduğu gibi olası kısa
vadeli gelişmeler karşı alacağı taktik tedbirler olmalı. Yoksa hiç hesapta
olmayan ani gelişmeler karşısında amiyane deyimle “apışıp kalınması” işten bile
değil
Ayrıca ciddi devlet politikasında
devletler dış politikasını hep iç politikadan bağımsız devlet politikası olarak
yürütür. Dış politikadaki gelişmeler zaman zaman iç politikayı etkilese bile
dış politikanın bağımsız yapısından taviz vermez. Ancak böyle uzun vadeli ve
ani gelişen değişikliklere karşı izlenen dış politikada başarı elde edebilir.
Buradan bakınca özellikle son Katar’ın
Suudi Arabistan’la arasındaki sürtüşme öyle kolayına ahbap çavuş ilişkisiyle
veya hatır matır gözeterek çözülecek bir sürtüşme değildir.
Suriye’deki gelişmelerle birlikte
Ortadoğu’da karmaşıklaşan süreçte ülkeler yeni dünya dengelerine göre gardını
almaya; bunun sonucu olarak eski dostluklar giderek ömrünü tüketmeye başladı.
Umarım iktidar; daha doğrusu
cumhurbaşkanı Ortadoğu’daki son gelişmelerde etkin olmak için öncelikle etrafındaki
yağdanlıklardan veya savaş kışkırtıcılarından bir an önce kurtulup, gerçekleri korkusuzca
söyleyebilecek dış politika uzmanlarıyla bugüne kadar izlediği dış politikadaki
hataları cesurca gözden geçirip yeni gelişen duruma göre politikasını revize
eder. Ancak o zaman Türkiye Ortadoğu’nun karmaşıklaşan ilişkilerinde bölgenin
güçlü ülkesi olarak ağırlığını koyabilir.
Yoksa bu karmaşık ortamda karambole
gelmek hiç sürpriz değildir.
Benim bu değerlendirmeyi yapma nedenim
iktidara akıl vermek değil. Ortadoğu’da son gelişmelerin yine palyatif anlayışla
ele alınması sonucu dış politikada yapılacak yeni ciddi yanlışların faturasını
bütün Türkiye Halkı olarak birlikte ödemek zorunda kalacağımız kaygısıyla bu
yazıyı yazdım.
Umarım yazdıklarım doğru anlaşılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder