İnanç üzerinden siyaseti sevenler; onlarla
tartışmayı marifet sayanların henüz ortalığı doldurmadığı zamanlarda bayram
tadında mutluluklar içinde kutladığımız bayramlarımız vardı. Hem de şöyle böyle
değildi o günler; hatta haftalar öncesinden başlardı heyecanı.
Anne babalar durumları yetmediği için
kendilerine bir şey alamasalar da çocukları için ellerinden geldiği kadar bir
şeyler yapmaya çalışırdı. Hiçbir şey yapamayanlar kendi giydikleri kimi
kıyafetleri çocukları için küçültülmek üzere terziye taşınırdı.
O yıllar henüz konfeksiyon yoktu.
Manifatura mağazaları vardı; ama çoğu insan Perşembe günü kurulan pazarda
yırtımcılardan alırdı elbiselik kumaşları.
Konfeksiyonla da ilk oralarda tanışıldı.
Özellikler erkekler için ucuz elbiselikler olurdu.
Ayakkabılar önceleri cizlavet lastik
ayakkabılar; sonraları naylon pabuçlar ve altı araba tekerinden kesilip yapılan
takoz gibi gaysar pabuçları çıktı piyasaya.
Yırtımcılardan oğlan çocuklarına
elbiselik kestirecek olan babalar tanıdığı terziyi çağırırdı. Terziler de
boylarına asılı mezura ile gelir oracıkta çocuğun ölçüsünü alır elbiselik
ölçüsünü verirdi. Ayrıca içine konacak olan tela ve pamuk hatta düğmeler oradan
alınırdı. Sonraları fermuarlı pantolonlar çıkınca fermuarlar da oradan
alınırdı.
Kız çocukları için alınan elbiselikler
kadın terzilere götürülürdü. O yıllarda kasabamızın en meşhur kadın terzisi
anamdı.
Bayram öncesinde bizim evde telaş farklı
olurdu. Anam hem sipariş verilen elbiselikleri hem de bayram hazırlığını
yapardı. Gerçi her zaman evde bir yardımcısı olurdu; ama işi yine de kolay
değildi.
Erkek terzileri benim bildiğim kel
terziden Terzi Halil, Terzi Yaşar, Terzi Nevzat vardı. Yani şu an aklıma
gelenler onlardı.
Onların ve diğer terzilerin
dükkanlarında ve özellikle arife günü berberlerde bayram öncesinden günler önce başlardı bayram
telaşı. Berberlerden aklıma gelen eskilerden sağır Mustafali, Cici berber,
Berber Mehmet, Berber Tevfik ve öykülerime konu ettiğim Berber Baki vardı.
Berber dükkanların daha çok arife günü
günü ve gecesi telaş artarken Terzi dükkanları haftalar öncesi dolar taşar;
muhabbet gırla giderdi. Bayram yakınlaştıkça terzi dükkanlarında sabahlamalar
başlardı. Hele tam arife gününe bayramlığı kalmış olanlar geceyi terzide
geçirir bayram namazına oradan giderdi.
Bayram namazları da bir alem olurdu. O
gün çoluk çocuk babalarıyla bayram namazına giderdi. Çocuklar ve gençler
arkalara doluşur; o sıra orada muhabbet, şakalaşmalar gırla giderdi.
Müftü de bayramda kıstırdığı kalabalığa
uzayan vaiz verirdi. Bu sırada çocukların ve gençlerin olduğu yerden oflama
puflama sesleri çok artınca vaiz vaizini keser ve bayram namazını tarif ederdi.
Çabucak kılınan bayram namazı sonrası
herkes kaçar gibi çıkardı camiden. Pabucunu bulan koşardı evine. Önce ana
babanın sağlarsa dede ninenin bayramı kutlanır; sonraları diğer akrabalar
dolaşılırdı. Tabi bu sırada çocuklar büyüklerin gözünün içine bakardı ‘bayram
harçlığı’ diye. Büyükler durumuna göre verirdi harçlığı.
Biz bu konuda biraz avantajlıydık. ‘Gara
onbaşı’ başlığıyla hikayesini yazdığım dedem akrabalarından başlayarak neredeyse
bütün ilçeye evinde bayramlaşma geleneği oluşturmuştu.
Bir zamanlar çok zenginken başlattığı bu
adeti Züğürt ağanın durumuna düştüğü zamanda ölene kadar devam ettirmişti.
O sıra bayram öncesi lokmalar pişirilir
bayram günü gelen konuklara lokma ve yanında toz şeker ikram edilirdi. Biz de o
gün gelen misafirlere hizmette görev alırdık.
Bunlar benim aklımda kalan bayramlar.
Kıt mıt hatırladığım bayramlarda yüksek
çınar veya ceviz ağacına salıncaklar kurulur; genç kızlar o salıncakta
sallanırken o kızların yavukluları az ötede kendi aralarında şakalaşırdı.
Ayrıca gıncırgeç kurulur kız erkek onlar
binilirdi.
Tabi bu sadece bizim ilçede değil;
Türkiye’nin her yerinde benzer ritüllerle kutlanırdı bayramlar.
Biz halk olarak genelde fakir bir
toplumuz. Tek eğlence kaynağımız bu bayramlar ve düğünlerdi.
Ekonomik sıkıntılar eski düğünleri aldı
götürdü şimdilerde ‘balo’ diye bir şey çıktı, tatsız tuzsuz.
Bir de yukarıda yazdığımız bayramlarımız
vardı bayram tadıyla kutladığımız. Onu da inanç tacirleri, dini siyasete alet
edenlerle onlarla inanç üzerinden kakışmayı marifet zannedenler aldı elimizde.
Onun için diyeceğim. “Kıymayın
efendiler. Bir bayramımız kaldı elimizde. Onun da tadını alıp bizi tümden
mutsuz etmeyin. Lütfen”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder