Merhaba; dün akşam CNNTÜRK'de Taha Akyol'un "Eğrisi doğrusu" diye tanıtılan programı vardı.
Dünkü "Eğrisi Doğrusu" Ortadoğu'da gelişmeler, Katar,
Katarın bu gelişmeler karşısında tavrı ve Ortadoğu coğrafyasında Katarın yerini
tartışan; daha doğrusu fikir cimnastiği yapılan bir programdı.
Konu ilgimi çektiği için dikkatle izledim.
Çünkü bilindiği gibi Katar'ın Suudi Arabistan'ın başını çektiği
blog tarafından dışlanınca bizim cumhurbaşkanı Katar'la yakın ilişkisi ve
Ortadoğu'da söz sahibi olma iddiası nedeniyle durumdan vazife çıkarıp sorunun
çözümü için telefon diplomasisi başlatmış; ayrıca Katar'ın arkasında olduğunu
açıklayıp oraya asker gönderme kararı almış ve bu kararını mecliste
onaylatmıştı.
Konu bu yönüyle Türkiye'yi yakından çok ilgilendiriyordu. Bizim
cumhurbaşkanı 'sanki' Suudi Arabistan ve müttefiklerine "Katar'a
saldırırsanız karşınızda beni bulursunuz" demek istemişti. Öyle demese
bile alınan kararlardan çıkan sonuç bu izlenimi veriyordu.
Bu sırada ABD başkanı Trump Katar sultanını ABD'ye davet edip
konunun çözümünde arabuluculuk teklif etmiş; ancak Katar sultanı ABD başkanının
bu teklifine "hayır" cevabı vermişti.
Konu bu yönüyle de çok ilginçti.
Düşünsenize dünya politikasına yön veren an başat ülkenin ABD
nin başkanı 200 bin nüfuslu bir ülkenin sultanını ülkesine davet ediyor; o bu
daveti elinin tersiyle itip “hayır gelmem” diyor.
Dünyada bir çok irili ufaklı ülke başkanının randevu alıp beş on
dakika olsun görüşmek için büyük çaba gösterdiği ABD başkanının davetine “hayır”
diyen Ortadoğu’da 200 bin nüfuslu küçük bir ülke.
Ben dış politikaya ilgim nedeniyle Katar sultanının ABD
başkanının davetine adeta rest çeker gibi “hayır” demesine çok şaşırmış içimden
“helal olsun Sultana” bile demiştim.
Dün Taha Akyol’un eğrisi doğrusu programını izleyince ‘çok ilgi
gösterdiğim’ dış politika konusunda ne kadar bilgisiz ve cahil olduğumu
anladım.
Dünkü programda Katar’ın dünyanın doğal gaz zenginliği
bakımından en zengin iki ülkeden biri olduğunu ve ürettiği doğal gazı daha çok Çin’den
Japonya’ya kadar doğu ve uzak doğu ülkelerine sattığını; Çin’in Katar’ın doğal
gazına çok ihtiyacı olduğu için kendinin de yer aldığı Şanghay beşlisi ittifakı
çizgisinde olan İran’ı “ortamı fazla germe” diye uyardığını öğrendim.
Yani Çin Ortadoğu’da Katar’ı köşeye sıkıştıran politikalara
karşı bir yerde Katar’dan yana ağırlığını koymuş.
Japonya’nın da doğal gaz ihtiyacını Katar’dan sağladığına
bakınca Katar’a karşı herhangi bir askeri harekata özellikle Ortadoğu’da
herhangi bir ülkenin kolay kolay göze alamayacağı ortaya çıkıyor. Ayrıca ABD
nin en büyük askeri üssü Katar topraklarındaymış ve Katar’da beş ABD
üniversitesinin kampüsü varmış. Buradan bakınca ABD nin Katar’a müdahale etmesi
veya müdahaleye göz yumması bir yerde kendi ayağına sıkma anlamı taşıyor.
ABD nin Suudi Arabistan kanalıyla Katar’ı köşeye sıkıştırma
politikasının arkasında Katar’ın ürettiği doğlagazın satışından kendi söz
sahibi olmak istemesiymiş. Yani ABD Katar’ın doğlagazının satışında söz sahibi
olarak bu doğalgaza ihtiyacı olan ve Katar’dan alan başta Çin olmak üzere bu
ülkeler karşısında gücünü artırmakmış.
Bütün bunlara bakınca Katar’ın askeri yönden dışarıdan yapılacak
bir saldırı yönünden endişesi olmadığı anlaşılıyor. Çünkü kendinden önce
kendini koruyacak başta Çin olmak üzere bir çok dünya ölçeğinde söz sahibi ülke
var.
O zaman insan diyor ki! “bir ülke böylesine dünya ölçeğinde
ağırlığı varsa; onun başkanın ABD başkanının davetine ‘hayır’ demesi çok normal”.
Ancak dünkü Eğrisi Doğrusu programında verilen bilgilere bakınca
“eğer ‘anlaşıldı Katar doğal gaz zenginliğine ve bu zenginliğin etkinliğine
güvendiği için ABD başkanına ‘hayır’ dedi” deniyorsa bunu diyen konuyu yine
eksik biliyor demektir.
Yani Katar’ın ABD başkanına “hayır” demesinde kazın ayağı öyle
değilmiş.
Katar’da iktidar öteden beri evlatların babalara yaptıkları
darbelerle el değiştiriyormuş. Şu andaki Katar Sultanı da babasını devirerek
iktidarı eline almış. Yani eğer ABD başkanının davetini kabul ederse dönüşte
tahta başkasının oturduğunu görmesi çok da uzak bir ihtimal değilmiş. Yani “ben
ABD ye gidince bir darbeyle iktidarı elimden alırlar” endişesiymiş Katar Sultan’în
Trump’un davetine “hayır” demesi.
Biraz hafızası sağlam olan özellikle ABD davetlerine icabet edip
dönüşte iktidarını kaybettiğini gören kral, sultan ve devlet başkanı veya
başbakan yönünden epey örnek olduğunu hatırlar.
Örneğin bizde İnönü 1960 sonrası başbakanken ‘Jonhso’nun kendine
gönderdiği ünlü mektup sonrası’ ABD’ye gitmiş. O ABD yken o sıra Adalet
Partisinin taze genel başkanı Süleyman Demirel bir gensoruyla hükümeti
düşürmüş, İnönü başbakan olarak gittiği ABD gezisinden döndüğünde kendine “de!
e!” denmişti.
Yani sizin, bizim anlayacağımız Ortadoğu’da işler aynı Rus
matruşkası gibi. Sorunun içinden sorun çıkaran ucu dibi belli değil sorun
yumağı.
Siz şimdi “o zaman bizim asker Katar’a asker göndermemizin
esbabı mucibesi ne?” diyeceksiniz.
Eğrisi Doğrusu programından anladığım bizim asker gödermemiz
Katar’ı dışarıdan gelen saldırıya karşı korumak değilmiş. İçeriden şu andaki
Sultan’a karşı her hangi bir evlat darbesine karşı Sultan’ın iktidarını korumak
içinmiş.
Peki bu doğru bir politika mı?
Eğrisi Doğrusu programında onun da cevabı verildi. Dendi ki! “diyelim
Katar Suudi Arabistan’ın ültimotomuna boyun eğdi. O zaman Türkiye Suudi
Arabistan’ın başını çektiği Sünni ittifakı karşısına almış olacak.
Öyle olmadı Katar Çin’e güvenerek İran’a ve Rusya’ya yanaştı. O
zaman Türkiye Rusya ve İran’la birlikte hareket etmiş olacak. Bu da Nato üyesi
bir ülke olarak AB yi ve daha önemlisi ABD yi karşısına almış olacak.
Yani Eğrisi Doğrusu programından çıkan sonuç Katar konusu
Türkiye için iki ucu boklu değnek. Burada marifet değneğin ortasından tutup
uçlardaki boka bulaşmamak.
Peki Türkiye bunu başarabilecek mi?
Bugüne kadar izlenen politikaya bakınca zor.
Eğrisi Doğrusu programında çıkan sonuç “Türkiye jeopolitik
konumu nedeniyle önemli bir ülke. Ayrıca askeri güç yönünden de öyle. Ve Çin
denizlerden ticaret ağının kuşatılmasına karşı Türkistan’dan başlayan Türk
cumhuriyetlerinden geçerek Türkiye’den boğazlar kanalıyla AB ye uzanan ‘eski
ipek yolu’ özelliğinde ticaret yoluna büyük önem verdiğine göre ve Rusya ve ABD
nin Ortadoğu’da rekanetine bakınca ‘eğer bugüne kadar izlediği dış politikada
ciddi bir özeleştiri yapıp’ muhalefeti de yanına alarak ‘hissi olmayan’
Ortadoğu gerçeklerine uygun dış politika izleyebilirse “neden olmasın?” oldu.
Bence de öyle.
Türkiye’nin bu noktadan sonra selameti için tek yol yukarıda
Eğrisi Doğrusu programından çıkan sonuca uygun politika izlemesidir.
Bu yazdıklarıma bakıp “ya sen ne diyorsun? Bize ne AKP den
cumhurbaşkanından, izlediği dış politikadan” diye tepki göstereceklere
diyeceğim beylik laf “hepimiz aynı gemideyiz. Keşke yanlış politikalar sonucu
alabora olma tehlikesinden sağ salim çıkılabilse. Yoksa eğer içinde bulunduğumuz
gemi; yani ülke Ortadoğu girdabına kapılıp alabora olursa; ondan sonrası
hepimiz için sadece kıyamet olacaktır.”
Ben bu kaygılarla bu uzun analiz yazısını yazdım.
Umarım yazdıklarım doğru anlaşılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder