Merhaba; Ramazan
ayı geldi yine bir rakım provokatör davranışlar üzerinden tartışmalar başladı.
Hep yazıyorum
Türkiye halkının nüfusu seksen milyona yaklaştı.
Burada önemli
olan kitlelerin davranışı veya tepkisi.
Öteden beri
Laiklik kavramı yeterince doğru anlaşılıp doğru anlatılamadığı için ucuz
provokatör davranışlarla insanları kışkırtma ve sindirme amaçlı siyaset kendine
siyaseten alan yaratmayı başardı.
Oysa Laiklik
doğru anlaşılıp doğru anlatılabilseydi Ramazanda oruç tutmayanlara yönelik
tepkiler kendi mecrasında gördüğü tepkilerle kaybolup giderdi veya tren rayında
namaz kılma şovu toplumsal kınamayla mahkum edilebilirdi.
Bizde Laiklik
kadınların başörtüsü takıp takmaması üzerinden tartışmalarla boğsalandığı için
maalesef inancı siyasetin aracı yapmak isteyenler böyle provokatif
davranışlarla pirim toplamayı iyi beceriyor.
Geçtiğimiz gezi
eylemleri sırasında “Kabataş'ta başörtülü kadına cinsel taciz yapıldı yalanı”
da, “camide bira içtiler” yalanı da aynı boşluktan faydalanıp siyasi amaç için
pekala kullanıldı.
Diyeceğim ne
Ramazan ayında ne de başka zamanda kim inancını nasıl yaşıyorsa? Yaşamak
istiyorsa özgürdür.
Ancak bu inanç
yaşama biçimleri bahane edilerek başkasının kişisel özgürlüğüne veya yaşam
biçimine kimse müdahale edemez.
Burada kişisel
özgürlükleri koruyacak olan da kamu adına yasa yapan ve uygulayan devlettir.
Laiklik budur.
Daha açık anlatımla; Laik toplumda devletin görevi yasalarıyla ve kamuya hizmet
veren kurumları ve bu kurumlarda görev yapan kamu çalışanlarıyla insanların
inancını özgürce yaşamasını sağlamak; kişisel yaşam biçimlerine başkasının
müdahalesini önlemektir.
Burada diyeceğim
"falan yerde oruç tutmayanlara saldırılmış diye tepki göstererek veya
falan kişi falan yerde namaz kılmış diye tiye alarak varılacak bir toplumsal
hedef yoktur.
Unutmayalım
inanç insanın doğuştan kazandığı bir kimliktir. İnanç üzerinden yürütülen
tartışmalar insanın varoluş gerçeğiyle bağdaşmaz. Ve bilelim ki! İnanç
üzerinden tartışmalar arttıkça beraberinde inanca sarılma ve savunma da
artacaktır.
Yani inanç
üzerinden yapılan bütün tartışmalar nafile tartışmalardır. Cehaletin
karanlığında savrulan insanı en kolay güdüleyen inanç tüccarlarıdır. Toplumsal
aydınlanma gerçekleşmedikçe insanların inanç tacirlerinin etkisinden kurtulması
neredeyse olanaksızdır.
Kendi geleceğini
toplumun geleceğiyle aynı gören her yurttaşa düşen görev Laiklik kavramını
doğru öğrenmek ve kişisel özgürlüklere yönelik saldırılara Laiklik anlayışına
uygun tepki göstermek ve toplumda Laiklik kavramının doğru anlaşılmasını
sağlamaktır.
Çünkü; eğer
Laiklik kavramı toplumda doğru anlaşılamaz ve doğru uygulanamaz; inanç
üzerinden eleştiri ve tartışmalara devam edilirse 'sittin sene' inanç ve yaşam
biçimleri üzerinde çatışmalar artarak devam edip gidecektir.
İslam
dünyasındaki savrulmalar sonucu kitlelerin akın akın Avrupa'ya kapağı atmasının
ardında yatan gerçek Avrupa'nın zenginliği değil; oralardaki Laik yaşam
biçiminin sağladığı özgürlük ve rahatlıktır.
Geçtiğimiz
günlerde Reina saldırıları sırasında ekrana gelen Tacikli sakallı dede
Türkiye'yi tercih etme nedenleri olarak "burada inancımızı istediğimiz
gibi yaşıyoruz ondan" demişti.
Buradan bakınca;
Cumhuriyetin kuruluş yıllarında hayata geçirilmeye çalışılan yarım yamalak
Laikliğin bile Türkiye'nin Laikliği hiç tanımayan toplumlar için çekim merkezi
olması gerçeği yukarıda yazdığım Laikliğin doğru öğrenilip savunulması
gerektiği biçiminde görüşümü doğruladığı rahatça görülecektir.
Umarım bu
yazdıklarım sıkılmadan okunur ve doğru anlaşılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder