Merhaba; bugün Cumhuriyet haberde paylaşılan iki önemli makale
var.
İkisi de Hürriyet gazetesinden.
İlki Cumhurbaşkanının eski baş danışmanı Akif Beki'ye ait.
İkincisi iktidarın medyada sesi konumunda gözüken Abdülkadir
Selvi'nin yazısı.
Akif Beki "Katar'dan sonra sıra Erdoğan'da" diyenleri
çığırtkanlıkla suçlarken kendisi de benzer endişeleri dile getiriyor yazısına
"Krallar kurban istiyor, hedef Erdoğan mı?" diye başlık atmış.
Abdülkadir Selvi daha açık bir ifadeyle "Türkiye, oyunun ne
olduğunu da arkasında kimlerin bulunduğunu da tespit etmiş durumda. Ama adını
koymak istemiyor. Çünkü Türkiye bu oyunun neresinde sorusunun cevabı henüz
bulunabilmiş değil. “Bunun bir tık sonrası Türkiye mi” sorusu ürkütüyor"
diye yazısına giriş yapıyor sonunu "Katar işinde Türkiye’nin zorlukları var" diye bağlıyor ve devamla "Suudi Arabistan’la kötü bir seviyede yürüyen ilişkimiz Kral
Salman’la birlikte düzelme seyrine girdi. Bu iyi bir gelişmeydi. Ama Katar
operasyonunun liderliğini Suudi Arabistan yapıyor.
Obama döneminde ABD ile ilişkilerimizin iyi olmadığını, Trump
yönetimi ile ilişkileri düzeltmek için olağanüstü bir özen gösterdiğimizi ise
söylemeye gerek yoktur.
Türkiye bu iki açmaz içinden bir çıkış yolu bulmaya çalışıyor.
Arap baharı ile Müslüman Kardeşler, Mısır’da, Tunus’ta, seçim
yoluyla iktidara gelmeye başlayınca Körfez’in zengin petrol krallıklarında
tehlike çanları çalmaya başlamıştı. Körfez kralları, Müslüman Kardeşler işini
beka sorunu olarak görüyor. O nedenle Mısır’daki darbe gerçekleştirildi.
İran konusu ise farklı. Ambargo altında olduğu dönemde İran’a en
büyük desteği biz verdik. Maalesef İran, ABD ile anlaştıktan sonra hem Irak ve
Suriye’de hem PKK ile mücadelede Türkiye’ye ağır bedeller ödetti. İran’ın
karnesi o açıdan parlak değil." diye bitiriyor.
İran son gelişmeler konusunda Türkiye'ye karşı ne kadar samimi?
bilinmez.; ama bilinen gerçek ABD yeni başkan seçildikten sonra hem ABD'de hem
de Rusya'da Ortadoğu'ya yönelik kartlar yeniden karılıyor gibi.
Sovyetlerin yıkılmasından sonra dünya arenasında neredeyse
rakipsiz kalan ABD Rusya'nın son bir kaç yıldır peşine Şanghay beşlisini de
takıp yeniden süper güç rolüne soyunduğundan bu yana özellikle Ortadoğu'daki
petrol ve doğal gaz kaynakları ve dünyaya dağıtımı konusunda rahat olamamaktan;
daha doğrusu bu zenginliklere Rusya'nın ortak olmasından çok rahatsız. Trump'la
başlayan günü birlik inişli çıkışlı dış politikanın ana sebebi bu.
Ayrıca buna Sovyetler zamanında Talabani'nin ve Barzaniyle
karşılıklı yürüttüğü tahterevalli biçimindeki bölgedeki Kürtler üzerinden oyun politikası
Sovyetlerin yıkılmasından sonra sadece ABD nin kendi başına oynadığı bir oyuna
dönüşmüştü; ama şimdi o konuda da Rusya yeniden ortak olarak ortaya çıktı.
Barzani Irak’ta tek kalırken Suriye’de oluşan PYD ile bölgedeki
Kürtler arasında oluşan ‘ayrılık demeyelim de’ farklılık Kürtlerin yer aldığı
dört ülkedeki duruma yeni boyut kazandırmıştı. Barzani Kuzey Irak’ta kurduğu
özerk devleti giderek bölgede Kürtlerin bağımsız devlet haline
dönüştürmeye çalışırken PYD Kürtlerin bölgede bağımsız devlet olarak ortaya
çıkmasını hayal gördüğü için Suriye yönetimiyle uyumlu özerklikten yana tavır
koyunca Rusya ve ABD için öteden beri dört ülke üzerinde oralarda yaşayan
Kürtler üzerinden oyun kurarak inisiyatif alma yeni boyut kazandı.
Yani artık hem Rusya hem de ABD bölgedeki önceleri Kürtler üzerinden
politika belirlerken sadece Barzani’yi muhatap alırken şimdi PYD faktörü de
ortaya çıktı.
Kısaca özetlersem Rusya’nın süper güç olarak ortaya çıkması sonucu
ABD özellikle Ortadoğu ölçeğinde yeniden karılan kartlarda söz allem edip kallem edip elini güçlendirmeye
çalışıyor.
Burada ABD nin en büyük kozu da Ortadoğu’da en güçlü konumdaki
Suudi Arabistan ve Mısır’ın yanında öteden beri stratejik ortağı olan Ürdün. ABD
son Katar ablukasıyla Ortadoğu’daki gücünü sınamış oldu.
Artık bunda sonra süreç nasıl bir seyir izler bilmem; ama
bildiğim sürecin seyrini belirleyecek olan Rusya ve ABD dir.
Yukarıda alıntı yaptığım AKP li iki kalem Akif Beki ve
Abdülkadir Selvi’nin endişelerinin cevabını da öteden beri bölgenin özellikle
askeri yönden güçlü ülkesi sayılan Türkiye’nin Türkiye’deki iktidarın
izleyeceği dış politika verecek.
Eğer iktidar bu karmaşıklığa karşı ülke içinde muhalefetle ortak
bir cephe oluşturarak politika üretmeyi seçerse yukarıda iki AKP li yazarın
endişesi olan “sıranın Türkiye’ye gelme” kaygısından teğet geçilerek
sıyrılabilir.
Yok bölgede sıkışan İran'ın 'denize düşen yılana sarılır" örneği Türkiye'ye yanaşmasına kanıp İran'la ortak politika oluşturarak peşine düşülerek veya Cumhurbaşkanın Katar’a yönelik vefa borcunu ödemek ister
gibi tek başına belirlediği politikayla dış politikada yola devamda ısrar
edilirse; ondan sonra ne olacağını ancak Allah bilir.
Cumhuriyet'teki Abdülkadir Selvi'nin ve Akif Beki'nin yazılarını okuyunca böyle değerlendirme yaptım.
Umarım yazdıklarım anlaşılarak okunur ve doğru anlaşılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder