16 Ağustos 2017 Çarşamba

17 Ağustos Depremlerinin yıl dönümü


                  Görüntünün olası içeriği: açık hava                               








Yarın 17 Ağustos Gölcük depreminin yıl dönümü.
Benim bu yazdığım akşamı Cumhuriyet haberde olası Türk Mimar ve Mühendis odaları birliğine bağlı 5 oda tarafından raporunda olası İstanbul depreminde 625 bin kişinin öleceği ön görülmüş. 
Bu raporda "depremde toplanma alanları ve acil ulaşım yollarının akıbeti; 'yani oraların imara açılıp talan edilmesi nedeniyle' deprem sonrası tam bir felaketle karşı karşıya kalacağımızı göstermektedir" denmiş.
Eminim yarın medyada 'uzmanlar' 'siyasetçiler' ekranlara çıkıp bu rapor üzerinden tartışırken; 'fay hatlarından, hangi fayın nereden başlayıp nerede bittiğine? Depremin nedenleri üzerine bilgilerini döktürecek.' Kimi yerlerde gece sabaha kadar mum yakıp 'güya' ölenleri anacaklar.
Yani yarından itibaren iki üç gün ağzı olan bunu konuşacak.
Bugün Cumhuriyet haberde çıkan TMMOB raporu ve Prof. Celal Şengör'ün açıklamaları tam ağızlarına göre sakız olacak.
"Deprem öldürmez bina" öldürür gibi inciler döktürülecek, 'olası depremlerde nasıl davranılmalı?' gibi fantastik bilgiler verilecek.
İktidarın başı cumhurbaşkanımız konuyla ilgili 'engin' görüşlerini zerdedecek. Muhalefet 'sözüm ona’ muhalefet yapıp eleştirecek, şimdiye kadar yapılmayanlarla ilgili hesap soracak.
Meslek odalarının yöneticileri son düzenledikleri rapor doğrultusunda kendi bilgi alanlarıyla ilgili halkı bilgilendirmeye çalışacak.
Belki dini siyasallaştıran din veya siyaset adamlarımız deprem ölümlerinin ne kadarının kader olduğuna? “bina-zina meselesine” açıklık getirecek
Yani herkes eteğinde olan bir şeyleri döktürecek.
Eminim bu sayfada da paylaşımlar gırla gidecek. Solcular, sosyalistler, komünistler bu konuda engin bilgilerini sunacak.
Belki de deprem sorunun çözümü de devrime bağlanacak.
Ama adım gibi biliyorum hemen hiç kimse bu fotoğrafta olduğu gibi binaların bir deprem sonucu 'yığıl yığıl bok üstü' durumunu sorgulamayacak.
Dünyanın herhangi bir yerinde binalar deprem karşısında böylesine aciz kalıp kalmadığı; kalmadıysa nedenleri üzerinde hiç durulmayacak.
Ve sevgili halkımız da bunları kaval dinler gibi dinleyecek; hiç anlamadığı bilgileri kendi aralarında tartışmaya devam edecek.
Bu rezilliğin asıl nedeninin denetim noksanlığı olduğu; çağdaş ülkelerde bu denetimin nasıl yapıldığına hiç değinilmeyecek.
“Sanat Enstitülerinin, yapı enstitülerinin niçin kapatıldığı? Meslek odalarının devre dışına bırakılma gayretlerinin nerelerden kaynaklandığı?” ve müteahhitliğin belediyelerin iktidarların devletin inşaat politikası üzerine maksatlı etkisineyse hiç değinilmeyecek.
Bir bok işe yaramayan yapı denetim uygulamasının gözden geçirilip uygulamadan anlayan teknik elemanların bizzat nezaretinde inşaat yapılmadıkça bu felaketlerin asla önüne geçilemeyeceğine hiç değinilmeyecek.
Olası büyük depremlerde halkın toplanma yeri olan alanların deve edilip yutulduğunaysa hiç mi hiç değinilmeyecek.
Yine her yıl olduğu gibi 'hamamın namusunu temizlercesine' yıl dönümünde depremler bir şekilde anılacak ve yanlış yapılaşmanın belediyelerin ve devletin kentleşme politikası olması sonucu yeni on binlerin, hatta yüz binlerin toplu katliama uğrayacağı kesin olan yeni depremlere kadar "inşallah biz sağken olmaz, inşallah deprem olunca biz sağlam bir yerde oluruz" dua ve dilekleriyle binanın betonarmesini soruşturmadan boyasını, kınasını, jakuzi olup olmadığını sorulayarak, deprem sigortaları ile malı emniyete alırken canı hiçe sayarak yaşamaya devam edeceğiz.
Ne diyelim; 17 Ağustos 1999 depremlerinin yıl dönümünde Allah layığımız "neyse?" onu versin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder