26 Ağustos 2017 Cumartesi

"Ya! Ben bu gadınlara şaşıyon arkıdeş"



Radikal blogdan paylaşımlarımda gezinirken Rahmetli Aydınlı dayıyla geçmişte yaptığım bu sohbeti görünce buradan tekrar paylaşmak istedim. 

27.03.2015 16:34:54
A+ A-
İki haftadır gelmeyen bizim dayı dün çıkıp gelince şaşırdım.

Çünkü onun gelme günü bizim semt pazarı günü olan Çarşambaydı. Eşim kapının zili çalınca kapıyı açtığında onun sesini duydum; içimden "hoppala bu da nerden çıktı?" dedim.

Ben şaşkınlıkla bakınırken o çoktan salondan içeri girmiş, "selamünaleyküm" diye selamını vermişti bile.

Ben "hoş geldin. Şöyle buyur" dedirtmeden geçip her zamanki yerine oturdu. Eşime "gızım torba senin. Yenge ne gatıvedi bilmeyon. Sen benim nasgafamı yapıve. Valla çok özledim" dedi..

Sonra bana döndü "ben bu garılara anlemeyon arkıdeş" dedi.

Benim şaşkınlıkla yüzüne baktığımı görünce "Hana deyon. Bu garılada heç mi akıl yok deyon" diye kadınlara tepkisini dile getirmeye devam etti.

Gülümseyerek "ne o dayı? Yenge evden mi kovdu yoksa?" deyince şöyle bir doğruldu.

"Ya sen ne deyon öyle? Benim garı bene neye goğucemiş. Bi dedini iki edmeyon. Gözünün içine bakıp durun. Ilaçlanı bitmiden alıp geliyon. Parasız da gomeyon" dedi.

Ben "dayı eve girer girmez kadınlardan şikayete başladın da; onun için öyle dediydim" deyince "ula oğlum. Sen hakkadden gidiksin her hal. Benim eddim lafıla benim garının ne alakası var?" dedi sonra "haa ben 'bu garılada heç mi akıl yok' deriken öyle anladın he mi? Pes valla. Ben de sene azcık kafası çalışıyo biliyodum. Sen de tamtakırmışsın" dedi.

Durduğum yerde bir de hakaret görmüştüm.

O buna aldırmadan "ben onu demeyon. Üsdüne afiyet ben gine hasda oldum. Gerçi eyi olduğum da yok emme; neyise. Sabah erkenden hasdaneye giddim" dedi ve anlatmaya devam etti.

"Hasdanenin beklime yeri var ya. Orda mıh gibi insan. Çoğu da garı. Ya arkıdeş hepsi de bürgülenmiş. Bi çeşit başlana örtmüş. Bakdım bakdım 'ya dedim. Bu garılada heç mi akıl yok. Hade köylük yerde tozun topran içinde, sıcakda, soğukda garıla böyle bürülenir. Ya bunlara noluyo?" deyi söyleniyodum. Orda bi adam var sen yaşlarda. Benim etrafa şaşkın şaşkın bakdımı görünce 'dayı neye şaşırdın. Birini mi arıyon?' dedi. Ben 'yok arkıdeş ben Arabisdana mı geldim deyi şaşırdım' deyince o güldü. 'ilahi dayı. Amma benzeddin ha!' dedi. Emekli öretmenimiş. O devedi" dedi.

Öğretmen buna "dayı haklısın. Siz köy yerinde pek farkında değilsiniz. Şimdi buralarda bunlar moda oldu. Hele şu genç genç kızlar. Öyle olacak zannediyor; ya da özeniyor öyle giyinmeye" demiş.

Bizim dayı "eyi arkıdeş; eyi de ne akıl bu? Şindi bunla böyle özenmiş orlara. Ya yarın oralada olduğu gibi bunlara derlerise 'öyle vırt zırt sokağa çıkmak yok. Girin baken içeri' deyi bunları evlere gapadırlarısa nolcek? Görmeyon mu? Orlada garıla, gızla biz okucez, okula gidicez deyi ölüp diriliyo. Neydi o geçenlede televizyon verdi? Hana bi gız var Pakistanlı. Okucen deyince bunu öldürcelerimiş. Zor gaçmış dışarıya. Bunla bunu görmeyo mu? Bilmeyola mı?" demiş.

Öğretmen "dayı bravo valla. Çoğu kişinin fark etmediği şeyi unutmamışsın. Elbet görüp duyuyorlar. Ama cahil insan aynı çocuk gibidir. Nasıl çocuğa 'sobaya yaklaşma. Bak cıs olur' dersin; ama o illa elini değirip yaktıktan sonra sobanın ateşinin elini yakacağını anlar; cahil insanlar  da öyledir. Sen ne söylersen söyle; o anlayacağı kadarını anlar. Gerisini yaşayınca fark eder" demiş.

Öyle demiş; ama bizim dayı kabul etmemiş. "Olmaz öyle şey. İnsan görüp duruken nası anlımaz canım. Ben bile anlamışım bak. Onlar neye anlamasın?" deyince öğretmen "valla dayı. Niyesini anlattım sana. Öyle. Yani illa ellerini yakacaklar. Ondan sonra anlayacaklar" demiş.

Dayının burasını aklı ermemişti. Ondan içeri girerken "ben gadınlara şaşıyon arkıdeş" diyerek girmişti.

"Benim üç dene gız torunum var. Ben gocalanın ellerine bakıp durmasınla deyi onlan okuması için çırpınıyon. Bubalandan çok gayret gösteriyon. Şindi birileri gelicek onlara eve gapadıcek he mi? Gocalana köle edicek he mi?"

Ben "öğretmen aslında doğru söylemiş. Ama ellerini yakmalarına hiç gerek kalmayabilir" dedim. O "nası galmecemiş?" diye sordu.

"Nasılı var mı dayı. Önlerine sandık konduğunda eğer çocuk yaşta evlendirilmek istemiyorlarsa, erkeklerden eziyet görmek istemiyorlarsa, kendi başlarına toplumda özgürce yaşamak istiyorlarsa; kısacası insana yakışır biçimde yaşamak istiyorlarsa oylarını ona göre kullanacaklar. Yani başlarını nasıl örttükleri, ne giyindikleri çok önemli değil. Nasıl yaşamak istedikleri önemli. İran'daki, Suudi Arabistan'daki Afganistan, Pakistan'daki kadınların durumuna düşmek istemiyorlarsa ona göre oylarını verecekler" dedim.

Benim bu uzun cevabımı sessizce dinledi. "Yani desene bundan keri seçimle gadınlan kendinin seçimi olacak?" dedi.

Ben boynumu büküp "öyle" dedim.

Bu sırada eşimin getirdiği neskafeyi içmişti. Eşime "sağ ol gelin, Eline sağlık" dedi. Sonra bana döndü "ula tısılak. Gören sene bişeye benzedemez; emme iki kelimeyle adama lafı anlaşdırıyon" dedi.

Her zamanki gibi hızla kalktı gülümseyerek "ben böğünkü dersimi aldım. Varen giden gari. Gelin gızım adamına eyi sahap çık. Bu adam tettirilivecek biri değil; eyi bak ona" dedi.


Eşimin içine kurabiye koyduğu torbasını aldı; tam çıkarken "ben senin bu lafa yengene devecen. O da garılara söylesin. Bundan keri akıllana başlana toplasınla" dedi gitti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder