24 Ağustos 2017 Perşembe

TIPKI KARA FATMALAR GİBİ

                           



İlgili resim


11.01.2015 14:58:21
A+ A-
Her gün birinin açıklaması medyaya, oradan sosyal medyaya düşüyor. Tabi ardından tepkiler, ekranda veya gazete köşelerinde bu konularda görüş açıklamalar siyasilerin farklı yorumları gırla gidiyor.

Okuduklarımdan gördüğüm; bu söylemlere ve bunları söyleyenlere tepki duyan hemen herkes farklı biçimlerde tepkilerini dile getirirken zamanın ve zeminin bu kişiler için giderek daha uygun hale geldiğini ya görmüyor ya da görmezden geliyor.

Halbuki bu kişiler tıpkı karanlıkta ortaya çıkan, ışığı görünce deliklerine kaçan karafatmalar gibidir.

Cumhuriyetle başlayan aydınlanma hamlesi epey bir süre bunların inlerinden çıkmasına engel oldu. Ancak zamanla farklı koşulların oluşması ve siyasi tercihlerle o aydınlanma giderek etkisini kaybettikçe bu tipler bunlara zemin hazırlayan siyasal atmosferle birlikte yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladılar.

En geçerli argümanları da din. Tıpkı Ortaçağ karanlığında Avrupa'yı yarattığı cehennemin içinde yakıp kavuran Hıristiyanlık inancını kullanıp Hıristiyanlık adına fetva verenler gibi; şimdi de Müslümanlık inancını kullanarak Müslümanlık adına fetva verenler için zaman zemin müsait hale geldi.

Çünkü aydınlanmadan nasibini almamış bir toplumsal yapımız var.

Aydınlanmanın ölçüsü olan kişi başına kitap tüketimi 'Hıristiyan cehenneminden aydınlanmayla çıkan' Avrupa ülkeleriyle kıyas kabul etmeyecek seviyede yılda her beş altı kişiye bir kitap düşecek oranda.

Oysa Avrupa ülkelerinde en az yılda kişi başına on, en çok kırk beş kitap düşüyor.

Bu oran bile bugün içinde yaşadığımız toplumsal yapının yaşadıklarını göstermeye yeter.

Çünkü içinde bulunduğumuz ortamda insanların yumuşak karnı inancı kullanmak çok kolaylaştığı için bu karafatmaları kullanarak siyasi gelecek sağlama peşinde olan siyasetçiler bu fırsatı 'şimdilik' çok iyi kullanıyor.

Onlar toplumsal aydınlanmayı ihmal edip inancı siyasi araç olarak kullanması bu karafatmalar için uygun ortamı yarattı.

Önceleri ürkekti bunlar. Tıpkı deliğinden kafasını çıkaran karafatmalar gibi bir süre ürkek etrafı süzdüler. İçlerinden en cesurları çıkıp şöyle ortalıkta bir dolaştı. Baktılar tehlike kalmamış; şimdi her yerden ortalığa dökülmeye başladılar.

Şimdilik onlara bu zemini hazırlayan siyaset olan bitenden memnun tabi…

Dünya örnekleri göstermişti ki bu karanlığın ürettiği yaratıklar etrafı tamamen kaplayınca bugün onlara istedikleri zemini hazırlayanlara da adım atacak yer bırakmayacaktır.

Onun için vay "cumhuriyet halkı köpekleştirdi" demiş, vay "çalışan kadın fuhuş yapıyor" demiş, vay "altı yaşında evlenmek caiz" demiş gibi benzeri söylenen en ekstrem laflara kızmayı kadını çocuk üreten bir fabrika olarak görüp onun sosyal hayatta yeri olmadığını söyleyen siyasi anlayışa şaşıp tepki göstermeyi bırakmak gerekiyor.

Bunu yaparken de inanç tartışmalarına takılıp kalıp sıradan insanları tedirgin etmemek; daha doğrusu inanan insanları gücendirmemek gerekiyor.

Çünkü onlar seksen milyona yaklaşan Türkiye Halkıdır ve demokratik toplum hedefine o insanlarla birlikte varılacaktır.

Ve bilelim ki; bu karafatmaların, terör ocaklarının, o ocaklarda yetişen ölüm saçan cellatların dinle imanla yakından uzaktan etkisi yoktur. Onlar cehaletin karanlığında inancın siyasetin aracı olarak kullanıldığı ortamların ürettiği pisliklerdir.

Yukarıda yazdığım gibi insanlık tarihi boyunca bu pislikler ancak cehaletin karanlığında din adına ve din adını kullanarak var olmuşlardır.

Ortaçağın karanlığındaki Avrupaya cehennemi yaşatan Hıristiyanlık Avrupa aydınlanmasından sonra siyasetin kullanım aracı olmaktan çıkınca bugün sadece inanan insanlara hitap eden bir fenomene dönüşmüştür.

Bugün İslam dünyasının üzerine kara bulut gibi çöken cehaletin karanlığı bu pisliklerin içinden dünya ölçeğinde ölüm kusan cellatları üretiyor.

En son Paris'teki düşünce özgürlüğünün kalelerinden Charlie Hebdo'ya yönelik saldırı ve katiam bunun kanıtıdır.

Ülkemizde giderek bu pisliklerin cirit attığı, sosyal yaşamı, sosyal ortamda yaşama özgürlüğünü bile tehdit edildiği kişi hak ve özgülüklerinin yok olduğu bir atmosfer oluşuyor. Bugünkü iktidar da bu atmosferde siyaset yapmayı çok sevdiği…  Çünkü başarısını bu ortamın devamında görüyor gibi.

Onun için inanç tartışmalarına, iyi din kötü din geyiklerine boş verip yeniden toplumsal aydınlanma ışığının nasıl yanacağına, demokrasiyi, hukuku, düşünce ve ifade özgürlüğünü hedef alan demokratik toplum olma hedefinde nasıl çoğalınacağına bakmak lazım.

'Eğer bir engel çıkmazsa' Önümüzde bir genel seçimler var.

Tez zamanda bu "Vay!, Vuy!" şaşkınlığından kurtulup demokratik toplum hedefinde iktidar için çoğalmak gerekiyor.

Bunun için her türlü öfkeyi ve küfrü ifade eden dili terk edip; kimseyi ötekileştirmeden Kürt Türk Alevi Sünni seksen milyona varan Türkiye Halkının milyonlarında iktidar çoğunluğu sağlayacak doğru politikalarda buluşmalı.

Buradan halka aydınlık barış ve dirlik içinde kimsenin kimseyi hor görmeyeceği yoksulluğun sosyal devlet eliyle eritileceği, yoksulluğun kimi sadakalarla değil ancak sosyal devlet anlayışıyla aşılacağı, herkesin inancını özgürce yaşacağı, farklıkların eşit yurttaşlık temelinde bir yaşamı olacağı güvenini vermek gerekiyor.

Eğer bu gerçekleşebilirse; herkes emin olsun bu karafatmalar bir daha çıkmamak üzere çıktıkları inlerine tıkılacak ve bu arada bu karafatmalardan medet uman siyasi anlayış da bunlardan kurtarılacaktır.

Çünkü herkesi bilmeli ki; inancı siyasetin merkezine oturtan politika sahipleri 'halkın aydınlanma yaşamaması nedeniyle' belki bir süre başarılı olabilirler; ama bu iletişim çağından bilimin ve teknolojinin olanaklarıyla uzun süre başarılı olamayacaklardır.

Bunun en son örneği İran'dır. Şaha karşı mücadelede mollalara kanan İran Halkı bu aymazlığının bedelini yedi yıla varan Irak savaşında yaşadığı acılar ve yaşamını karanlığa sokan uygulamalarla ödemiş bugün yeniden çağdaş yaşam olanaklarına sahip toplum olma yönünde epey mesafe almıştır.                        




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder