Radikalblogdan taşıdığım yazılarda gezinirken bu yazı gözüme ilişince geçtiğimiz günlerde Singapur'da bizim başbakana zeytin fidanı hediye edildiği ve yine geçtiğimiz yıllarda Marmara ve Ege bölgesinde otoyol ve köprü bahanesiyle talan kesilip talan edilen zeytin ağaçları aklıma geldi ve 8 Kasım 2014 tarihli yazıyı olduğu gibi buradan paylaştım.
Dayı o gün "Zeytin ağacı bu dağların namusudur" demişti.
08.11.2014 18:24:39
Yırca'da altı bin
zeytin ağacının kesildiği sonrasında Danıştay'ın ağaç kesimini yasakladığı haberlerini
okurken aklıma geldi.
Oldukça yaşlıydı.
“Yolun sonunda geldik arkıdeş. Bizim şindi aldığımız hava da içtiğimiz su da
fuzuli” demişti.
Ona “ne o dayı. Çok
çabuk kaldırıp koyvermişsin” deyince acı acı gülümsemiş ve “sen öyle san.
Şinden keri görcek gün mü galdı. Baksana şöyle bir etrafına” dedi.
Yedi çocuğu varmış.
Aydın’ın Bozdoğan kasabasının köylerinden… Zeytincilikle geçiniyorlarmış.
“Birez kendi
zeytimizden gazanırız, birez de ağacı çok olanla zeytinleni çırpmaya gider
orladan gazanır yaşayıp gideriz; tabi bizinkine yaşımak denirse” demişti.
Atmış zeytin ağacı
varmış. Bunarın kırk dokuzunu çocuklarına “yedişecik” pay etmiş. “Onbirini de
kendine alıgomuş”.
Böyle deyince
gülümsedim…
Gülümsediğimi görünce
“neye güldün öyle?” dedi.
“Çocuklara yedişer
zeytin vermişsin, kendine on bir ağaç alıkoymuşsun. Ona güldüm” dedim.
“Yani gurnazlık edim
he mi?” dedi ve devam etti “doğru kendime çoğunu alıgodum. Emme durum öyle
sandığın gibi değil. En güçcük oğlanı daha evermedim. Onun ev dam oluncaya
gadar masarafı üsdümde. Ondan kendime fazla ağaç alıgodum. Hem ben ölünce
galanı da onlan olmecek mi?” diye benim gülümsememe cevap verdi.
“Başka mal mülk yok
mu?” dedim.
“Köylük yeri dayım.
Bizim oralan malı mülkü hep bunla. Zeytin ağacı, Kesdene ağacı varısa bi de
ceviz ağacı” dedi.
“Senin kestane ceviz
yok muydu?” diye sorunca “olma mı? Varıdı tabi. Hem kesdene, hemi de ceviz
ağaçlam varıdı. Zaten bizim orlada başka bişe olmaz ki” dedi.
“Peki kestane ve ceviz
ağaçları ne oldu?” deyince “ne oldusu var mı dayım? Bu gadar çocuk neyile
böyüdü sanıyon? Gerçi heç biri okuyup okul masrafı çıkarmadı. Keşke okusalarıdı
da masrafları olaydı. Okumadıla. Emme Asgere gidenlen asgerlik masrafı sonra
onlan gızlan evlenmesi neyle oldu sanıyon? O kesdene ağaçlarını ceviz
ağaçlarını yetemedim yerde satarak oldu o işler” dedi.
“Zeytin ağaçlarını
niye satmadın?” dedim.
Şöyle bir baktı.
“Annaşılan sen zeytin ağacının ne demek olduğunu bilmiyon” dedi ve devam etti.
“Zeytin demek hayat demek oğlum… Bizim oralara hayat veren zeytindir. Öte
ağaçlar başka yerlerde de yetişir. Emme zeytin öyle mi? Zeytin kimseye ‘ben
burda yetişen mi?’ deyi sormaz. Kendiliğinden çıka. Gerçi kesdene de öyledir.
Emme zeytin bi başkadır” dedi.
Sonra “yanim insan
zeytin ağacını sattı mı? Namusunu satmış gibi olur. İnsan heç namusunu satar
mı? Zeytin bu dağların namusudur oğlum, namusu” dedi.
O sıra refakatçi
olarak kalan damadı bizim konuşmalarımıza kulak vermeden sürekli cam kenarından
gökyüzünü gözlüyordu.
Yüzü sevinç ifadesiyle
geldi “müjde baba bulutlar bizim oraya yöneldi” deyince sohbete dalmış dayının
yüzünde sevinç dalgası dolaştı “hadi hayırlısı. İşallah öyle olur. Rabbim bilir
bilir işler ne işlerse” dedi sonra bana dönüp “Bu mevsim zeytinin yağmuru
beklediği mevsimdir. Dağlık yerde başka türlü sulamak da zor tabi… Onun için bu
aylarda güzümüz havada bulut arar durur” dedi.
Zeytinlerin çoğu aşı
zeytiniymiş. “Birezini” kendileri dikmiş.
Karısı yatalakmış.
“Allah bilir ya çok yaşamecek. Benim vaktim de yakınlaşdı. Çocuklara tembih
edip yemin verdim. Biz ölünce evi de minasibi neyse o fiyata satıcekler.
Parasını da yediye bölüp paylaşcekler. Yani aralarında miras gavgası da
olmaycak” dedi.
Ben “senin zeytinler
ne olacak?” deyince “onların da birerini aralarında pay edicekler. Galan
dördünü en büyük gız var ona vercekler. Çünkü onun okuyan iki çocuğu var.
Onlara masraf edecek” dedi.
O dayı o gün orada vefat etti. Bilmiyorum o vefat ettikten sonra çocukları miras kavgasına girmeden kalanı onun dediği gibi
aralarında pay etti mi?
Benim o gün dayının söylediklerinden aklımdan hiç çıkmayan; ona “zeytinler niye satmadın?” deyince bana “dayım zeytin hayat demektir. Bu
dağların namusudur zeytin ağacı. İnsan namusunu satar mı?” deyişi vardı.
Yırca’da zeytin
ağacını kesenler 'neredeye' bin ailenin yaşam kaynağını kuruturken; aynı
zamanda Yırca köylülerinin namusuna göz dikenlerdi.
Bu halk için en önemli
olan iki şey vardır biri namusu, öteki ekmek teknesi.
Umarım ne Yırcalılar
ne de Türkiye Halkı namuslarına el uzatan ve ekmek teknesini
kurutanları hiç affetmeyecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder