29 Ağustos 2017 Salı

KORKU ve KORKMA ÜZERİNE


04.06.2015 08:33:53
 “Korku dağları bekliyor” “Korkunun ecele faydası yoktur” deyimlerinin ilki korkan bir insan veya toplumu; ikincisi de korkmanın veya korkunun sonucu değiştiremeyeceğini ifade ediyor. Bunlara benzer korku ve korkmak üzerine veya korkuyu çağrıştıran daha çok sözcük veya deyim var.
Örneğin Dostoyevski’nin olduğu söylenen “biri eğer gözlerini senden kaçırıyorsa; emin ol ki o gözlerde sana ait bir şeyler vardır” sözünde yine korkunun başka bir ifade şekli anlatılır. Yani korkan insan mutlaka korktuğu şeyden, kişiden gözlerini kaçırır.
“Korku karanlık tarafa giden yoldur. Korku nefrete, nefret öfkeye; öfke de acıya yol açar” sözü de korkunun insan psikolojisi üzerindeki başkalaşımını anlatır. Nefretten öfkeye, oradan kişinin acı duymasına, acılar içinde yaşamasına kadar giden bir süreçtir bu başkalaşım.
“Beni kötülerin zulmü değil iyilerin sessizliği korkutuyor” sözü de bir geçeği ifade eder. Burada anlatılmak istenen ‘asıl önemli veya kötü olanın kötülerin zulmünün farkında olanların tepkisizliğidir. Çünkü kötü adı üstünde “kötüdür.” Kötüden, kötü olandan her şey beklenir; ama kötüyü etkisiz kılacak olan kötünün zıttı iyinin kötüyü kabulleniyor olması tıpkı tuzun kokması gibidir. Kötüye karşı çaresizliği ifade eder.
Bunların yanında korkuyu ve korku karşısında insan davranışını anlatan birçok söz vardır. Bunların içinde “Korkak kişi tehlikeye düşünce ayaklarıyla düşünendir” “Kim çevresine korku salıyorsa biliniz ki o da çevresinden korkuyordur” “korku ve sıkılganlık ikiz kardeş gibidir. İlerlemek isteyenin eteklerinden çekerler” gibi özlü sözlerle korkuyu ve korkunun insan ilişkisi üzerindeki etkisini anlatmaya çalıştım. Çünkü özlü bir cümlenin anlattığını bazen sayfalarla anlatamazsınız.
Korku psikanalizde hayatta kalabilmenin vazgeçilmez unsuru olarak tanımlanır. Buradan anladığım kişi varlığını korkularını aşarak devam ettirebilir. Ya da hayatta kalmasını, varlığını sürdürmesini ancak korkularını yenerek sağlayabilir. İnsan kendini tehdit eden şeye korkuyla ilk tepkisini verir. Tabi bu korkunun hayvani iç güdü ürkmeyle ilgisi yoktur. Korku kişinin iradesiyle gösterdiği bilinçli bir tepkidir. Ancak öyle olursa kaygı duyduğu şeyin ne olduğunu anlayabilir. 
Buradan anlaşılan korkunun bir yanıyla insani bir duygu olduğudur. Derler ki “ancak deliler ve ölüler korkmazmış”.
Bütün bunları yazma nedenim. Bir seçim süreci yaşıyoruz. Bu süreçte yer alan hemen hemen bütün çevreler sürekli korku üzerine bir şey söylüyor. Sürekli korku üzerine yeni kavramlar üretiliyor. Birileri de toplumu korkutmak isteyen kimi çevrelerin bu çabalarına ‘sanki’ çanak tutuyor.
Örneğin cumhurbaşkanı ve iktidarın basına yönelik sertleşen tutumu ve sürekli tehdit eden içeren sözleri muhalefet çevresinde “bunlar korku imparatorluğu kurmak istiyorlar” diye ifade ediliyor.
Oysa hiçbir iktidarın ne işlevi ne de görevi toplumu korkutup sindirmek olmamalı. İnsanlar iktidarları daha özgür, daha mutlu yaşam sağlasın diye seçerler. Sanırım 2002 yılında AKP yi iktidara taşıyan ve 13 yıldır destek verenlerde benzer amaçla bu desteği verdiler. AKP nin ileri demokrasiyi getireceğini savundular. Toplumu vesayet baskısından ve devletin içindeki karanlık yapının korkusundan arındıracağını iddia ettiler.
Hal böyleyken 13 yıldır iktidarda olan bir siyasi ekip nasıl sürekli korku üreten bir mekanizmaya dönüştü veya dönüşür? Sanırım bunu sorgulamak yurttaş olmanın gereğidir.
Bu yurttaş sorumluluğuyla ilk olarak yukarıda muhalefetin iktidara yönelik “bunlar korku imparatorluğu kurmak istiyor” şeklinde ifadesiyle kendi bakışımı bir araya getirince ‘nedense’ aklıma “Kim çevresine korku salıyorsa biliniz ki o da çevresinden korkuyordur” sözü geldi.
Ve yine muhalefetin iktidar karşısında korkak ve çaresiz kaldığı söylendiğinde aklıma “Beni kötülerin zulmü değil iyilerin sessizliği korkutuyor” sözü geliyor.
Yani şu sıra içinde yaşadığımız siyasi iklim ister istemez insanın aklına “korkmak” veya “korku” üzerine birçok çağrışım yaptırıyor.
Örneğin bunları düşünürken “ancak deliler ve ölüler korkmazmış” sözünün akla geldiği gibi.
Yani insan eğer yaşanan süreci doğru değerlendirebiliyorsa ‘korkmaktan korkmamalı.’ Yukarıda yazdığım gibi o insan ‘çok şükür’ ne ölü, ne de delidir. Sadece yaşamın farkında olan ve farkında olduğu yaşamı kendi toplumsal çıkarı için değiştirme kaygısı taşıyan kişiliğin şahsında vücut bulduğu yurttaş sorumluluğuyla davranmayı seçen bir kişiliktir.
Yani o kişi için “korku dağları beklemiyordur” ve ölüm dahil hiçbir şey onu yıldıramaz. Çünkü bilir ki; insanı en çok korkutması gereken ölüm onun doğarken kabullendiği bir sondur. Yani aklıyla olaylara hakim olmasını bilen kişiyi ölüm bile korkutamaz. Yani en korktuğu şey karşısında bile korkusunu pek ala yenebilir.
Burada aklıma sizin de korku veya korkmak ‘neyi çağrıştırıyor?’ diye düşünüp düşünmediğiniz geldi.
Eğer düşünmediyseniz düşünmenizi tavsiye ederim. Düşünmekten olsun korkmayın. Korkuyorsanız da utanmayın. Çünkü korku ‘yukarıda yazdığım gibi’ insani bir duygudur.
Siz illa korkacaksınız eğer; ani duyduğunuz veya beklemediğiniz korku karşısında ayaklarınızla düşünmeye başlamaktan korkun. Çünkü bu sonuç sizin hem kendinizi hem de içinde yaşadığınız toplumu kötülere terk edip gideceğinizi gösterir ve bu korkunun bir diğer tanımı da paniktir. Paniğin hayvansal içgüdü ürkmeyle hiç farkı yoktur. Ve bilin ki; içinde yaşadığınız toplumdan başka gidecek başka bir yeriniz yoktur. Çünkü siz ancak birlikte var olduğunuz insanlar arasında barınabilir ve varlığınızı sürdürebilirsiniz.
Onun için en iyisi siz aniden ürküp de paniğe kapılmamak için “korkun” ve “korkmaktan korkmadan” yaşadığınız süreçle ilgili akıl yürütün ve insan kalmaya özen gösterin. Çünkü ne olursa olsun; hiçbir insani duruş kişiyi böyle ayaklarıyla düşünmeye sevk edemez.
Eğer sevk ederse; o zaman sizin Shakespeare’nin “Korku ve Korkaklar” üzerine hikayesindeki korkusuna bir türlü çare bulunmayan ‘korkak fareden farkınız kalmaz’.
Buradan bakınca “umarım kendi yarattığımız korkuların esiri olmadan aydınlık demokratik toplum olma hedefine emin adımlarla yürüyecek iradeyi gösteririz” diye düşündüm. Bu düşüncemi paylaşmak istedim. Dilerim burada anlatmak istediğim düşüncem doğru anlaşılır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder