Merhaba; “Hangisi iyi? Hangisi güzel?”
bil bakalım. Seç bakalım” diye toplumların sosyal ve siyasal yaşamında insanların önüne konan sorulara ilaveten “hangisini
beğeniyorsan seç bakalım” seçeneğinin yanına siyaseten "seni kimin yönetmesini istiyorsan
seç bakalım” gibi seçenekli sorular da konmuş.
İnsanlar toplumsal yaşam sürecinin
labirentinde önüne konan seçeneklerin ve soruların ne anlama geldiğini kah eğitimle
fark ederek; kah fark etmek için akla karayı seçerek tercihlerini belli etmeye
çalışmış; daha doğrusu toplumların sosyal siyasal yaşamı bu süreçlerin
didişmeleri içinde geçmiş ve aydınlanan toplumların yurttaşları bu didişmeleri
gelecekleri için sosyal bir kazanca çevirmeni keyfini yaşayarak yaşamayı
seçmiş.
Öteki aydınlanma yaşamamış toplumlarsa içinden çıkmayı beceremediği yaşamın kendine dayattığı cehennem azabına benzer bir yaşam içindeyken önüne konan seçenek ve soruları sanırım toplumsal yaşamın cehennem ateşinin altına atılan odun gibi görmüşler ve bu
soruları seçenekleri; sonunda o seçenekler üzerinde didiştikçe içinde yanı
kavruldukları cehennem ateşini bir fazla harlatmışlar.
Ben böyle durumdaki toplumların karşısına sanırım bir de anlamını bilmedikleri konuda “Evet mi? Hayat mı?” sorusuyla çıkıldığında
tepkileri ne olurdu? Bilmiyorum.
Anayasa değişikliği üzerinden
yürütülen “Hayır” veya “Evet de” biçiminde gündeme gelen ve çoğunluğu cehaletin
alaca karanlığında önünü seçmeye çalışan etnik kimlik ve inanç farklılıklarıyla seksen milyona yaklaşan Türkiye Halkının; halkımızın önüne“Hayır” veya “Evet” üzerinden konan seçme
şansı karşısında yukarıda “tepkileri ne olur
bilmiyorum?” diye ifade ettiğim toplumların şaşkınlığı yaşadığını düşünüyorum. Yani tam öyle olmasa da ona benzer bir şaşkınlığı.
Bu halkın 1950 de başlayan çok partili
demokrasiyi yaşama deneyi bu toplum henüz nihai kararını vermeden ve belki en
doğru cevabı verip daha sonraki yaşamını o cevap üzerinden şekillendireceği
demokratik yaşam içinde geçecekken 1960 yılında demokrasi hevesi kursağında
bırakılmış. O gün bugün önüne konan şeyin ne olduğunu anlamasına izin
verilmeyen bir süreç yaşatılmıştı. Bana göre şimdi de niye niçin “Hayır” veya “Evet”
diyeceğini bilmediği bir sürece sokuldu.
Burada onları bu sürece sokanların veya bu süreci toplumun önünde aşılmaz sorun gibi gören gösterenlerin amacı düşüncesi şahsen beni hiç ilgilendirmiyor artık.
Çünkü ne olursa olsun ben
biliyorum. Seksen milyona yaklaşan halkın seçtiği hayatı yaşayacağız ve o halk
kitleleri öteden beri en doğru cevabı kafası en karıştırıldığı anlarda
sağduyusuyla verdi geldi. Onca inanç ve etnik kimlik üzerinden kışkırtmalara
pirin vermeden olabildiğince barışık yaşamayı seçmeye çalıştı ve seçti.
Şimdi de önüne
anlamı doğru dürüst anlatılmadan konan anayasa değişikliğinde de bana göre
kendinin ve çocuklarının geleceği için en doğru kararı verecektir. Buna
inanıyorum. Beğenilmeyen sonuç çıkınca
da yapılacak olanın yeni baştan başlamak olduğunu biliyorum.
Zaten demokrasiye, demokratik
yaşama inanan kimsenin halka güvenip inanmaktan başka bir seçeneği de yok
sanırım. Yani benim referandum süreciyle ilgili düşüncem bu. Bunu blogumda böyle ifade edip buradan paylaştım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder