20 Ocak 2017 Cuma

GÜNLERDİR SAYFAMA DÜŞEN "HAYIR! HAYIR" OYLARI BEYNİMDE ÇIMGIŞIRKEN


Bir süre önce anayasa değişilikliği gündeme gelip meclis görüşmeleriyle ciddiyet kazanmasıyla başlayan ve adeta bir çığlığa dönüşen “HAYIR” paylaşımları sayfama düştükçe beynimde çıngışmalar yaratmaya başladı. Çünkü ortada gerçekten çığlık çığlığa “HAYIR” denecek bir durum var gibi.

“Gibisi” bu tepkinin henüz toplumsal kabule dönüşmüş olmaması. Çünkü iktidar bu anayasa değişikliğini “ülkenin selameti için” diye canhıraç savunuyor.

Buradan bakınca; yani iktidarın varlığını onaylayan kitle desteğine bakınca anayasa değişikliğinin referanduma gitmesi sonucu kabul göremeyeceğini düşünmek ham hayal gibi bir şey.

Bakın burada da bir “gibi” var. Yani bu anayasa değişikliğinin akıbeti ortada. Yani değişikliğin referandumda kabul görüp görmeyeceği “parlamento içi ve dışı çığlık çığlığa bu değişikliğe her gün bir yerlere ‘HAYIR’ diye yazıp ‘olmaz öyle şey’ diye karşı çıkanların veya ‘Olur Olur; Bal gibi olur. EVET’  diye değişikliği savunan ve destekleyenlerin dışında” olanı biteni anlamaya çalışan sıradan geniş halk kitlelerinin “ne diyeceğine?” bağlı. Yani asıl geçerli olan onların “HAYIR” veya "EVET" demesi.

Yukarıda iktidarın kitle desteğinden bahsettim. Doğrudur. Bugün AKP nin mutlak iktidarını sağlayan bir desteği var ve cumhurbaşkanının seçiminde yüzde ellinin üzerinde alınan oy var. Kimse bunları yok sayamaz; ama bana göre bu kitlesel destek iktidara iktidarı için verilen veya Recep Tayyip Erdoğan’ı cumhurbaşkanı seçmek için verilen destekti. Yani anayasa değişikliği referandumunda bu kitle desteğinin ne diyeceği “muşaf” yani belirsiz.

Siz veya anayasa değişikliğini savunanlar “ne alaka kardeşim? İkisi de seçim. Onu alan bunu da alır” diyebilir.

Ancak böyle söyleyen kendini ne kadar haklı görse de aynı şey değil. Çünkü iktidar seçimlerinde kişiler siyasal tercihlerine göre veya kimi ilişkilerine göre “ben şu partinin iktidar olmasını istiyorum” der ve istediği partinin iktidarı için oy verir. Bir yerde kararı partiyle onun arasındaki ilişkinin sonucudur; onu belirler. Bir başka seçimde de işine başka parti gelir; başka partinin ülkeyi daha iyi yöneteceğine inanır ve pek ala oy vereceği partiyi seçerek değiştirebilir; ama anayasa değişikliği öyle değil. Hangi partiden olursa olsun bütün halkın kendinin ve çoluğunun çocuğunun ve yedi göbek sonrasının bundan sonraki yaşamını belirleyecek ve değiştirilmesi neredeyse imkansız hale gelen bir seçim. Yani bu değişiklik kabul edilirse seçmen olarak 1950 yılından beri ezberi olan “ireyinde hürlük” diye bir şey olmayacak; çünkü ona bir şey soran olmayacak.

Bu öyle bir seçim ki! Önümüzdeki kuşaklar boyu bugün seksen, yarın yüz-yüz elli milyona ulaşacak sayıda ‘bütün farklılıklarıyla’ Türkiye Halkının “ne söyleyeceğinden? Nerede ne nasıl yaşayacağına? Ne iş tutup tutmayacağına? Kaç çocuk yapıp yapmayacağına?” kadar kişisel özgürlükleri dahil bütün toplumsal yaşamı belirleme yetkisi “bir kişiye verilsin mi? Verilmesin mi?” sorusunun cevabını belirleyecek olan bir seçim.

Cumhurbaşkanı sevgisiyle veya AKP iktidarının çalışmalarına hayran kalarak anayasa değişikliğine “EVET” demeyi kafaya koymuş birine referandumun yukarıda yazdığım ve “verilsin mi? Verilmesin mi?” sorularının cevabı olacağı söylenip “sen böyle bir yetkinin bir kişide toplanacağı bir değişikliğe mi? evet diyorsun” diye sorulsa bana göre alınacak ortalama cevabın “yok anasını satayım. O kadar da değil”olacağına adım gibi eminim. Ama bu seçim “o kadar” bir sonuç verecek.

Onun için anayasa değişikliğini bir iktidar seçimi sanıp destekleyene bu seçimin sonuçları doğru olarak anlatılmalı. Bunu yaparken onun partisine, çok sevdiği liderine olan sevgisine, bağlılığına saygı gösterilmeli.

Demokrasi kimilerinin sandığı gibi kendini solda ifade eden veya kendini toplumdan farklı görüp onları küçümseyen veya kendi küçüklüğünün içinde küçülmüş kalmış aydın züppeliğiyle “onlar da hayır diyecekmiş” diye farklı siyasi parti ve düşünceden gelen “HAYIR” açıklamalara dudak bükenlerin babasının malı değildir.

Demokrasi ölümlerin, öldürülmelerin yürek acısını en fazla yaşamış ve artık aynı acıları yaşamak istemeyen ve yaşamın dayattığı zorluklara karşı kendinin ailesinin geçim kaygılarıyla boğuşurken barış ve huzura hasret kalmış toplumsal ortalamanın altında yaşam kavgası verenlerle adına orta direk denen ve göçmek üzere olan toplumun belkemiği olan geniş halk yığınlarının daha bir ihtiyacı ve hakkı olan bir yaşamı anlatan kavramdır ve sanki asıl onların babasının malı olarak sahip çıkmaları gereken bir toplumsal değerdir.

Yani diyeceğim anayasanın “hele böyle” değişikliği siyasi partileri değil doğrudan seksen milyona yaklaşan halkı ilgilendiriyor ve halkın hepsini ilgilendiriyor.

Eğer bu referandum AKP-MHP ve ötekiler arasında siyasi bir iktidar mücadelesine dönüşürse referandumdan kıl payı çıkacak “evet” ve “hayırın” bu ülkeye hiç hayırı olmaz; zaten savrulan toplumsal yaşamı tümüyle savurur. Allah muhafaza zaten bölgemizde estirilen ve özellikle Ortadoğuyu kasıp kavuran cehennem fırtınasına benzer sürekli ölüm, yıkım üreten çalkantılar alır bizi de içine harman savurur gibi savurur.

Ondan sonra “hangi siyasi görüşü veya partiyi? Hangi anlayışla?  Neyin iktidarını veya muhalefetini savunuyorsanız? İktidar kaygısıyla düşünceniz neyse?” alın hepsini dökün düşünce sandığınız çöplüğünüze veya sokun bir yerinize artık veya sıçın hepsinin üzerine. Çünkü artık bok püsürük gibi toplumun dübüründen dökülen pislikten başka bir şey değildir onlar.  

Yukarıda girişte yazdığım her gün sayfama düşen ve beynimde çıngışma yaratan “HAYIR” görüntüleri ve yazıya koyduğum resim bana bunları düşündürdü. Hastalığın verdiği onca yorgunluğa rağmen üşenmeden gecenin bir vakti kalkıp yazdım düşüncemi ve blogumdan paylaştım.





       

2 yorum:

  1. Beyninizdeki "çıngışma" size "Hastalığın verdiği onca yorgunluğa rağmen..." bu yazıyı yazdırmış da... Peki, kendilerini yok/hiç saydıracak olan düzenlemelerle, yasama-yürütme-yargıyı tek elde toplamak için, kavga-hakaret-küfür-telaş ile çılgınca bir koşturma içinde olanlar neden vicdanları ile baş başa kalıp özgürce "gizli oy" bile kullanmaktan korkuyorlar? Acaba onların beyinlerinde hangi "ÇINGIŞMA" var?

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Emin bey. Hoş ve anlamlı yorumlarınızı özlemiştim. Meşhur sözdür kişinin gördüğü şey baktığı yere göre değişir diye. Bir de 'dilim varmıyor; ama' "görmek istemeyenin gözüne mudul sok görmez, duymak istemeyen kulağının dibinde davul çalsa duymaz; ta ki kafaya bir tokmak yiyip kafası dank deyinceye" Bu daha çok demokratik refleksi gelişmemiş toplumların siyasetçisine özgüdür. Mecliste "ne için olduğunu bilmeden" kavga dövüş çılgınca bir koşuşturma içinde olan iktidar ve muhalefet siyaset yapan partiler maalesef oradaki varlıklarının bilincinde değil. Belki de bilincinde siyaset süflörlerin süflediklerini yapıyorlar. Bir gün mutlaka bir yerlerden birileri beyinlerini çıngıştaracak tokmağı vurmadan siyaset yapmayı da beceririz umarım. Yoksa anayasa referandumuna "bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete" gibi gidilmez. Yani diyeceğim aklın kaybolduğu yerde ya üç harfliler devreye giriyor; ya da inşallah maşallahcılar. Şimdiki durumumuz da.

    YanıtlaSil