17 Ocak 2017 Salı

"HADDİNİ BİL!" HADİNİ BİLMEK/BİLDİRMEK


Bilmiyorum başka dillerde de öyle mi? Bizde bazı sözler vardır; söyleyişe göre anlam kazanır. Karşımızdaki o sözün neyi içerdiğini hiç düşünmeden tepkisini kor. Yani biz dilimizdeki bazı çok anlamlı sözleri büyük bir beceri ile çok tahrik edici küfürlere dönüştürebiliriz.

Bunlara ‘kendine gel, sen beni tanıyor musun? Haddini bil, doğru davran, sen düşünceni bir gözden geçir, sen beni unuttun galiba, şimdi sana kendimi hatırlatayım da gör gibi onlarca, yüzlerce örnek gösterilebilir.

Yoksa bu küfür gibi algılanan sözlere ‘bir ekle’ pek ala yumuşatıp anlam değişikliği verilebilir. Örneğin; “kendine gel/mek, kendini bil/mek, haddini bil/mek” gibi.

Bu sözler içinde bana göre en anlamlı ve en tahrikkar olanı haddini bil sözüdür Birine söylense pek ala kavga çatışma nedeni olabiliyor.

Benim düşünceme göre bunlara neden olan, yani bu sözcüklerin anlam kargaşalığına neden olan en önde gelen eksiklik konuşma dilimizdeki kapasite, had eksikliğidir. Yani bizim gibi henüz aydınlanmayı yaşamamış toplumlarda fertlerin çoğu ‘buna en iyi eğitimi almış ama edebiyatla, sanatla hiç tanışmamış olanlar da dahil’ yeterli kelime zenginliğine sahip olamadığı için aynı kelimeyi pek ala birkaç anlamda kullanabiliyor.

Örneğin bu ‘haddini bil! sözcüğü bizde en çok parlamentoda kullanılır. Milletvekilleri, bakanlar, başbakan; hatta cumhurbaşkanı da ikide bir davranışlarını ve sözünü beğenmediği muhatabına, düşünce ve davranış olarak karşı olana ‘sen önce haddini bil’ veya ‘haddini bilme’ sözcüğünü işaret parmağıyla da daha etkin hale getirmeye çalışırlar.

Halbuki kişinin, kişilerin, siyasetin, her kademede siyaset yapanın, toplumun fertlerinin hepsinin var olan haddi;  yani ‘yeteneği, bilgisi, emaneti ehline verecek düşünce kapasitesi toplumu yönetmeye talip olmak için yeterli bilgi birikimi kadardır.

Oysa yönetmek, siyaset yapmak isteyen için gerekli olan haddinin, kapasitesinin önemini bir kenara korsak; onun ötesinde herhangi bir kişinin “onun mutlaka üniversiteye girmesi şart mı? Üniversitede başarılı olabilir mi? Yoksa meslek eğitimi onun için daha verimli sonuç verir, Tıp öğrenimi, mühendislik öğrenimi gibi zor meslekle için yeterli bilgi, zeka ve özveriyi gösterebilecek kapasitede mi? Kültür ve sanat konularında yeterli mi? O konuda yeteneği var mı? Yoksa puanı tuttuğu için mi orayı işaretledi, O evliliği yürütecek yeterlikte mi? Kişinin iyi bir anne, iyi bir baba olmak için yeterli bilgisi var mı?’ gibi insanın somut yaşamında kendini ifade edebilmesi için ‘o konuda’ haddini, kapasitesini bilmesi de bir erdem olmalı.

Ama hepimizin; yani herkesin de had ‘yani kapasite ifade eden’ sözcüğünü gerçek anlamında kullandığına, kullansa bile karşıdaki o anlamda anladığına ihtimal vermiyorum.

Bugüne kadar ne yaşıyorsak; bu yaşadıklarımızın hemen hepsinin hemen hepimizde var olan ‘haddimizi bilememenin’ eksikliğinin sonuçları olduğunu düşünüyorum.

Ama bana göre özellikle şu yaşadığımız günler hepimizin haddimizi bilerek’ konuşup davranmaya özen göstermemizi dayatıyor.

Umarım bu kez “yaşanan ve yaşanılacak, yaşatılacak ne varsa” her şeyin farkında olarak hepimiz ‘haddimizi bilerek’ yani toplum olarak özellikle siyasi algı yönünden kapasitemizi bilerek davranmaya özen gösteririz.

Yoksa; eğer toplum olarak; yani ‘Kürt Türk’ Türkiye Halkının bütün inanç farklıkları; siyasi farklılıkları olarak hepimiz haddimizi bilip haddimize uygun olarak dil ve davranışta özeni göstermeyi beceremezsek; yani kendi bilgi ve birikim kapasitemizi bilerek ona göre davranmayı beceremezsek korkarım birileri ‘birileri derken hemen cumhurbaşkanı, iktidar ve başbakan gibi algılanmasın’ Orta doğuyu kendilerine göre dizayn ederken bizim de ‘haddimizi bildirecektir’.


Parlamentoda anayasa değişikliği üzerinden yürütülen siyasete ilaveten iktidarın kendinin de yanlışlığını kabul ettiği Ortadoğu, Suriye üzerinden yürüttüğü politika sonucu ülkemizde giderek kangrenleşeceğe benzeyen terör belası; bunlar karşısında anayasa değişiklikleri üzerinden parlamentodan başlayıp dalga dalga bütün topluma yayılacak endişesi veren iktidarın demokrasiyi hiçe sayan siyaseti; iktidar muhalefet arasında ‘siyaset yaparken kullandıklarını dil ve davranışlar bu görüntülerin dış dünyada yankı ve değerlendirmeleri bana bunları düşündürdü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder