Bilmiyorum başka
dillerde de öyle mi? Bizde bazı sözler vardır; söyleyişe göre anlam kazanır.
Karşımızdaki o sözün neyi içerdiğini hiç düşünmeden tepkisini kor. Yani biz dilimizdeki
bazı çok anlamlı sözleri büyük bir beceri ile çok tahrik edici küfürlere
dönüştürebiliriz.
Bunlara ‘kendine gel, sen beni tanıyor musun? Haddini
bil, doğru davran, sen düşünceni bir gözden geçir, sen beni unuttun galiba,
şimdi sana
kendimi hatırlatayım da gör’ gibi onlarca, yüzlerce örnek
gösterilebilir.
Yoksa bu küfür gibi
algılanan sözlere ‘bir ekle’ pek ala yumuşatıp anlam değişikliği verilebilir.
Örneğin; “kendine gel/mek, kendini bil/mek,
haddini bil/mek” gibi.
Bu sözler içinde bana
göre en anlamlı ve en tahrikkar olanı ‘haddini
bil’ sözüdür Birine söylense pek ala kavga
çatışma nedeni olabiliyor.
Benim düşünceme göre
bunlara neden olan, yani bu sözcüklerin anlam kargaşalığına neden olan en önde
gelen eksiklik konuşma dilimizdeki kapasite, had eksikliğidir. Yani bizim gibi
henüz aydınlanmayı yaşamamış toplumlarda fertlerin çoğu ‘buna
en iyi eğitimi almış ama edebiyatla, sanatla hiç tanışmamış olanlar da dahil’ yeterli
kelime zenginliğine sahip olamadığı için aynı kelimeyi pek ala birkaç anlamda
kullanabiliyor.
Örneğin bu ‘haddini bil!’ sözcüğü bizde en çok
parlamentoda kullanılır. Milletvekilleri, bakanlar, başbakan; hatta
cumhurbaşkanı da ikide bir davranışlarını ve sözünü beğenmediği muhatabına, düşünce
ve davranış olarak karşı olana ‘sen önce
haddini bil’ veya ‘haddini bilme’ sözcüğünü işaret parmağıyla da daha etkin
hale getirmeye çalışırlar.
Halbuki kişinin, kişilerin,
siyasetin, her kademede siyaset yapanın, toplumun fertlerinin hepsinin var olan
haddi; yani ‘yeteneği, bilgisi, emaneti
ehline verecek düşünce kapasitesi toplumu yönetmeye talip olmak için yeterli
bilgi birikimi kadardır.
Oysa yönetmek, siyaset
yapmak isteyen için gerekli olan haddinin, kapasitesinin önemini bir kenara
korsak; onun ötesinde herhangi bir kişinin “onun mutlaka üniversiteye girmesi
şart mı? Üniversitede başarılı olabilir mi? Yoksa meslek eğitimi onun için daha
verimli sonuç verir, Tıp öğrenimi, mühendislik öğrenimi gibi zor meslekle için
yeterli bilgi, zeka ve özveriyi gösterebilecek kapasitede mi? Kültür ve sanat
konularında yeterli mi? O konuda yeteneği var mı? Yoksa puanı tuttuğu için mi
orayı işaretledi, O evliliği yürütecek yeterlikte mi? Kişinin iyi bir anne, iyi
bir baba olmak için yeterli bilgisi var mı?’ gibi insanın somut yaşamında
kendini ifade edebilmesi için ‘o konuda’ haddini, kapasitesini bilmesi de bir
erdem olmalı.
Ama hepimizin; yani
herkesin de had ‘yani kapasite ifade eden’ sözcüğünü gerçek anlamında kullandığına,
kullansa bile karşıdaki o anlamda anladığına ihtimal vermiyorum.
Bugüne kadar ne yaşıyorsak; bu
yaşadıklarımızın hemen hepsinin hemen hepimizde var olan ‘haddimizi bilememenin’
eksikliğinin sonuçları olduğunu düşünüyorum.
Ama bana göre
özellikle şu yaşadığımız günler hepimizin ‘haddimizi
bilerek’ konuşup
davranmaya özen göstermemizi dayatıyor.
Umarım bu kez “yaşanan ve yaşanılacak, yaşatılacak ne varsa” her
şeyin farkında olarak hepimiz ‘haddimizi bilerek’ yani toplum olarak özellikle
siyasi algı yönünden kapasitemizi bilerek davranmaya özen gösteririz.
Yoksa; eğer toplum
olarak; yani ‘Kürt Türk’ Türkiye Halkının bütün inanç farklıkları; siyasi
farklılıkları olarak hepimiz haddimizi bilip haddimize uygun olarak dil ve
davranışta özeni göstermeyi beceremezsek; yani kendi bilgi ve birikim
kapasitemizi bilerek ona göre davranmayı beceremezsek korkarım birileri
‘birileri derken hemen cumhurbaşkanı, iktidar ve başbakan gibi algılanmasın’
Orta doğuyu kendilerine göre dizayn ederken bizim de ‘haddimizi bildirecektir’.
Parlamentoda anayasa
değişikliği üzerinden yürütülen siyasete ilaveten iktidarın kendinin de
yanlışlığını kabul ettiği Ortadoğu, Suriye üzerinden yürüttüğü politika sonucu
ülkemizde giderek kangrenleşeceğe benzeyen terör belası; bunlar karşısında anayasa
değişiklikleri üzerinden parlamentodan başlayıp dalga dalga bütün topluma yayılacak
endişesi veren iktidarın demokrasiyi hiçe sayan siyaseti; iktidar muhalefet
arasında ‘siyaset yaparken kullandıklarını dil ve davranışlar bu görüntülerin
dış dünyada yankı ve değerlendirmeleri bana bunları düşündürdü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder