Merhaba;
az önce tv. yi açınca "Ne var? Ne yok?" diye önce CNNTÜRK'e baktım.
Reklam saatiymiş. Ancak ekranda alt yazıda anayasa değişikliği teklifinin 339
oyla kabul edildiği bilgisi geçiyordu. O sıra aklıma sevgili rahmetli Nedim
geldi.
Nedim
bizim ilçenin adeta maskotu haline gelmiş "deli dedikleri' zihin engelli
biri. Rahmetli babası bizim ilçenin esnafı Osman çavuş dayı. Her işi
yapanlardandı.Bir ara dükkanında pamuk da satıyordu. Oğlu Nedim için
"kerata o gadar akıllı ki; akıl kafasında şu çuvaldaki pamukla gibi taşmış
da ondan böyle" derdi her zamanki sofi felsefesi yaklaşımıyla.
Dediği
gibi Nedim için deli değil de akıl taşkını bir dense çok düşerdi.
Neyse
az önce değişikliğin referanduma gidecek sayıda geçtiği ekrana düşünce onun
aniden "noldu gari?" sorusuna "ne bilem canım" diye verdiği
cevap geldi.
"Noldu
gari? Ne olcek şindi?" biçiminde soranlar seslerini kalından inceye
değiştirdikçe o da sesini aynı şekilde inceltip kalınlaştırıp "noldu
gari?" diyene önce "nolmuş?" der sonra "ne bilem
canım" diye devam ederdi. Verdiği görüntü kendiyle anlamsız sorular sorup
dalga geçenle onun da aynı şekilde cevaplar vererek dalga geçtiği biçiminde bir
görüntüdür.
Bilmiyorum
herkesin deli sandığı babasının akıl taşkını dediği Nedim gerçekten
karşısındaki soru soranla dalga mı geçiyordu? Cevabı haliyle ondaydı.
Kimbilir?
Belki gerçekten ‘kendini akıllı Nedim’i deli gören’ ona anlamsız sorular
sorarak dalga geçtiğini sananlara “sizin
cevabını bilmediğiniz sorunun cevabını ben ne bileyim? O soru aklınıza geldiyse
cevabını da siz bilirsin. Benimle dalga geçmeye kalkarsanız bende ancak kendinizi
bulursunuz” demek istiyordu.
Neyse
o diyalogun sırrı ondaydı.
Nedim
aklıma gelince “Meclisten referandum ırmağına sevk edilen anayasa değişikliğinin
akıbetinin ne olacağı onu oraya atanlarda” diye geçirdim ve onların siyaseten
kimseyi suçlama hakları olmadığını düşündüm.
Bizim
gibi aydınlanmanın alaca karanlığıyla karanlığı arasına sıkışıp toplumlarda
başarının başında “ben başardım” diye kırılıp geçilirken başarısızlık durumunda
“sanki onunla hiç ilgisi yokmuş görünümü içinde” neyse başarılamayan onun yanından usulca
sıvışıp geçerler veya çok sıkışınca ‘15 Temmuz darbe girişimi sonrası ışığa
yakalananların yaptığı gibi’ ya yaygarayı basıp kendini haklı göstermeye veya “valla
ben dediydim” veya “öyle zannettiydim. Kandırılmışım” gibi
kendilerini komik duruma düşüren mazeretlere sığınırlar; ama bunların hiç biri
onların olası başarısızlığın sonuçlarını katlanmaktan kurtaramaz.
Yani
diyeceğim. Madem ki bu iş referanduma gidiyor. Bu referandumun ülkenin geleceği
açısından başarılı veya başarısız sonuçlarının öncelikli sahibi bu referandumu
boyun damarlarını şişire şişire savunan, muhalif kadın milletvekilleriyle
saçsaça başbaşa kavga eden kadın milletvekilleriyle iktidar; iktidarın
meclisteki bütün sözcüleri; yani bakanlarıyla başbakan; AKP parti yönetimidir.
Tabi
mecliste anayasa değişikliği gibi toplumun yakın uzak geleceğini yakından
ilgilendiren konularda değişikliğe muhalefetle seçmene selam ve kişisel şowu
birbirine karıştıran; bu halleriyle meclisi ve kamuoyunu ‘olumlu veya olumsuz’
etkileyen bütün muhalefet de aynı derecede referandumun toplum yararına veya
zararına sonuçlarından aynı derecede sorumludur.
Onlar
kadar olmasa da yurttaş sorumluluğu taşıyan
veya taşıdığını zanneden sağdan sola bu toplumun sağladıkları kaynakları
kullanıp toplumda belli bir statü kazanan ve geniş halk yığınlarının önem
verdiği veya dikkate aldığı veya kendilerinin dikkate alındığını sanan eli
kalem tutan, ağzı laf yapan kişi ve guruplar da referandum sürecinin ve
ilerisinin ‘toplum yararına olumlu olumsuz’ sonuçlarından sorumludur.
Sadece
kendi günlük yaşam kavgası içinde savrulurken arada bir “ne oluyor yahu?” diye
başını kaldırıp “doğrusu doğru anlatılıp gösterilmediği için” cevabını
veremeyeceği sorularla karşılaşan ve içinde yaşadığımız toplumun kanıyla
canıyla bütün olumsuzluklarının hamallığını yapan en cefakar, en vefakar kesimini
oluşturan ve toplum içinde ezici çoğunluğa sahip olan ve siyaset tarafından her
zaman kandırılan halk kitlelerinin referandumun olası sonuçlarında sorumluluğu
yoktur; yani sayısal olarak sonucu asıl belirleyecek olmalarına rağmen yoktur.
Onlar
kendine “noldu şindi? Nolcek şindi?” diye sorana aynı cevabı veren babasının ‘akıl
taşkını’ etrafındakilerin ‘deli’ dediği veya sandığı Nedim kadar saf ve
temizdirler.
Yani
özellikle olumsuz durumlardan hiç hesap sorulmayacak; suçlanamayacak olanlardır
onlar.
Yukarıda
baştan sıraladığım bu sonuçların kaynağında olanlardır her şeyin; her sonucun
sahibi.
Başarıysa başarının; başarısızlıksa başarısızlığın ve referandum
sürecinin de asıl sorumlusu onlardır.
Umarım
onlar; onların hepsi bu süreçte sorumluluklarının farkındadır ve
sorumluluklarının gerektiği davranır ve “başarı için her yol mübah çılgınlığıyla" toplumu katıp karıştıran bir yol izleyerek hedeflerine varmaya
kalkmazlar da “bari referandum süreci toplumun demokratik tercihini demokrasi içinde
belirleyeceği bir atmosferde geçer.”
Böyle içinden çıkılmaz durumlar için bizim oralarda “hadi anan sene dadak alıvesin gari” dendiği gibi bir durumdayız şu anda. Umarım dadakla kandırılan çocuklar gibi kandırılmaya devam etmeden durumun farkına varırız.
Yok eğer alanlara taşınacak meclisteki görüntülere benzer
görüntülerin peşine takılıp demokrasi mücadelesiyle köpek boğuşturmayı karıştırıp farkında olmadan birbirimize girersek; o zaman birilerinin dışarıdan müdahale edip Türkiyeyi
Suriye’ye döndürmek için çaba göstermesine hiç gerek kalmaz. El ele bindiğimiz
cehennem treniyle cehennem yolculuğuna biz kendimiz zaten çıkarız artık.
Anayasa
değişikliğinin 339 oyla meclisten geçtiği bilgisinin bende düşündürdüğü
bunlardı. Blogumdan yazıp paylaştım.
Çok güzel yazmışsın babacım, eline sağlık. 👍
YanıtlaSilCanım benim. Yorumun çok hoş; ancak çok özel olmuş. Çok teşekkür ederim.
YanıtlaSil