21 Ocak 2017 Cumartesi

"NOLDU GARİ?" "NOLMUŞ?" "NE BİLEM CANIM?" "KİM BİLCEK CANIM?"



Merhaba; az önce tv. yi açınca "Ne var? Ne yok?" diye önce CNNTÜRK'e baktım. Reklam saatiymiş. Ancak ekranda alt yazıda anayasa değişikliği teklifinin 339 oyla kabul edildiği bilgisi geçiyordu. O sıra aklıma sevgili rahmetli Nedim geldi.

Nedim bizim ilçenin adeta maskotu haline gelmiş "deli dedikleri' zihin engelli biri. Rahmetli babası bizim ilçenin esnafı Osman çavuş dayı. Her işi yapanlardandı.Bir ara dükkanında pamuk da satıyordu. Oğlu Nedim için "kerata o gadar akıllı ki; akıl kafasında şu çuvaldaki pamukla gibi taşmış da ondan böyle" derdi her zamanki sofi felsefesi yaklaşımıyla.

Dediği gibi Nedim için deli değil de akıl taşkını bir dense çok düşerdi.

Neyse az önce değişikliğin referanduma gidecek sayıda geçtiği ekrana düşünce onun aniden "noldu gari?" sorusuna "ne bilem canım" diye verdiği cevap geldi.

"Noldu gari? Ne olcek şindi?" biçiminde soranlar seslerini kalından inceye değiştirdikçe o da sesini aynı şekilde inceltip kalınlaştırıp "noldu gari?" diyene önce "nolmuş?" der sonra "ne bilem canım" diye devam ederdi. Verdiği görüntü kendiyle anlamsız sorular sorup dalga geçenle onun da aynı şekilde cevaplar vererek dalga geçtiği biçiminde bir görüntüdür.

Bilmiyorum herkesin deli sandığı babasının akıl taşkını dediği Nedim gerçekten karşısındaki soru soranla dalga mı geçiyordu? Cevabı haliyle ondaydı. 

Kimbilir? Belki gerçekten ‘kendini akıllı Nedim’i deli gören’ ona anlamsız sorular sorarak dalga geçtiğini sananlara  “sizin cevabını bilmediğiniz sorunun cevabını ben ne bileyim? O soru aklınıza geldiyse cevabını da siz bilirsin. Benimle dalga geçmeye kalkarsanız bende ancak kendinizi bulursunuz” demek istiyordu.

Neyse o diyalogun sırrı ondaydı.

Nedim aklıma gelince “Meclisten referandum ırmağına sevk edilen anayasa değişikliğinin akıbetinin ne olacağı onu oraya atanlarda” diye geçirdim ve onların siyaseten kimseyi suçlama hakları olmadığını düşündüm.

Bizim gibi aydınlanmanın alaca karanlığıyla karanlığı arasına sıkışıp toplumlarda başarının başında “ben başardım” diye kırılıp geçilirken başarısızlık durumunda “sanki onunla hiç ilgisi yokmuş görünümü içinde”  neyse başarılamayan onun yanından usulca sıvışıp geçerler veya çok sıkışınca ‘15 Temmuz darbe girişimi sonrası ışığa yakalananların yaptığı gibi’ ya yaygarayı basıp kendini haklı göstermeye veya “valla ben dediydim” veya “öyle zannettiydim. Kandırılmışım” gibi kendilerini komik duruma düşüren mazeretlere sığınırlar; ama bunların hiç biri onların olası başarısızlığın sonuçlarını katlanmaktan kurtaramaz.

Yani diyeceğim. Madem ki bu iş referanduma gidiyor. Bu referandumun ülkenin geleceği açısından başarılı veya başarısız sonuçlarının öncelikli sahibi bu referandumu boyun damarlarını şişire şişire savunan, muhalif kadın milletvekilleriyle saçsaça başbaşa kavga eden kadın milletvekilleriyle iktidar; iktidarın meclisteki bütün sözcüleri; yani bakanlarıyla başbakan; AKP parti yönetimidir.

Tabi mecliste anayasa değişikliği gibi toplumun yakın uzak geleceğini yakından ilgilendiren konularda değişikliğe muhalefetle seçmene selam ve kişisel şowu birbirine karıştıran; bu halleriyle meclisi ve kamuoyunu ‘olumlu veya olumsuz’ etkileyen bütün muhalefet de aynı derecede referandumun toplum yararına veya zararına sonuçlarından aynı derecede sorumludur.

Onlar kadar olmasa da yurttaş sorumluluğu taşıyan  veya taşıdığını zanneden sağdan sola bu toplumun sağladıkları kaynakları kullanıp toplumda belli bir statü kazanan ve geniş halk yığınlarının önem verdiği veya dikkate aldığı veya kendilerinin dikkate alındığını sanan eli kalem tutan, ağzı laf yapan kişi ve guruplar da referandum sürecinin ve ilerisinin ‘toplum yararına olumlu olumsuz’ sonuçlarından sorumludur.

Sadece kendi günlük yaşam kavgası içinde savrulurken arada bir “ne oluyor yahu?” diye başını kaldırıp “doğrusu doğru anlatılıp gösterilmediği için” cevabını veremeyeceği sorularla karşılaşan ve içinde yaşadığımız toplumun kanıyla canıyla bütün olumsuzluklarının hamallığını yapan en cefakar, en vefakar kesimini oluşturan ve toplum içinde ezici çoğunluğa sahip olan ve siyaset tarafından her zaman kandırılan halk kitlelerinin referandumun olası sonuçlarında sorumluluğu yoktur; yani sayısal olarak sonucu asıl belirleyecek olmalarına rağmen yoktur.

Onlar kendine “noldu şindi? Nolcek şindi?” diye sorana aynı cevabı veren babasının ‘akıl taşkını’ etrafındakilerin ‘deli’ dediği veya sandığı Nedim kadar saf ve temizdirler.

Yani özellikle olumsuz durumlardan hiç hesap sorulmayacak; suçlanamayacak olanlardır onlar.

Yukarıda baştan sıraladığım bu sonuçların kaynağında olanlardır her şeyin; her sonucun sahibi. 

Başarıysa başarının; başarısızlıksa başarısızlığın ve referandum sürecinin de asıl sorumlusu onlardır.

Umarım onlar; onların hepsi bu süreçte sorumluluklarının farkındadır ve sorumluluklarının gerektiği davranır ve “başarı için her yol mübah çılgınlığıyla" toplumu katıp karıştıran bir yol izleyerek hedeflerine varmaya kalkmazlar da “bari referandum süreci toplumun demokratik tercihini demokrasi içinde belirleyeceği bir atmosferde geçer.” 

Böyle içinden çıkılmaz durumlar için bizim oralarda “hadi anan sene dadak alıvesin gari” dendiği gibi bir durumdayız şu anda. Umarım dadakla kandırılan çocuklar gibi kandırılmaya devam etmeden durumun farkına varırız.

Yok eğer alanlara taşınacak meclisteki görüntülere benzer görüntülerin peşine takılıp demokrasi mücadelesiyle köpek boğuşturmayı karıştırıp farkında olmadan birbirimize girersek; o zaman birilerinin dışarıdan müdahale edip Türkiyeyi Suriye’ye döndürmek için çaba göstermesine hiç gerek kalmaz. El ele bindiğimiz cehennem treniyle cehennem yolculuğuna biz kendimiz zaten çıkarız artık.

Anayasa değişikliğinin 339 oyla meclisten geçtiği bilgisinin bende düşündürdüğü bunlardı. Blogumdan yazıp paylaştım.




2 yorum:

  1. Çok güzel yazmışsın babacım, eline sağlık. 👍

    YanıtlaSil
  2. Canım benim. Yorumun çok hoş; ancak çok özel olmuş. Çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil