Maaşımı
çekmiş bankamatiğin önündeki merdivende kuyrukta bekleyenlerin hemen yanında
oturdum.
Amacım
bir süre orada kuyruktakilerin didişmesini seyretmekti. Çünkü kendim de az önce
o kuyruğun içinde 'bir an önce sıranın bana gelmesini beklerken' şimdi kuyruktakiler
gibi oflayıp pufluyor ve şimdi
bir kenara çekilmiş; sanki kendimi seyrediyordum.
O sıra
bankamatiğin önündeki kuyruk da uzamıştı.
Bankamatik
iki kez arıza yapmıştı. Son arızası da yeni giderilmişti. Ancak yine de
kuyruktakiler burnundan soluyordu.
Koskoca
bankada para yatırılan tek bankamatikti bu.
Bu
sırada elinde baston olan yaşlı birinin titreyerek geldiğini gördüm. Benim gibi
o da zor nefes alıyordu.
Kuyrukta
kaynaşan kalabalığa ”Kuyruk burdan mı?” diye sordu. Kuyruğun
sonunda bayanın hemen önündeki delikanlı ”evet amca” diye cevap
verdi.
İhtiyarın
elinde numaralar yazılı bir kağıt vardı. Onu o delikanlıya uzattı ”oğlana para
yatırcen. Parası galmayınca anasına çıtlatmış. Onun için geldim” dedi.
Kesik
kesik konuşuyordu.
Delikanlı
kuyruktakilere “amcaya sıra verelim mi?” demek için baktı.
Herkesin can
burnundaydı. Kimsenin oralı olmadığını gördüm.
Delikanlı
ihtiyara “amca kuyruk uzun; sen ayakta bekleme. Gir içerde otur sıran gelince
ben çağırırım” dedi.
İhtiyar
“iyi dersin oğlum da; ya sırayı gaçırısam” dedi. Delikanlı “sen merak
etme amca; ben sıran gelince çağırırım” dedi.
Arkasındaki
kadın da onaylayınca, ihtiyar içeri girip bir sıraya oturup beklemeye başladı. Onun
orada otururken bir gözünün dışarıdaki sırada olduğunu fark ettim…
Bu
sırada bankamatik yine arızaya geçmişti. Sıradakilerin bir kısmı bağırıp,
çağırmaya başladı. Güvenlik görevlileri gelip onları yatıştırdı. Bir ikisi
küfrederek sıradan ayrılıp gitti.
Sıra da
sıra yavaş yavaş ilerliyordu. İhtiyar duramadı çıkıp geldi.
Delikanlı
”amca sıra daha gelmedi; niye acele ettin?” diye sorunca; ihtiyarın ”dorusun oğlum da; içerde hava çok pis… Bende nefes
darlığı var. Burda açık havada ayakta da olsa beklimesi daha iyi” dediğini
duydum.
Öyle
söyleyip sıranın kendine gelmesini beklemeye başladı.
Bu
sırada delikanlı ”parayı oğlana mı göndercen?” diye az önce duyduğu halde
‘sanırım’ sırf konuşmak için sordu.
İhtiyar
“he oğlanın parası galmamış, anasına söylemiş. O da bene söledi.
Bende de yoğudu. Gomşudan borç alıp geldim. Onu göndercen” dedi. Sonra ”Oğlan
tutumludur. Çaresiz galmısa anasına sölemezdi” diye ilave etti.
Delikanlı
”oğlan parayı hep anasından mı ister?” diye gülümseyerek sordu.
İhtiyar
“he ya! Sen kimden isteyon peki?” diye sordu.
Biraz
alındığı belli oluyordu.
Delikanlı
patavatsızlık yaptığını anlamıştı. Lafı değiştirmek için ”oğlan okuyomu?” diye
sordu.
İhtiyar
“okuyo ünüversitide. Pankacı olcek” dedi.
Delikanlı
şaşkınlıkla “nasıl yani?” dedi. İhtiyar ”baya pankacı olcek. Pankacı okulunda
okuyo” dedi.
Delikanlı
“yani ekonomi okuyor herhalde” deyince, ihtiyar ”bilmiyom o mu? Emme bene
pankacı olcen dedi” diye cevap verdi.
Delikanlı
anlamıştı. İhtiyarın oğlu ekonomi okuyordu.
Kendisi
az önce önündeki birine ‘Boğaziçinde İngilizce iktisadı bitireli iki yıl
olduğunu ve İş bulamadığını; ancak babasının
maddi durumunun çok iyi olduğunu, şimdi İngiltere’de mastır yapmak için
pasaport işlemleriyle uğraştığını’ söylemişti
Sanırım
acıdığından; ihtiyara “amca bankacı okulu diye bir okul yok. Oğlun okulu
bitirince iş bulur inşallah. Ben iki yıldır üstelik İngilizce eğitim yapan
okulu bitirdim iş bulamadım” demedi. Belli ki canı acımıştı. Çünkü adam umutla
oğlunun bankacı olacağını söylüyordu.
“Kaçıncı
sınıf?” diye sordu.
İhtiyar
“seneye bitcemiş” dedi.
Sonra
sigortadan emekli olduğunu söyledi. Bir kızı varmış; onu evermiş. Damadı çok
iyi biriymiş. Kızı gözünün önündeymiş. Tek dert oğlanmış. Okulunu bitirip
‘pangacı’ olup kendini kurtarırsa Allahtan başka “hiç bişey” istemiyormuş.
O
bunları söylerken delikanlının sırası geldi. Önce kendi parasını sonra
ihtiyarın parasını bankamatiğe yatırdı.
Birlikte
yanımdan merdiveni çıkıyorlardı. İhtiyar “sen nerde okudun?” dedi. Delikanlının “amca ben okuyamadım. Babamın yanında çalışıyorum”
dediğini duydum. İhtiyar “buban neci?” diye sordu. Delikanlı ”beyaz eşya
bayisi” deyince ihtiyar ”eee! Oğlum okusan iyiymiş; emme okumasan bile buban
varlıklı. Sırt sırta verirsiniz olur biter. Benim öyle mi? Elde avuçda bişey
yok. Ondan oğlan okumak zorunda… Çünkü sırtını bene dayasa ‘dedim gibi mal yok
sağlık yok’ köser gideriz sonra. Ondan okuyo. Ondan okumak zorunda oğlum”
diye söylendi.
Kendi
çaresizliğinin içinde oğlunun “pangacı” olacağı umudunu taşıyarak delikanlıya
“sağol işimi görüvedin; hadi bana eyvallah” deyip çekip gitti.
Onların
arkasından bakarken kendim, kendi kaygılarım aklıma geldi. Yine içim
sıkılmıştı. Sonra boşverdim ve kuyruktakileri izlemeye verdim kendimi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder