14 Ocak 2017 Cumartesi

KUYRUKTAKİ YAŞLI ADAM


Maaşımı çekmiş bankamatiğin önündeki merdivende kuyrukta bekleyenlerin hemen yanında oturdum.

Amacım bir süre orada kuyruktakilerin didişmesini seyretmekti. Çünkü kendim de az önce o kuyruğun içinde 'bir an önce sıranın bana gelmesini beklerken' şimdi kuyruktakiler gibi oflayıp pufluyor ve şimdi bir kenara çekilmiş; sanki kendimi seyrediyordum.

O sıra bankamatiğin önündeki kuyruk da uzamıştı.

Bankamatik iki kez arıza yapmıştı. Son arızası da yeni giderilmişti. Ancak yine de kuyruktakiler burnundan soluyordu. 

Koskoca bankada para yatırılan tek bankamatikti bu.

Bu sırada elinde baston olan yaşlı birinin titreyerek geldiğini gördüm. Benim gibi o da zor nefes alıyordu.

Kuyrukta kaynaşan kalabalığa ”Kuyruk burdan mı?” diye sordu. Kuyruğun sonunda bayanın hemen önündeki delikanlı ”evet amca”  diye cevap verdi. 
İhtiyarın elinde numaralar yazılı bir kağıt vardı. Onu o delikanlıya uzattı ”oğlana para yatırcen. Parası galmayınca anasına çıtlatmış. Onun için geldim” dedi.

Kesik kesik konuşuyordu.

Delikanlı kuyruktakilere “amcaya sıra verelim mi?” demek için baktı. 

Herkesin can burnundaydı.  Kimsenin oralı olmadığını gördüm. 

Delikanlı ihtiyara “amca kuyruk uzun; sen ayakta bekleme. Gir içerde otur sıran gelince ben çağırırım” dedi.

İhtiyar “iyi dersin oğlum da; ya sırayı gaçırısam” dedi.  Delikanlı “sen merak etme amca; ben sıran gelince çağırırım” dedi. 

Arkasındaki kadın da onaylayınca, ihtiyar içeri girip bir sıraya oturup beklemeye başladı. Onun orada otururken bir gözünün dışarıdaki sırada olduğunu fark ettim…  

Bu sırada bankamatik yine arızaya geçmişti.  Sıradakilerin bir kısmı bağırıp, çağırmaya başladı. Güvenlik görevlileri gelip onları yatıştırdı. Bir ikisi küfrederek sıradan ayrılıp gitti.

Sıra da sıra yavaş yavaş ilerliyordu.  İhtiyar duramadı çıkıp geldi.

Delikanlı ”amca sıra daha gelmedi; niye acele ettin?” diye sorunca; ihtiyarın ”dorusun oğlum da; içerde hava çok pis… Bende nefes darlığı var. Burda açık havada ayakta da olsa beklimesi daha iyi” dediğini duydum. 
Öyle söyleyip sıranın kendine gelmesini beklemeye başladı.

Bu sırada delikanlı ”parayı oğlana mı göndercen?” diye az önce duyduğu halde ‘sanırım’ sırf konuşmak için sordu. 

İhtiyar “he oğlanın parası galmamış,  anasına söylemiş.  O da bene söledi. Bende de yoğudu. Gomşudan borç alıp geldim. Onu göndercen” dedi. Sonra ”Oğlan tutumludur. Çaresiz galmısa anasına sölemezdi”  diye ilave etti.
Delikanlı ”oğlan parayı hep anasından mı ister?” diye gülümseyerek sordu.

İhtiyar “he ya!  Sen kimden isteyon peki?” diye sordu. 

Biraz alındığı belli oluyordu.

Delikanlı patavatsızlık yaptığını anlamıştı. Lafı değiştirmek için ”oğlan okuyomu?” diye sordu.

İhtiyar “okuyo ünüversitide. Pankacı olcek” dedi.

Delikanlı şaşkınlıkla “nasıl yani?” dedi. İhtiyar ”baya pankacı olcek. Pankacı okulunda okuyo” dedi.

Delikanlı “yani ekonomi okuyor herhalde” deyince, ihtiyar ”bilmiyom o mu? Emme bene pankacı olcen dedi” diye cevap verdi.

Delikanlı anlamıştı. İhtiyarın oğlu ekonomi okuyordu.

Kendisi az önce önündeki birine ‘Boğaziçinde İngilizce iktisadı bitireli iki yıl olduğunu ve İş bulamadığını; ancak  babasının maddi durumunun çok iyi olduğunu, şimdi İngiltere’de mastır yapmak için pasaport işlemleriyle uğraştığını’ söylemişti

Sanırım acıdığından; ihtiyara “amca bankacı okulu diye bir okul yok. Oğlun okulu bitirince iş bulur inşallah. Ben iki yıldır üstelik İngilizce eğitim yapan okulu bitirdim iş bulamadım” demedi. Belli ki canı acımıştı. Çünkü adam umutla oğlunun bankacı olacağını söylüyordu.
“Kaçıncı sınıf?” diye sordu.
İhtiyar “seneye bitcemiş” dedi.

Sonra sigortadan emekli olduğunu söyledi. Bir kızı varmış; onu evermiş. Damadı çok iyi biriymiş. Kızı gözünün önündeymiş. Tek dert oğlanmış. Okulunu bitirip ‘pangacı’ olup kendini kurtarırsa Allahtan başka “hiç bişey” istemiyormuş.

O bunları söylerken delikanlının sırası geldi. Önce kendi parasını sonra ihtiyarın parasını bankamatiğe yatırdı.

Birlikte yanımdan merdiveni çıkıyorlardı. İhtiyar “sen nerde okudun?” dedi. Delikanlının “amca ben okuyamadım. Babamın yanında çalışıyorum” dediğini duydum. İhtiyar  “buban neci?” diye sordu. Delikanlı ”beyaz eşya bayisi” deyince ihtiyar ”eee! Oğlum okusan iyiymiş; emme okumasan bile buban varlıklı. Sırt sırta verirsiniz olur biter. Benim öyle mi? Elde avuçda bişey yok. Ondan oğlan okumak zorunda… Çünkü sırtını bene dayasa ‘dedim gibi mal yok sağlık yok’  köser gideriz sonra. Ondan okuyo. Ondan okumak zorunda oğlum” diye söylendi.

Kendi çaresizliğinin içinde oğlunun “pangacı” olacağı umudunu taşıyarak delikanlıya “sağol işimi görüvedin; hadi bana eyvallah” deyip çekip gitti.


Onların arkasından bakarken kendim, kendi kaygılarım aklıma geldi. Yine içim sıkılmıştı. Sonra boşverdim ve kuyruktakileri izlemeye verdim kendimi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder