25 Ocak 2017 Çarşamba

"GÖKTEN TAŞ YAĞACAK ONA GÖRE" DESELER DE KEYFİNİZİ KAÇIRTMAYIN SİZ YAŞAMANIN KEYFİNE VARIN


Merhaba; herkese keyifli günler dilerim.

İçinizden belki şaşırıp "hoppala" diye şaşıran veya "neyin keyfi kardeşim, yaşananlar insanda keyif mi bıraktı?" gibi tepki gösterenler çıkacaktır.

Veya keyiflenmek için çok teferruat arayıp; aradıklarını bulamayınca mutsuz olanlar da vardır belki.

Benim keyiflenmem için temiz havada çekilen bir nefes, tanıdık tanımadık yakından uzaktan gelen bir selam veya bir ses çok bile geliyor.

Örneğin az önce "bit tutmuş tavuk gibi' öylesine otururken gelen bir telefonda önceden tanımasam da sımsıcak merhaba bir sesi duyunca ve konuşup tanışınca çok keyiflendim.

Çünkü o sesin sahibi çok eskilerden bir tanıdıktı. Aklına gelmişim. Hal hatır sormak için aramış. Konuştuk, eskilerden sohbet ettik ve sonunda bir şekilde görüşme dileğiyle telefonu kapadık.

İş bitti mi?

Tabi ki "hayır".

 O dostun sohbetiyle beni alıp götürdüğü o yıllardan, eski dostluklardan yıllarımın geçtiği Buca'dan bugün akşama kadar zor dönerim artık.

Ve o dostumun sayesinde bugünüm kesin çok keyifli geçecek.

Onun için derim hep; Keyif almak, keyif vermek; sonra "eyvah keşke arasaydım dememek için" şu iletişim kolaylığında bir alo deyin eski dostlara.

Hiç bir şey kaybetmez; çok şey kazanırsınız.

İletişim çağı deyince aklıma geldi;

1969 yılında henüz gençliğe girdiğim sırada Varto'da döner yiyordum.

Dönerci döner bıçağını 'şakkı şukkak' bileğiye sürterken bir yandan da "dağlar kızı Reyhan" şarkısını söylüyordu.

O sıra baba aklıma geldi.

"Ne alaka?" demeyin. Alakası; babam sinemacıydı. Sinemada o şarkıyı pikaba koyduğum plaktan çok dinlemiştim.

Uzatmayayım; babamı hatırlayınca kalktım, yakındaki postaneye gidip babama telefon açtım.

İletişim şimdiki gibi değil tabi.

Araya Uşak girer, Kastamonu girer; velhasıl bütün şehir hatlarını atlayıp bağlandım Yeşilova'ya.

Postanede Sadık dayı var. "Torbadaki Tavuk" öyküsündeki Sadık.

Benim ses ona ulaşınca çıkıp dışarı bakıyor. O sıra İlçe çok küçük. Meydanda osursan her yerden duyulur.

Sadık dayı dışarıda "Üsen çavuşu gören var mı?" diye bağırıyor.

O sıra teyzemin kocası Nuri enişte oradan geçiyormuş.

Kendisi Denizli'de oturuyor. Ama  o hafta oğlu Ali abinin düğünü için oradaymış.

Sadık dayıya "ya Üsen çavuşu nereden bulalım şimdi. Ver ben konuşayım" diyor.

Alıyor ahizeyi eline "Oo Erdoğan nasılsın oğlum?" diyor.

Ben de onu babam zannedip; 'özlediğim için ağlamaklı" konuşup dertleşiyorum.

Nereden nereye?

Demem o ki; şimdiki olanakları iyi değerlendirin, dostlarınızı arayın 'kendisi mi? yoksa başkası mı? korkusu duymadan' hem ona keyif verin hem kendiniz keyif alın.

Çünkü zaman çok uzun değil.,

Neyzen'in söylediği gibi "yaşam çatlak bardaktaki su gibidir. Suyu içsen de içmesen de testi nasıl olsa boşalacak. Onun için 'biraz zor da olsa; zorlayın' keyfinize bakın keyifle yaşayın"

                                         

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder