İki yıl önce dış politikada çıkılan yolculuk dönüp dolaşıp aynı yere geldi.
Aşağıdaki 2 Aralık 2014 günü Radikal blogda yazdığım yazının gösterdiği bu.
02.12.2014 09:15:50
- İktidar özellikle dış politikadaki yanlışlarının gerilimiyle hem dış politikada hem de iç politikada “ya herro ya merro” siyaseti izliyor izlenimi veriyor.
- Dış politikada yalnızlaşması sonucu belirsiz ufuklara yelken açarken iç politikada da önümüzdeki ‘olası’ seçimleri kaybetme kaygısıyla “ne olursa olsun” deyip gerilimi adeta tırmandıran politikasıyla iktidar gemisini tehlikeli sulara yöneltti.
- Dış politikada izlediği siyaset sonucu Ortadoğu politikalarında uyuşamadığı ABD ve AB ülkelerine adeta nispet yapar gibi “biz sizsiz de gemimizi yüzdürürüz” diyerek dümenini ‘Ukrayna konusunda ABD ve Avrupa’dan tepki alan ve ekonomik ambargoyla karşılaşan’ Rusya’ya doğru çevirdi.
- İç politikada da yaklaşan genel seçimlerde iktidarda kalabilmek; hatta tek başına anayasa yapacak güce ulaşabilmek için cumhurbaşkanlığı seçiminde ikircikli kalan milliyetçi oylarını kendine çekme kaygısıyla özellikle MHP'yi Türkiye’nin tamamında olamayan güçsüz parti olarak göstermek için sıkıştırırken CHP'yi Dersim üzerinden köşeye sıkıştırmaya çalışarak Alevi oyların bütünüyle CHP'ye yönelmesinin önünü kesmeye çalışıyor.
- Burada “Peki iktidar hem çözüm süreci ve Dersim derken milliyetçi oyları nasıl alabilir?” sorusu öne çıkıyor.
- Taktik belli. Bir yandan Alevi açılımı Dersim derken CHP'yi köşeye sıkıştırırken öte yandan MHP liderine meydan okuyarak onu açmaza sokup milliyetçilere “bakın Türkiye’yi bölünmeden ancak biz çözebiliriz. Çünkü biz Türkiye’nin her tarafında güçlüyüz” mesajı vermeye çalışıyor.
- “Bu plan tutar mı?” sorusunun cevabı cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarında var.
- O seçimlerde pek ala tuttu ve AKP adayını cumhurbaşkanı seçtirdi.
- Önümüzdeki genel seçimde de izlediği bu politikayla seçmen kitlesinin önemli kesimini boykotçu veya kararsızlaştırmaya çalışırken; öte yandan ‘istikrar bozulur; sosyal yardımlar kesilir’ veya ‘devlet maaş ödeyemez duruma düşer” diye özellikle dar gelirli fakir; devletin sosyal yardımlarıyla geçinmeye çalışan veya sadaka kültürüne alıştırılan kitlelerde kaygı uyandırarak açmaza soktuğu CHP ve MHP'den umudunu kesen seçmenin oyunu pek ala alabilir…
- Ancak bu planın yürüme olasılığı İmralı’dan son yapılan açıklamalarla zorlanabilir.
- Bir yandan milliyetçilere oynama, bir yandan Kürtlere oynamanın MHP lideriyle girilen polemik sonucu tırmanan gerilimi adeta bir ateş yumağına döndürme olasılığı bu zorun temelini oluşturuyor.
- Çünkü İmralı açıklamalarına göre iktidarın seçimden önce gereken adımlar şart koşuluyor. Açıklamanın “Eğer bu adımlar atılmazsa barış tehlikeye düşer ve kaos doğar” diye tehdit ifade eden kısmı da aynı zoru güçlendiriyor.
- Bunlara ABD ve Avrupa ülkelerine omuz silkip Rusya’ya yönelmesi de eklenince iktidar gemisini yürütmek için çok tehlikeli sulara yönelmiş izlenimi veriliyor.
- Gerçi bu yönelme 'doğal gaz ücretinin düşürülmesi, nükleer enerji anlaşması' gibi iktidarı seçim öncesi ekonomik olarak rahatlatacak sonuçlar verebilir.
- Ancak "attığın taşın ürküttüğün kurbaya değmesi lazım"
- Buradan bakınca "Rusya'ya yönelmenin yaratacağı ekonomik kazanç dış politikada yaratacağı yalnızlaşmayı artırıcı etkiye değer mi?" diye sormak gerekir.
- Çünkü geçmişte özellikle dış politikada alt yapısı oluşturulamadan; daha doğrusu dış dünyadaki politik dengeyi gözetmeden farklı dünyalara dümen kıran siyasetçilerin bu politikaların bedelini beklemedikleri anda iktidarlarını kaybederek öderken; halkın da ağır bedeller ödediğine bakınca; iktidarın bugün izlediği iç ve dış politika demokrasiye inanmış kesimlerde kaygı uyandırmaya başladı.
- Bu kaygılar görsel medyada ve gazete köşelerinde sıkça dile getirilir oldu.
- Bütün bu değerlendirmelere bakınca iktidarın ‘her ne pahasına olura olsun' iktidarda kalma kaygısından kurtulmasını, demokrasilerde iktidardan başka muhalefet de olduğunu unutmamasını ve demokrasiyle yönetilen ülkelerde iktidarların muhalefete de düşebileceğini kabullenerek politika izlemesinin doğruluğunu kabullenmesini ve bu kabullenmeyle iktidar gemisini iç ve dış politikada tehlikeli sulardan yüzdürmekten vazgeçip demokrasiyi ve barışı güçlendirici sakin limanlara dümeni kırmasını dilerim…
- Zaten bu sıra muhalefetin savruk ve dağınıklığına baktıkça iyi şeyler için yurttaşların elinden ancak dilemek ve ummak geliyor.
- Ben de öyle yaptım….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder