17 Kasım 2016 Perşembe

TRUMP'LU ABD NİN SURİYE POLİTİKASI DEĞİŞTİ Mİ? YA DA NE KADAR DEĞİŞTİ?


14 Kasım 2014 de yazdığım bu yazımda başlığı o günün ABD politikasına uygun olarak

ABD'nin ESAD ve IŞİD'e bakışı; İran'ın Suriye için Türkiye ile işbirliği önerisi şeklindeydi.


14.11.2014 15:14:31
A+ A-

  • "Yukarıdaki başlık yazımın özeti gibiydi" diyerek aşağıdaki yazıyı yazmıştım. Trump'un Suriye konusunda yaptığı açıklamalar ABD nin 2014 deki politikasına denk düştüğü o yazıyı burada paylaştım.
  •  
  • ABD savunma bakanı CNN'nin bazı üst düzey yetkililere dayandırarak Obama'nın 'Esad gönderilmeden Işid'in yok edilemeyeceğine kanaat getirerek strateji değişikliğine gittiği' yönündeki iddiaları yalanlanlamış.
  •  
  • "Peki bunun başlıkla ne ilgisi var?" diye düşünebilirsiniz? 
  •  
  • Bilindiği gibi Arap baharı sonrası 'belki ABD'nin isteğiyle' Türkiye daha doğrusu o sıra başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan iktidara geldiği yıllarda yakın dostu olarak kabul ettiği Esad'a karşı ani bir politika değişikliğine giderek Suriye Halkını Esad'dan kurtarmaya soyundu.
  •  
  • Bu politikanın arka planında o sıralar başbakanın dış politika danışmanı Davutoğlu'nun geliştirdiği Müslüman Arap ülkeleri üzerinde etkinlik sağlamayı hedefleyen adına yeni Osmanlıcılık denen politik öngörüsü olduğu bilinen bir şey.
  •  
  • O yıllardan bu yana gerek Ortadoğu'da gerekse Suriye'de işler planlandığı gibi gitmedi.
  •  
  • Başta başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere 'buna Obama'yı da dahil edebiliriz' hemen herkes Esad'ı kolay lokma gördü.
  •  
  • Öyle ya; 'daha dün' Türkiye bir nota vermiş baba Esad 'tirtir titreyerek' Abdullah Öcalan'ı teslim etmişti. Yani buradan bakınca oğul Esad'ın ne hükmü olurdu ki?
  •  
  • Yani olaya öyle bakıldı. Çok gelişmeler oldu. 
  •  
  • 'Ortadoğu' denen bölge bizim Aydınlı dayının deyimiyle 'çok zıypak' bir bölge olduğu için Orada politika yapmaya kalkanın 'eğer önünü ardını iyi hesap etmezse' kayıp gitmesi işten bile değil.
  •  
  • ABD Bush yönetiminde işgal ettiği Irak'tan 'kelimenin tam anlamıyla 'kıçını zor kurtardı ve' çekip gitti. 
  •  
  • Geriye çok sorunlu bir Irak ve Ortadoğu bıraktı.
  •  
  • 'Çekip gitti' dediysek lafın gelişi. Yani tamamen ilgisini kesti demedik.
  •  
  • Kendi beceremediği veya temizleyemediği pisliği bölgede işbirliği yaptığı ülkelere yaptırmak düşüncesiyle yükün ağırlığını üzerinden attı. Yoksa Ortadoğu doğal zenginlikleri var olduğu sürece ABD ve diğer zengin ülkelerin Ortadoğu'dan ayağını çekmesi olanaksız.
  •  
  • Neyse; Rusya'da 'turuncu devrim' adı altında oldukça başarılı sonuç veren politikanın devamı gibi Arap baharı diye bir sürece girildiyse de işler çok planlandığı gibi gitmedi. Daha doğrusu 'A' planları pek işe yaramadı ve hep ''B-C' gibi planlar devreye sokuldu.
  •  
  • Ancak Suriye'de hangi plan uygulanırsa uygulansın; Ortadoğu'nun en batak yeri olduğu için içinden Suriye'den çıkmanın çok zor olduğu ortaya çıktı.
  •  
  • Çünkü Suriye'deki gelişmelerin etkisi Lübnan, İsrail, Irak, İran ve diğer bölge ülkelerinde ve tabi Türkiye'de de değişik biçimler hissedilmeye başladı.
  •  
  • Ve bu gelişmeler sonunda Türkiye baştan aynı bakış açısıyla bakılan Suriye politikasında birlikte olduğu diğer ülkelerle, daha doğrusu stratejik ortağı olan ABD ve onun bağlaşıklarıyla ters düşmeye başladı.
  •  
  • Türkiye Suriye politikasında olduğu yerde dururken yani Suriye sorunun çözümü için  ve bu arada sonradan ortaya çıkan Işid ve bölgede diğer hareketlerin önüne geçmek için Esad'ın gitmesini şart koşarken; başta ABD olmak üzere onun başkanlığında oluşan bir koalisyon ağırlığı Işid'in üzerine verdi.
  •  
  • Bu konularda her gün herkes benzeri yazılar yazdığı için çok uzatmayacağım.
  •  
  • Başlığa dönersek; ABD savunma bakanının CNN yalanlamasından anlaşılan ABD Işid'le savaşını Esad'a karşı izlediği politikadan ayırıyor; şimdilik ağırlığı Işid'le savaşa veriyor.
  •  
  • Buradan çıkan sonuç; 'bana göre' ABD yavaş yavaş 'belki şimdilik' Esad'sız bir Suriye düşünülemeyeceğini kavramış gibi gözüküyor.
  •  
  • Bu yazdığım doğrudur, yanlıştır; ama geçtiğimiz gün BM Genel Sekreteri özel temsilcisi Mistura'nın Halep üzerinden önerdiği barış önerisine Esad 'evet' deyince ABD dış işleri temsilcisi Esad'a güvenilemeyeceğini deklere etse de 'konunun inecelenebilir olduğunu' söyledi.
  •  
  • Bu gelişmeler ne gösterir bilemem.
  •  
  • Benim aklımda hala gazeteci Celal Başlangıç'ın Ayşenur Aslan'ın sunduğu CNN'deki 'medya mahallesinde' Suriye izlenimleri üzerine anlattığı var.
  •  
  • Celal Başlangıç o programda Esad yönetiminin hep sanıldığı gibi bir Şii azınlığın yönetimi olmadığını; Esad'ın Suriye'nin orta direği sayılacak içinde Şii, Hıristiyan ve diğer inançlara ve etnik kimliklere mensup çok geniş kesimin desteğini aldığını; o kesimin ekonomik çıkarlarını Esad'ın iktidarının devamında gördüklerini söyleyip; "Bu geniş koalsiyon düşünüldüğünde 'bu koalisyon bozulmadan' Esad'ın devrilmesinin sanıldığı kadar kolay olamayacağını" söylemişti.
  •  
  • Bugün gelinen nokta Celal Başlangıç'ın o gün söylediklerinin doğrulanmasıdır.
  •  
  • Benim merak ettiğim; bir gazetecinin gazeteci olanaklarıyla dolaşıp gördüklerinden çıkardığı bu sonucu koca koca ülkelerin istihbarat örgütlerinin niye çıkaramadığı?
  •  
  • "Acaba" diyorum; 'Esad bahane işler şahane' deyip özelikle ABD Ortadoğu'da bir Suriye veya Esad çıbanı çıkarıp, ona işaret ederken öte yandan Ortadoğu'da uzun vadeli planını adım adım uygulamaya mı sokuyor'
  •  
  • Bugün Radikal'de okuduğum Murat Yetkin'in "İran Suriye'de neden işbirliği öneriyor?" başlıklı yazıda İran'ın Ankara Büyükelçisi ile yaptığı görüşmede İran'ın Ankara Büyükelçisi '1990 da Ekim devriminin geçit resmini izledikten 23 gün sonra Sovyetlerin devrildiğini gördüğünü' söylüyor.
  •  
  • Sonra İran devrimine atfen de istihbaratın 'her şeyin normal olduğunu; yani ordunun gücünün aynen devam ettiğini ve pazaryerinde; yani İran'daki Kapalıçarşıda bir hareket' yok diye rapor ettiğinin hemen ertesinde İran devriminin olduğunu söyleyip; devamla 'ulusal savaşlar bölgesel savaşlara dönüşüyor; Mısır, Irak ve Suriye'de olanların başka ülkelerde olamayacağının garantisi yok. Onun için Suriye konusunda İran ve Türkiye'nin işbirliği gerekiyor' şeklinde ifade ettiği düşüncesini yukarıda benim yazdıklarımla birleştirince sanırım yazdıklarım ve yazının başlığı daha iyi anlaşılacaktır.
  •  
  • Yani bu konularda yazmak kuşkusuz dış politika konusunda çok deneyimli kişilere düşer; ancak bir yurttaş olarak bende Radikal'de ABD dışişleri bakanının CNN'deki 'Obama'nın Esad'ın devrilmesiyle Işid'le savaşı bir değerlendiriyor' şeklindeki açıklamayı yalanladığını ve Murat Yetkin'in İran'ın Anlara Büyükelçisi ile röportajını okuyunca konuyla ilgili düşündüklerimi yazdım. Hepsi bu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder