13 Eylül 2016 Salı

DATÇA ve HALİKARNAS BALIKÇISI


Yazının başlığına bakıp “ne alaka?” diyenler olabilir.

Öyle ya “Halikarnas Balıkçısı” diye bilinen “Cevat Şakir sürgün geldiği Bodrum’da yaşamış ve ünlenmiş. Kendiyle birlikte Bodrum’u da ünlendirmiş. Onun hatırasına Bodrum’un diğer adı “Halikarnas” bir yerde ona ön ad olmuş. Buradan bakınca ‘Datçayla alakası ne?’ şaşırıp merak eden olursa haklı sayılır; ama bana göre çok alakalı. Yalnız Datça değil ülkemizin bütün tarihi ören yerlerinin çok alakası var onunla.

Çünkü Cevat Şakir bize Anadoluyu; Anadolu'nun tarihini anlatmış. Başka ülke halklarının; örneğin Yunanlıların Anadoluyu geçmiş yıllardaki ticari bağlarıyla sahiplenmesine karşı çıkmış “Anadolu bizim. Anadolu’da yaşamış Anadolu halkınındır” demiştir.

Bence de öyle.

Anadolu insanlığın Afrika'nın doğusundan dünyaya çıktığı o büyük yolculukta o yolculuğu ilk uğrak yeri olmuş. İnsanlık ilk Anadolu’da Hasankeyf sırtlarında bereketli Mezopotamya topraklarında tarım üretimi yapmış. İlk medeniyetler oralarda kurulurken insan devam etmiş göç yolculuğuna.

Burdur Hacılar’da bulunan 30 bin yaşındaki İngilizlerin atası Saksonlara ait kafatası İngiltere’ye giden insanın Anadoluyu adımlayarak geçtiğini gösteriyor.

Bu dünya yolcusu insanların bir kısmı da Anadolu’da kalmış. Burada medeniyetler kurmuş. Daha çok da deniz kenarına yakın yerlerde. Çünkü belli bir zaman diliminde balıkçılıkla birlikte Anadolu’dan geçip giden yerlerdeki insanlarla ticaret gereksinimi doğmuş.

Yunanlılar Anadolu’dan geçip İber yarım adasına yerleşmiş. Ticaret, savaşlarla ilişkileri hiç bitmemiş insanların.

Bilinmeyen zamanlarda yapılan Truva savaşıyla Anadolu halkını yenen Yunanlılar ve müttefikleri gelip buraları işgal etmiş. İlk ciddi işgal Büyük İskender tarafından yapılmış. Oradan gelen Makedon savaşçıları burada yeni medeniyetler kurmuş. Bunların içinde kuşkusuz Yunan askerleri de varmış.

Sonuç olarak Anadolu halkı önce ticaret, sonra savaş ve işgaller sonucu melezleşse de Anadolu Halkı kimliğini hep korumuş.

Sonuç olarak Anadolu’nun her karış toprağı geçmişin kültürel izlerini taşır olmuş.

Cevat Şakir Anadolu’yu anlatan kitabının bir yerinde Efes’ten bahsederken “Efesin içindeki taşlı yolda bir zamanlar Amazonların atlarıyla İzmir tarafından Efes’e girdiklerini ve atlarının şakırdayan nal sesleriyle geçip gittiklerini hayal edin Efes’te o taşlı yoldan” diye yazmıştı ve devamla hızlanan turizmle ülkenin dört bir yanına koşuşanların önce gittikleri yerlerin tarihi hakkında bilgi sahibi olursa tatillerinin çok daha keyifli geçeceğini yazmıştı.

Ben ‘şahsen’ Cevat Şakir’in o kitabını okuduktan sonra eğer olanağım olur da bir tatil yerine gidersem önce o yerin tarihini öğrenmeye çalışırım. Ancak üzülerek yazayım ki ülkemizin bu kültürel özelliğiyle bırakın sıradan halkı; ilgili olması gerekenler bile ilgili ve bilgili değiller. Bu konuda kaynak “yok” denecek kadar “az”. Bereket şimdi internet diye bir şey var da. İnsan oradan sınırlı da olsa isteyen bir şeyler öğrenebiliyor gidip göreceği yerler hakkında.

Yazıma “Datça ve Halikarnas Balıkçısı” başlığını atarken asıl vermek istediğim mesaj buydu.

Gerçekten ‘bu satırları okuyan herkes hak verecektir’ gezip gördükleri yerler için önceden merak edip “bu yerin tarihi özelliği ve değeri nedir?” diye kimse pek merak etmez.

Öyle ilgisiz olduğumuz için tarihi yerlerimiz “baraj” bahanesiyle su altında kalır. Anfi tiyatroların içine mescit yapılmaya kalkılır. ‘sanki mescit yapacak veya ibadet edecek başka yer yokmuş gibi’ veya turistik otel yapmaya kalkılır “o gelen turistlerin onların yaptığı doğa düşmanı beton yığınları için değil; o yerin tarihi ve doğal değerlerine önem verdiği için geldiğini” düşünmeden.

Aydınlanmamış toplum hoyratlığı her alanda olduğu gibi üzerinde yaşadığımız yerleri hiç önemsemeden; tarihi ve kültürel değerlerini hoyratça heder ederiz.

Elin oğlu bizden fazla bilir yaşadığımız toprakların tarihini, kültürel değerlerini; çalıp çalıp götürür veya üç otuz paraya biz peşkef çekeriz onlara. Oysa bir yere vatan diye sahiplenmek sadece hamaset nutukları atarak değil; o yerin tarihine, kültürüne, yaşayan insan farklılıklarına saygı gösterip değer vererek olur.

Nereden nereye? “Datça ve Halikarnas Balıkçısı” başlığından buraya geldik.

“Geldik” çünkü fark ederek yaşamak çok önemli.

Bir süredir sağlığımı düşünen kardeşimin konuk etmesi nedeniyle kaldığım Datça’yı tanımaya çalışırken aklıma geldi bunlar. Halikarnas Balıkçısı ve onun verdiği “gezip göreceğiniz yerin önce tarihini öğrenin ki; gezini keyifli olsun” önerisi.

Aslında sağlığım hiç de öyle keyif almaya elverişli değil.

Ünlü tarihçi Strabon'un "Tanrı yarattığı kulunun uzun ömürlü olmasını isterse, Datça Yarımadası'na bırakır” dediği Datça’nın oksijen yoğunluğuna hala alışamadım; ama bir süre daha kalacağım sanırım ve yavaş yavaş alışıyorum.

Yarın “Kara incir” denen plaja gideceğim.

Hani demem kendim öğrenirken 4000 yıllık tarihi olan Datça’nın tarihi ve doğal güzelliği hakkında bilgileri  buradan paylaşarak merak edenlerin bilgilenmesine katkı sağlayacağım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder