Cevriye hanım bir zamanlar o ilçenin en alımlı ve
güzel kadınlarındandı. Yaş ilerledikçe zamanın acımasızlığı onun da güzelliğini
epey yıpratmıştı; ama “cami yıkılsa da mihrap yerindeydi.”
Yani geçen onca yıla karşın alımından pek bir şey
kaybetmemiş; hele o baygın bakışları bu yaşta bile pek çok erkeğin yüreğini hoplatmaya
yetiyordu.
Üstelik dul da olunca ilçede ‘kadın erkek’ bütün
gözler yine onun üstündeydi. Yine erkeklerin yürekleri hoplatırken kadınlar ona
kıskançlıkla bakıyordu.
Kendi aralarında konuşurken en fazla dedikodusunu
yaptıkları kadın Cevriye hanımdı. Hemen hemen bütün kadınlar kendi aralarında
bir araya geldi mi? İlk işleri onu çekiştirmek olurdu.
Birlikte oldukları günde dedikoduculuğuyla meşhur
‘diğer bütün kadınların açık vermemeye çalıştığı’ Pakize hanım “komşular
duydunuz mu? Sizinki çok tasalıymış” dediğinde öbür meraklı komşular hemen
“niyeymiş? Nesi varmış?” diye atıldılar.
Pakizanım “nesi var olur mu canım? Geçen gün hamamda
görmüşler. Kadın löpür löpür et olmuş. Hele memeleri karnını dövüyormuş. Rezil
olmuş orada” dedi.
Kadınlar merakla “ayol nasıl olmuş bu?” diye sorunca
Pakizanım “karı kendini bildiği için hamamcıya tembih etmiş. ‘Kimseler yokken
bana haber ver’ diye. Ama hamamcı Zehra da ondan gıcık aldığı için; geçtiğimiz
gün Sabriyanımın gelin olacak kızı arkadaşlarıyla hamama geleceklerini
söyleyince hamamcı Zehra Cevriyanıma o gün için ‘hamam boş’ demiş” diye
anlatırken diğerleri zevkli bir merakla hep bir ağızdan “ee! Sonra ne olmuş?”
diye sordular. Pakizanım keyfiyle “nolmuşu var mı ayol? Sizinki içerideki
kızlardan habersiz soyunup girmiş. İçerideki fidan gibi kızlar onun löpür löpür
vücudunu görünce önce şaşırmışlar sonra ‘ayy! Cevriyanım teyze. Siz de mi gelin
kızla yıkanmaya geldiniz?’ deyip gülüşmüşler” dedi.
Ötekiler aslında ne olduğunu biliyorlardı. Çünkü bu
olay iki üç gündür ilçedeki kadınların günlerinde en öncelikli konuydu. Ama
yine de hep bir ağızdan “sonraa?” demeyi ihmal etmediler. Çünkü konu Cevriyanım
olunca evir çevir konuş; hiç bıkkınlık vermiyordu onlara.
Pakizanım kimsenin bilmediği şeyi ilk kez biliyor
olmanın hazzıyla “sonrası var mı ayol? Seninki hamamcı Zehra’ya “benimle oyun
oynadın diye’ saldırmış. Onunla saç saça baş başa kavga etmiş; Zehra altta
kalır mı? Kaçın Zehra’sı o? Almış Cevriyanımı altına elini yüzünü
çimdikliyormuş. Bereket o sıra damadı oralardaymış da hamamcı Zehra'nın elinden
kurtarmış onu” dedi.
Diğerleri Pakizanım'a bu haberi bildiklerini belli
etmeden “ay Pakizanım Allah kimseyi sizin dilinize düşürmesin” diye övdüler
onu.
Bu olay üç gün önce olmuş. O günden bu yana
Cevriyanım'ı gören olmamıştı.
Pakizanım'ın o olayı anlattığının ertesi gün Fatmanım'ın
yaşlı annesi vefat edince bir gün önce Pakizanım'la Cevriyanım'ın dedikodusunu
yapanların hepsi başsağlığı için oraya gelmişti.
Bu sırada mevlüt de okunduğu için hepsinin başında
duruma uygun başörtüsü vardı. Hiç biri özel yaşamlarında başörtüsü takmadığı
için başlarındaki eşarpların sandıktan çıkarıldığı izlerinden belli oluyordu.
Hepsi bir yandan okunan mevlüdü dinler gibi yaparken
bir yandan da dedikodu kaynatmaya ‘Fatmanım'ın annesinin son zamanlar yatalak
olduğunu. Annesini kocasının baktığını, onun çok hayırsız olduğunu söylerken’
kimisi “ee! Kolay değil kardeş. Kadın altına yapıyormuş” diye Fatmanım'a hak
verirken kimisi de “ama altını kocası temizliyormuş. Adam da o yüzden
hastalandı. Fatmanım onların malını kardeşlerinden kaçırıp hepsini üstüne
yaptırmış. Onun için onun bakması lazımdı” gibi Fatmanım'ın fırsatçılığını
konuşuyor; bu sıra yanlarına dolaşıp hatırlarını soran Fatmanım'a da ‘büyük
sahtekarlık içinde’ nezaketle ‘baş sağlığı ve sabırlar’ diliyorlardı.
İşte bu sırada Cevriyanım yanında hiç bırakmadığı
şımarık torunuyla merdivenden gözüktü. Onu gören kadınlar oradakiler sus pus
olmuştu. Hepsi de gözünü Cevriyanım'a diktiler.
Cevriyanım üç gün önceki hamam rezaletini oradakilerin
hepsinin bildiğini biliyordu; ama sanki kimse bilmiyormuş gibi umursamadan her
zamanki alımlı haliyle gelip karşılarında durdu.
Başına renkli pullu bir tülbenti güzelce dolamıştı.
Hamamcı Zehra'nın yüzündeki cimcik izlerini kaybettiren ustalıkla makyajını
yapmıştı. Bu haline baygın bakışları da eklenince yine de oradakilerden çok
alımlı ve güzel olarak hemen fark ediliyordu.
Oradakiler bir süre önce hamam rezaletini bilip
gülüştükleri Cevriyanım'ın bu emredici bakışlarına ve alımlı güzelliğine
kıskançlıkla bakıp ona “şöyle buyurun” diye yanlarında yer açtılar.
O da kendine gösterilen yere buyurup oturdu. Şımarık
torunu da Cevriyanımın yüzünü kapatırcasına gelip önünde durdu. Cevriyanım
‘nedense?’ torununa “şöyle kenara çekil” veya “uslu otur” demeden torunun
saçlarını koklayarak oradaki kadınlarla konuşmaya çalışıyordu.
Onun ve torununun bu durumu oradakileri daha da sinir
etmişti; ama hiç biri belli etmeden dişlerini sıkarak sohbet etmeye
çalışıyorlardı.
Onlara hiç karışmadan oturan Cevriyanım'ın torunu
sürekli mızırdanıp bir şeyler istiyordu. Bu sırada torunun mızırdaması
çok artmıştı. Torun sekiz dokuz yaşlarında vardı. ‘Kız mı? oğlan mı?' olduğu belli
olmayan çok sevimsiz bir şeydi. Cevriyanım torunun kulağına bir şeyler söyledi
ve ayağa kalktı. Torunla birlikte ahşap merdivenden aşağı inip gitti.
Cevriyanım yanında torunu aşağı inince orada oturanlar
hemen onun ardından dedikoduya başladı. Yüzünde Hamamcı Zehra'nın cimcik
izlerini kaybettirişine hayret ettiler. İçlerinden biri “Eee! Ne zamanın
Cevriyanım'ı o” derlerken; Pakizanım onu daha iyi tanıyor pozlarıyla “o
torununa kimseye laf söyletmez. Hele birisi torununu azarlasın. Vallahi kim
olduğuna bakmaz valla kavga eder. Sakın ha o çocuğa bir laf söylemeyin” diye
uyardı.
Oradaki kadınlar “abu neymiş onun kıymeti öyle?
Çocuksa çocuk; bari bir şeye benzese, maymun gibi bir şey… Hem torunsa
hepimizin torunu kıymetli, ama başımıza sıçırmayız” dediler. Hepsi kendi
torunundan örnekler veriyordu.
Her biri kendi torununun veya torunlarını
yetiştirirken nasıl davrandıklarını anlatıp onları nasıl çok akıllı uslu
yetiştirdiklerini anlatıyor; herkes “bir keresinde” diye başlayıp birbirinin
sözünü keserek torunlarının marifetlerini yarıştırarak anlatmaya çalışıyordu.
Sizin anlayacağınız cenaze evinde cenaze mevlüt falan
unutulmuş bir torun muhabbetidir gidiyordu.
Bu sırada torunuyla giden Cevriyanım merdivenden
gözükünce Pakizanım'ın işaretiyle torun muhabbeti şirpedek kesildi.
Cevriyanım elinden tuttuğu torununa eğilip kulağına
bir şeyler söyleyerek geliyordu. Kadınların hepsinin gözlerini dikmiş baktığını
görünce; her halde torununa baktıklarını ve çok hayran olduklarını zannedip
torunun yüzüne “tu tu” diyerek hafif tükürüp bir şeyler mırıldandı. Sanırım
“kem gözlere fiş” diye başlayan nazar duasını okumuştu.
Herkesin hayran olduğu bir torun sahibi olmanın
çalımıyla kalktığı yere oturdu. Torunu da anneannesine istediği şeyin yaptırmış
olmanın keyfiyle gelip anneannesinin kucağına oturdu.
Aslında çocuğun kucak yaşı çoktan geçmişti.
Anneannesinin kucağına oturunca yine Cevriyanım'ın yüzünü tam kapattı. O
rahatsız olmasına karşın torununa hiç müdahale etmeden yine başını kokluyordu.
Bu sırada diğer kadınların gözleri daha çok torun
üzerine toplanmış merakla toruna bakıyorlardı. Cevriyanım bunun farkında
değildi.
Bu sırada torun kendine merakla bakan her kadınla göz
göze gelince yüzünü ekşitip dilini çıkarıyordu.
Kimi kadınlar çocuğun bu şımarık haline kızıp başını
çeviriyor; kimi de çocuğa aynı şekilde yüzünü ekşitip dilini çıkarıyordu.
Kızıp başını çeviren kadınlar merakla başlarını
çevirince çocuğun ekşimiş yüzü ve sarkık diliyle karşılaşınca başlarını öte
yana çeviriyordu. Ama çocuk dilini çıkarmaya devam ettiği için sonunda onlar da
bu yüzünü ekşitip dilini çıkarıyordu.
Bir süre sonra orada toplanan kadınların hepsi çocuğa
yüzünü ekşitip dilini çıkarmaya başlamıştı. Çocuk da cin gibi hepsine aynı
şekilde yüzünü ekşitip dilini çıkararak veya gözlerini kısıp pörtleterek
karşılık veriyordu.
Kadınlar çocukla işaretleşmeye öyle daldırmışlardı ki;
ölen kadının kızının yanlarına geldiğini bile fark etmediler. Fatmanım gelip
kadınlara ve çocuğa ‘bunlar ne yapıyor?’ diye bakarken gayri ihtiyari o da aynı
kadınlar gibi çocuğa yüzünü ekşitip dilini çıkardı.
Torunu kucağına oturup yüzünü örttüğü için karşısını
pek göremeyen Cevriyanım yorulup torunu kucağından indirince karşısındaki
kadınların ve ölen kadının kızının yüzlerini ekşitip toruna dillerini
çıkardığını görünce “hay Allah sizin iyiliğinizi versin. Çocukla çocuk
olmuşsunuz” deyip ayağa kalktı ve “bana müsaade torunumun uyku vakti geldi
ondan çok huysuzlandı” dedi ve torununun elinden tutup merdivene yöneldi.
Torun anneannesiyle merdivenden inerken dönüp dönüp
dilini çıkarıyor geride kalan kadınlar da aynı yüzlerini ekşitip, dilini
çıkarıyordu.
Torun ve Cevriyanım gözükmez olunca hepsi birbirinin
yüzüne bakıp ekşimiş suratlarını çıkmış dillerini görünce bastılar kahkahayı.
Cenaze evinde olduklarını unutmuşlardı. Neden sonra Pakizanım gülmekten
yorulmuştu. Diğer kadınlara baktı baktı “biz Cevriyanım'ın dedikodusunu yapıp
onunla alay ederken; kadının torunu hepimizi maymuna çevirdi” dedi.
Bu sırada aşağıda torununun başını okşayan Cevriyanım
torunu sayesinde Hamamcı Zehra'nın kendine yaptıklarının intikamını bu
kadınlardan almanın mutluluğu içindeydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder