15 Eylül 2016 Perşembe

DEDİKODUCU KADINLARIN CEVRİYANIMI ÇEKİŞTİRİRKEN BAŞLARINA GELENLER



Cevriye hanım bir zamanlar o ilçenin en alımlı ve güzel kadınlarındandı. Yaş ilerledikçe zamanın acımasızlığı onun da güzelliğini epey yıpratmıştı; ama “cami yıkılsa da mihrap yerindeydi.”

Yani geçen onca yıla karşın alımından pek bir şey kaybetmemiş; hele o baygın bakışları bu yaşta bile pek çok erkeğin yüreğini hoplatmaya yetiyordu.

Üstelik dul da olunca ilçede ‘kadın erkek’ bütün gözler yine onun üstündeydi. Yine erkeklerin yürekleri hoplatırken kadınlar ona kıskançlıkla bakıyordu.

Kendi aralarında konuşurken en fazla dedikodusunu yaptıkları kadın Cevriye hanımdı. Hemen hemen bütün kadınlar kendi aralarında bir araya geldi mi? İlk işleri onu çekiştirmek olurdu.

Birlikte oldukları günde dedikoduculuğuyla meşhur ‘diğer bütün kadınların açık vermemeye çalıştığı’ Pakize hanım “komşular duydunuz mu? Sizinki çok tasalıymış” dediğinde öbür meraklı komşular hemen “niyeymiş? Nesi varmış?” diye atıldılar.

Pakizanım “nesi var olur mu canım? Geçen gün hamamda görmüşler. Kadın löpür löpür et olmuş. Hele memeleri karnını dövüyormuş. Rezil olmuş orada” dedi.

Kadınlar merakla “ayol nasıl olmuş bu?” diye sorunca Pakizanım “karı kendini bildiği için hamamcıya tembih etmiş. ‘Kimseler yokken bana haber ver’ diye. Ama hamamcı Zehra da ondan gıcık aldığı için; geçtiğimiz gün Sabriyanımın gelin olacak kızı arkadaşlarıyla hamama geleceklerini söyleyince hamamcı Zehra Cevriyanıma o gün için ‘hamam boş’ demiş” diye anlatırken diğerleri zevkli bir merakla hep bir ağızdan “ee! Sonra ne olmuş?” diye sordular. Pakizanım keyfiyle “nolmuşu var mı ayol? Sizinki içerideki kızlardan habersiz soyunup girmiş. İçerideki fidan gibi kızlar onun löpür löpür vücudunu görünce önce şaşırmışlar sonra ‘ayy! Cevriyanım teyze. Siz de mi gelin kızla yıkanmaya geldiniz?’ deyip gülüşmüşler” dedi.

Ötekiler aslında ne olduğunu biliyorlardı. Çünkü bu olay iki üç gündür ilçedeki kadınların günlerinde en öncelikli konuydu. Ama yine de hep bir ağızdan “sonraa?” demeyi ihmal etmediler. Çünkü konu Cevriyanım olunca evir çevir konuş; hiç bıkkınlık vermiyordu onlara.

Pakizanım kimsenin bilmediği şeyi ilk kez biliyor olmanın hazzıyla “sonrası var mı ayol? Seninki hamamcı Zehra’ya “benimle oyun oynadın diye’ saldırmış. Onunla saç saça baş başa kavga etmiş; Zehra altta kalır mı? Kaçın Zehra’sı o? Almış Cevriyanımı altına elini yüzünü çimdikliyormuş. Bereket o sıra damadı oralardaymış da hamamcı Zehra'nın elinden kurtarmış onu” dedi.

Diğerleri Pakizanım'a bu haberi bildiklerini belli etmeden “ay Pakizanım Allah kimseyi sizin dilinize düşürmesin” diye övdüler onu. 

Bu olay üç gün önce olmuş. O günden bu yana Cevriyanım'ı gören olmamıştı.

Pakizanım'ın o olayı anlattığının ertesi gün Fatmanım'ın yaşlı annesi vefat edince bir gün önce Pakizanım'la Cevriyanım'ın dedikodusunu yapanların hepsi başsağlığı için oraya gelmişti.

Bu sırada mevlüt de okunduğu için hepsinin başında duruma uygun başörtüsü vardı. Hiç biri özel yaşamlarında başörtüsü takmadığı için başlarındaki eşarpların sandıktan çıkarıldığı izlerinden belli oluyordu.

Hepsi bir yandan okunan mevlüdü dinler gibi yaparken bir yandan da dedikodu kaynatmaya ‘Fatmanım'ın annesinin son zamanlar yatalak olduğunu. Annesini kocasının baktığını, onun çok hayırsız olduğunu söylerken’ kimisi “ee! Kolay değil kardeş. Kadın altına yapıyormuş” diye Fatmanım'a hak verirken kimisi de “ama altını kocası temizliyormuş. Adam da o yüzden hastalandı. Fatmanım onların malını kardeşlerinden kaçırıp hepsini üstüne yaptırmış. Onun için onun bakması lazımdı” gibi Fatmanım'ın fırsatçılığını konuşuyor; bu sıra yanlarına dolaşıp hatırlarını soran Fatmanım'a da ‘büyük sahtekarlık içinde’ nezaketle ‘baş sağlığı ve sabırlar’ diliyorlardı.

İşte bu sırada Cevriyanım yanında hiç bırakmadığı şımarık torunuyla merdivenden gözüktü. Onu gören kadınlar oradakiler sus pus olmuştu. Hepsi de gözünü Cevriyanım'a diktiler.

Cevriyanım üç gün önceki hamam rezaletini oradakilerin hepsinin bildiğini biliyordu; ama sanki kimse bilmiyormuş gibi umursamadan her zamanki alımlı haliyle gelip karşılarında durdu.

Başına renkli pullu bir tülbenti güzelce dolamıştı. Hamamcı Zehra'nın yüzündeki cimcik izlerini kaybettiren ustalıkla makyajını yapmıştı. Bu haline baygın bakışları da eklenince yine de oradakilerden çok alımlı ve güzel olarak hemen fark ediliyordu.

Oradakiler bir süre önce hamam rezaletini bilip gülüştükleri Cevriyanım'ın bu emredici bakışlarına ve alımlı güzelliğine kıskançlıkla bakıp ona “şöyle buyurun” diye yanlarında yer açtılar.

O da kendine gösterilen yere buyurup oturdu. Şımarık torunu da Cevriyanımın yüzünü kapatırcasına gelip önünde durdu. Cevriyanım ‘nedense?’ torununa “şöyle kenara çekil” veya “uslu otur” demeden torunun saçlarını koklayarak oradaki kadınlarla konuşmaya çalışıyordu.

Onun ve torununun bu durumu oradakileri daha da sinir etmişti; ama hiç biri belli etmeden dişlerini sıkarak sohbet etmeye çalışıyorlardı.

Onlara hiç karışmadan oturan Cevriyanım'ın torunu sürekli mızırdanıp bir şeyler istiyordu.  Bu sırada torunun mızırdaması çok artmıştı. Torun sekiz dokuz yaşlarında vardı. ‘Kız mı? oğlan mı?' olduğu belli olmayan çok sevimsiz bir şeydi. Cevriyanım torunun kulağına bir şeyler söyledi ve ayağa kalktı. Torunla birlikte ahşap merdivenden aşağı inip gitti.

Cevriyanım yanında torunu aşağı inince orada oturanlar hemen onun ardından dedikoduya başladı. Yüzünde Hamamcı Zehra'nın cimcik izlerini kaybettirişine hayret ettiler. İçlerinden biri “Eee! Ne zamanın Cevriyanım'ı o” derlerken;  Pakizanım onu daha iyi tanıyor pozlarıyla “o torununa kimseye laf söyletmez. Hele birisi torununu azarlasın. Vallahi kim olduğuna bakmaz valla kavga eder. Sakın ha o çocuğa bir laf söylemeyin” diye uyardı.

Oradaki kadınlar “abu neymiş onun kıymeti öyle? Çocuksa çocuk; bari bir şeye benzese, maymun gibi bir şey… Hem torunsa hepimizin torunu kıymetli, ama başımıza sıçırmayız” dediler. Hepsi kendi torunundan örnekler veriyordu.

Her biri kendi torununun veya torunlarını yetiştirirken nasıl davrandıklarını anlatıp onları nasıl çok akıllı uslu yetiştirdiklerini anlatıyor; herkes “bir keresinde” diye başlayıp birbirinin sözünü keserek torunlarının marifetlerini yarıştırarak anlatmaya çalışıyordu.

Sizin anlayacağınız cenaze evinde cenaze mevlüt falan unutulmuş bir torun muhabbetidir gidiyordu.

Bu sırada torunuyla giden Cevriyanım merdivenden gözükünce Pakizanım'ın işaretiyle torun muhabbeti şirpedek kesildi.

Cevriyanım elinden tuttuğu torununa eğilip kulağına bir şeyler söyleyerek geliyordu. Kadınların hepsinin gözlerini dikmiş baktığını görünce; her halde torununa baktıklarını ve çok hayran olduklarını zannedip torunun yüzüne “tu tu” diyerek hafif tükürüp bir şeyler mırıldandı. Sanırım “kem gözlere fiş” diye başlayan nazar duasını okumuştu.

Herkesin hayran olduğu bir torun sahibi olmanın çalımıyla kalktığı yere oturdu. Torunu da anneannesine istediği şeyin yaptırmış olmanın keyfiyle gelip anneannesinin kucağına oturdu.

Aslında çocuğun kucak yaşı çoktan geçmişti. Anneannesinin kucağına oturunca yine Cevriyanım'ın yüzünü tam kapattı. O rahatsız olmasına karşın torununa hiç müdahale etmeden yine başını kokluyordu.

Bu sırada diğer kadınların gözleri daha çok torun üzerine toplanmış merakla toruna bakıyorlardı. Cevriyanım bunun farkında değildi.

Bu sırada torun kendine merakla bakan her kadınla göz göze gelince yüzünü ekşitip dilini çıkarıyordu.

Kimi kadınlar çocuğun bu şımarık haline kızıp başını çeviriyor; kimi de çocuğa aynı şekilde yüzünü ekşitip dilini çıkarıyordu.

Kızıp başını çeviren kadınlar merakla başlarını çevirince çocuğun ekşimiş yüzü ve sarkık diliyle karşılaşınca başlarını öte yana çeviriyordu. Ama çocuk dilini çıkarmaya devam ettiği için sonunda onlar da bu yüzünü ekşitip dilini çıkarıyordu.

Bir süre sonra orada toplanan kadınların hepsi çocuğa yüzünü ekşitip dilini çıkarmaya başlamıştı. Çocuk da cin gibi hepsine aynı şekilde yüzünü ekşitip dilini çıkararak veya gözlerini kısıp pörtleterek karşılık veriyordu.

Kadınlar çocukla işaretleşmeye öyle daldırmışlardı ki; ölen kadının kızının yanlarına geldiğini bile fark etmediler. Fatmanım gelip kadınlara ve çocuğa ‘bunlar ne yapıyor?’ diye bakarken gayri ihtiyari o da aynı kadınlar gibi çocuğa yüzünü ekşitip dilini çıkardı.

Torunu kucağına oturup yüzünü örttüğü için karşısını pek göremeyen Cevriyanım yorulup torunu kucağından indirince karşısındaki kadınların ve ölen kadının kızının yüzlerini ekşitip toruna dillerini çıkardığını görünce “hay Allah sizin iyiliğinizi versin. Çocukla çocuk olmuşsunuz” deyip ayağa kalktı ve “bana müsaade torunumun uyku vakti geldi ondan çok huysuzlandı” dedi ve torununun elinden tutup merdivene yöneldi.

Torun anneannesiyle merdivenden inerken dönüp dönüp dilini çıkarıyor geride kalan kadınlar da aynı yüzlerini ekşitip, dilini çıkarıyordu.

Torun ve Cevriyanım gözükmez olunca hepsi birbirinin yüzüne bakıp ekşimiş suratlarını çıkmış dillerini görünce bastılar kahkahayı. Cenaze evinde olduklarını unutmuşlardı. Neden sonra Pakizanım gülmekten yorulmuştu. Diğer kadınlara baktı baktı “biz Cevriyanım'ın dedikodusunu yapıp onunla alay ederken; kadının torunu hepimizi maymuna çevirdi” dedi.

Bu sırada aşağıda torununun başını okşayan Cevriyanım torunu sayesinde Hamamcı Zehra'nın kendine yaptıklarının intikamını bu kadınlardan almanın mutluluğu içindeydi.

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder