4 Eylül 2016 Pazar

ÖN YARGI DUVARLARININ ARDINDAKİ KÖRLEŞME




Elias Canetti’nin “Körleşme” isimli hikayesinde konu ettiği gibi körleşme insanın ön yargılarının esiri olmasının sonucu olarak olay ve şeyler hakkında yanlış bilgi ve dolayısıyla fikir sahibi olması demektir.

Bilişim çağı; yani internet, bilgisayar ve bilgisayar özelliği taşıyan araçların günümüzde yaygınlığı aslında insan ve insanlık için bir nimet; tabi doğru kullanılabildikce. Yoksa insanlık için çok tehlikeli araçlara dönüşmesi işten bile değil.

Çünkü günümüzde akıl telefonlar da yaygınlaştıkça hemen herkes yaşadığı toplum dahil hemen her şey hakkında bilgilenmesini bu aletleri kullanarak sağılıyor. Öyle ki! Bilgisayara fal baktırmak bile neredeyse falcıların pabucunu dama atacak hale getirdi işi.

Sanat Enstitüsünde okurken bir münazaraya katılmıştım. Konu “Sinema faydalı mı? Zararlı mı?” idi. Ben “sinema faydalıdır” ı savunmayı üstlenmiştim. Haliyle takım halinde çıktık münazaraya. Ama gurubun sözcülüğünü ben üstlenmiştim.

Sinemanın zararlı olduğunu savunan arkadaş değme tiyatro sanatçılarını taş çıkartacak bir ustalıkla belki on beş-yirmi dakika filmlerden yola çıkarak insanların; özellikle gençliğin ahlakının nasıl bozulduğunu uzun uzun anlattı. Hakkını yemeyeyim; ben de hayranlıkla izlemiştim arkadaşı; ama kendimden emindim.

Söz sırası bana gelince önce arkadaşın üstlendiği tezi çok başarılı savunduğu için onu kutladım; sonra kısaca “ancak arkadaş konuyu yanlış anlamış. Konumuz filmlerin zararlı olup olmadığını değil sinemanın zararlı olup olmadığıydı. Her icat gibi örneğin dinamit gibi sinema da insanlığın yararına gerçekleşmiş bir icattır. Dinamitte olduğu gibi bu aracın yanlış olarak insanlığı aleyhine kullanılması o aracın zararlı olduğunu sonucunu doğurmaz. Sinema insanlığın yararına hizmet için gerçekleşmiş bir icattır; yani insanlığa faydalıdır” dedim; oradaki jürinin oy birliğiyle bizim takım birinci geldi.

Bu örneği verme nedenim; doğrunun yanlış olduğu istediği kadar ustaca anlatılsın doğruluğu; tersine yanlışın doğru olduğu istediği kadar ustaca anlatılsın yanlışlığı ortadan kalkmaz.

İnternet de bize tam böyle bir fırsat sunuyor. Yani “Doğru olan ne? Yanlış olan ne?” sorularını hızla cevap bulma olanağı sağlıyor.

Tabi burada devreye insanın üşengeç olup olmadığı giriyor.

Ayrıca peşin edindiği ön yargılar da insanın doğruyu araştırmasına engel oluyor ve internet kanalıyla verilen kendi ön yargısıyla örtüşen bilgiyi olduğu gibi doğru kabul ediyor.

Ancak öyle bir çağda yaşıyoruz ki! Doğru bilgiye bu kadar kolay ulaşma olanağı varken bunu ihmal eden toplumlar giderek ön yargılarının karanlığında tükenip giderken aydınlanmış ve ön yargı esaretinden kurtulmuş toplumlar giderek dünyaya egemen hale geliyor.

Bu durumu Finlandiya cumhurbaşkanı “biz 1970 yatırım bütçesini % 50 kıstık. Geri kalan % 50 yi tamamen eğitime ve arge çalışmalarına harcadık bu günü yakaladık” diye kısaca özetliyordu.

Finlandiya’nın doğalgaz, petrol dahil hiçbir yer altı veya yer üstü zenginliği yokken 1970 yılında izlediği politika sonucu bugün dünyanın en zengin ülkeleri arasında ilk sıralarda yer alırken dünyanın en mutlu insanlarının yaşadığı ülke sıralamasında altıncı sırada yer aldı.

Finladiya bu sonuca iletişim çağı araçlarını doğru kullanarak geldi. Ancak Finlandiya’da yılda kişi başına düşen kitap sayısı 30 kitaptır.

Dünyada bilişim çağında önlerde olan Hindistan’da hala insanlar toplumsal yapıyı ayıran kast sistemlerinin duvarları içinde kendi ön yargılarının cehenneminde yaşamaktadır.

Buradan varmak istediğim sonuç. Bizde de özellikle akıllı telefonların bebelere kadar kullandırıldığı şu sıra toplumsal yapıyı saran ön yargı körleşmesini aşacak aydınlanmayı sağlayamazsak çağı yakalayamadığımız gibi dünyada hızla gelişen toplumlar karşısında adeta orta çağ karanlığına gömülmüş toplum olmamız işten bile değildir.

Burada sosyal medyada bir şekilde yer alan yurttaşlara büyük sorumluluk ve görev düşüyor.

Herkes bir yandan olabildiğince doğru bilgilere ulaşıp bu bilgileri paylaşırken diğer yandan hem kendisine hem de kendisine yakın olan çocuklarından başlayarak herkese kitap okuma alışkanlığı kazandırmalıdır.

Geleceğimiz hepimizin bu konuda çabalarının sonuçlarına göre belirlenecektir

Yoksa dünyanın en netameli bölgesinde olan bir ülkenin yurttaşları olarak emperyalist oyunlarla birbirimizi yok ederek tükenip gideceğiz.

Ben yurttaş sorumluluğu taşıyan bir kişi olarak bu yazıyı yazıp paylaşmayı düşündüm.

Umarım okonur ve kimi yorumlarla katkı sağlanır.




1 yorum:

  1. Ön yargılar insanın doğal kelepçleridir. Bu kelepçeleri çözüp atmadan ne çağdaş ne de mutlu oluruz.

    YanıtlaSil