Elias Canetti’nin
“Körleşme” isimli hikayesinde konu ettiği gibi körleşme insanın ön yargılarının
esiri olmasının sonucu olarak olay ve şeyler hakkında yanlış bilgi ve
dolayısıyla fikir sahibi olması demektir.
Bilişim çağı; yani
internet, bilgisayar ve bilgisayar özelliği taşıyan araçların günümüzde
yaygınlığı aslında insan ve insanlık için bir nimet; tabi doğru
kullanılabildikce. Yoksa insanlık için çok tehlikeli araçlara dönüşmesi işten
bile değil.
Çünkü günümüzde akıl
telefonlar da yaygınlaştıkça hemen herkes yaşadığı toplum dahil hemen her şey
hakkında bilgilenmesini bu aletleri kullanarak sağılıyor. Öyle ki! Bilgisayara
fal baktırmak bile neredeyse falcıların pabucunu dama atacak hale getirdi işi.
Sanat Enstitüsünde
okurken bir münazaraya katılmıştım. Konu “Sinema faydalı mı? Zararlı mı?” idi.
Ben “sinema faydalıdır” ı savunmayı üstlenmiştim. Haliyle takım halinde çıktık
münazaraya. Ama gurubun sözcülüğünü ben üstlenmiştim.
Sinemanın zararlı
olduğunu savunan arkadaş değme tiyatro sanatçılarını taş çıkartacak bir
ustalıkla belki on beş-yirmi dakika filmlerden yola çıkarak insanların;
özellikle gençliğin ahlakının nasıl bozulduğunu uzun uzun anlattı. Hakkını
yemeyeyim; ben de hayranlıkla izlemiştim arkadaşı; ama kendimden emindim.
Söz sırası bana gelince
önce arkadaşın üstlendiği tezi çok başarılı savunduğu için onu kutladım; sonra kısaca
“ancak arkadaş konuyu yanlış anlamış. Konumuz filmlerin zararlı olup olmadığını
değil sinemanın zararlı olup olmadığıydı. Her icat gibi örneğin dinamit gibi
sinema da insanlığın yararına gerçekleşmiş bir icattır. Dinamitte olduğu gibi
bu aracın yanlış olarak insanlığı aleyhine kullanılması o aracın zararlı
olduğunu sonucunu doğurmaz. Sinema insanlığın yararına hizmet için gerçekleşmiş
bir icattır; yani insanlığa faydalıdır” dedim; oradaki jürinin oy birliğiyle
bizim takım birinci geldi.
Bu örneği verme
nedenim; doğrunun yanlış olduğu istediği kadar ustaca anlatılsın doğruluğu;
tersine yanlışın doğru olduğu istediği kadar ustaca anlatılsın yanlışlığı
ortadan kalkmaz.
İnternet de bize tam böyle
bir fırsat sunuyor. Yani “Doğru olan ne? Yanlış olan ne?” sorularını hızla cevap
bulma olanağı sağlıyor.
Tabi burada devreye
insanın üşengeç olup olmadığı giriyor.
Ayrıca peşin edindiği
ön yargılar da insanın doğruyu araştırmasına engel oluyor ve internet kanalıyla
verilen kendi ön yargısıyla örtüşen bilgiyi olduğu gibi doğru kabul ediyor.
Ancak öyle bir çağda
yaşıyoruz ki! Doğru bilgiye bu kadar kolay ulaşma olanağı varken bunu ihmal
eden toplumlar giderek ön yargılarının karanlığında tükenip giderken
aydınlanmış ve ön yargı esaretinden kurtulmuş toplumlar giderek dünyaya egemen
hale geliyor.
Bu durumu Finlandiya cumhurbaşkanı
“biz 1970 yatırım bütçesini % 50 kıstık. Geri kalan % 50 yi tamamen eğitime ve
arge çalışmalarına harcadık bu günü yakaladık” diye kısaca özetliyordu.
Finlandiya’nın doğalgaz,
petrol dahil hiçbir yer altı veya yer üstü zenginliği yokken 1970 yılında
izlediği politika sonucu bugün dünyanın en zengin ülkeleri arasında ilk
sıralarda yer alırken dünyanın en mutlu insanlarının yaşadığı ülke
sıralamasında altıncı sırada yer aldı.
Finladiya bu sonuca
iletişim çağı araçlarını doğru kullanarak geldi. Ancak Finlandiya’da yılda kişi
başına düşen kitap sayısı 30 kitaptır.
Dünyada bilişim çağında
önlerde olan Hindistan’da hala insanlar toplumsal yapıyı ayıran kast
sistemlerinin duvarları içinde kendi ön yargılarının cehenneminde yaşamaktadır.
Buradan varmak
istediğim sonuç. Bizde de özellikle akıllı telefonların bebelere kadar
kullandırıldığı şu sıra toplumsal yapıyı saran ön yargı körleşmesini aşacak
aydınlanmayı sağlayamazsak çağı yakalayamadığımız gibi dünyada hızla gelişen
toplumlar karşısında adeta orta çağ karanlığına gömülmüş toplum olmamız işten
bile değildir.
Burada sosyal medyada
bir şekilde yer alan yurttaşlara büyük sorumluluk ve görev düşüyor.
Herkes bir yandan olabildiğince
doğru bilgilere ulaşıp bu bilgileri paylaşırken diğer yandan hem kendisine hem
de kendisine yakın olan çocuklarından başlayarak herkese kitap okuma
alışkanlığı kazandırmalıdır.
Geleceğimiz hepimizin
bu konuda çabalarının sonuçlarına göre belirlenecektir
Yoksa dünyanın en
netameli bölgesinde olan bir ülkenin yurttaşları olarak emperyalist oyunlarla
birbirimizi yok ederek tükenip gideceğiz.
Ben yurttaş sorumluluğu
taşıyan bir kişi olarak bu yazıyı yazıp paylaşmayı düşündüm.
Umarım okonur ve kimi
yorumlarla katkı sağlanır.
Ön yargılar insanın doğal kelepçleridir. Bu kelepçeleri çözüp atmadan ne çağdaş ne de mutlu oluruz.
YanıtlaSil