Anneanne
sabahtan beri aranıyordu. Odaya salona baktı; yattığı odaya tam iki kere dipten
tırnağa aradı. Öfkeyle salona geldi “yok! Yok! Yok! Sabahtan beri aramaktan
başım döndü bulamadım” diye söyleniyordu.
Kızı “anne yine
neyi kaybettin?” dedi.
Annesi son
zamanlarda çekilmez olmuştu. Çocuk gibiydi. Bir söylediğini belki yüz kere tekrar
ediyordu. Kızı “buna da şükür; teyzem alzaymır olmuş. Teyze kızım bütün
dünyadan elini eteğini çekti, onunla uğraşıyor. Annem ise sadece biraz unutkan…
Yoksa her şeye aklı eriyor maşallah” diye içinden geçirdi.
Gerçekten son
zamanlarda annesi biraz fazla dırdır olmuş; bir söylediği şeyi on kere tekrar
ediyor; çocuklara söyleniyor, hiç bir şeyi beğenmiyordu.
Kocası sağ
olsun annesinin dırdırı başlayınca kıskıs güler “sana Allah kolaylık versin”
diye onunla dalga geçerdi.
Bu sırada
içinden “oh olsun” derdi. Ama öyle söylemekte haklıydı. Çünkü kendi annesine
karısının nasıl dırdırlandığını hiç unutmamıştı.
Babası ölünce
annesini kardeşleriyle sırayla bakarken sıra ona geldiğinde karısının gözleri
tepesine çıkar hasta olup yatardı. Annesinin onda kaldığı iki aylık süreyi ona
cehennem ederdi. Şükür annesi ölmüş, karısının dırdırından kurtulmuştu.
Annesi öldükten
sonra kayınpederi vefat edince karısı da annesini yanına almak zorunda
kalmıştı. Onlar iki kardeş olduğu için kayınvalidesi kızlarının yanında tam altı
ay; onun annesinden tam üç misli fazla zaman kalıyordu.
Kendi anneciği
o iki aylık sürede hiç ağzını açmaz bir köşede sepsessiz otururdu.
Kayınvalidesi öyle mi? Evde her şeye karışır; torunlarıyla atışır ortalığı
kırıp geçirirdi.
Son zamanlarda
bir de unutkan olunca dırdırı hiç çekilmez olmuş; kızı bile yaka silkiyordu.
Hatta bir gün
kocasına “senin anneni çok istememiştim. Allah sanki bana ceza verir gibi
annemi bu hale getirdi” diye yakınmıştı.
Kocası onun bu
sızlanmasına hiç tepki vermemişti. Çünkü adı gibi biliyordu; karısına
“haklısın” falan gibi bir şey söylese; karısı annesinden sızlanmayı bırakır
“sen benim anneme laf söyleyemezsin” diye ona saldırırdı.
Adam yıllardır
karısına alışmış; evde ona göre davranıyordu. Bu şekilde davrandığı için karısı
saldıracak bir şey bulamadığından kavgasız gürültüsüz yaşayıp gidiyordu.
Şimdi de
kayınvalidesi kaybettiği şeyi bulamayıp söylenmeye başlayınca karısının bunalıp
tepki gösterdiğini görmüş; onların bu durumuna kıskıs gülüyordu.
Karsının bu
öfkeli haliyle için için eğlenirken kayınvalidesine “anneciğim ne kaybettin?
Söyle de berber arayalım” dedi.
Kayınvalide
damadının sorusu üzerine öfkeyle ona baktı “elinin körünü kaybettim; sen işine
bak” diye tersledi.
Karısı
kocasının söylediklerini ve annesinin cevabını duymuş, annesinin ters cevap
verdiğini fark etmişti. “Ya sabır” deyip annesine “anneciğim kocama ne
kızıyorsun? Adam sana yardım teklif etti. Söyle bana canım ne kaybettin?” dedi.
Kayınvalide
kızının kocasına arka çıkmasına kızmış; söylenecekti. Kendini tuttu “kazağımın
düğmesi kopup düşmüş; onu arıyorum” dedi.
Bu sırada damat
hemen divanın dibinde düğmeyi görmüştü. Alıp “düğme burada” diyecekti. Kadının
ters cevabı ve karısının kendi annesine ters davranışı aklına geldi; düğmenin
üzerine ayağını bastı.
Karısı
“anneciğim bir düğme için ortalığı birbirine katmaya değer mi? İşlik kutusunda
dolu düğme var; birini alıp dikelim” dedi. Kızının bu sözlerine kayınvalide
daha öfkelendi. “O mor düğmeydi. Senin işlik kutusunda o renk düğme mi var?”
dedi.
Kadın annesinin
bütün tersliği üstünde diye düşündü gidip işlik kutusunu alıp geldi. İşlik
kutusunda dolu düğme vardı. Onları ortadaki masanın üstüne döktü. Annesine “gel
bakalım, burada çok düğme var” dedi.
Annesi geldi;
birlikte bütün düğmeleri tek tek annesinin istediği düğmeye benziyor mu diye
bakıyorlardı.
Adam onların
düğmelere daldığını fark edince eğilip ayağının altındaki düğmeyi alıp çabucak
cebine attı ve onları seyre başladı.
Kadın annesine
“bu nasıl?” diye düğmeleri teker teker gösterip annesine beğendirmeye
çalışıyordu. Annesi her gösterilen düğmeye dudak büküp “benim mor düğmem gibisi
yok” diyordu.
Kadın sabırla
bütün düğmeleri teker teker gösteriyordu. Annesi “yok bu değil, mor düğmem”
dedikçe kadın başka düğme gösteriyordu.
Kutudaki bütün
düğmeler bitince kadın birden öfkeyle kutuyu yere fırlattı “yetti be anne! Mor
düğme! Mor düğme! Sen beni delirtecekmisin? Tutturdun bir mor düğme diye. Yok!
Yok işte!” diye bağırdı. Bu sırada kayınvalide kızının sinirlenip bağırması
karşısında büzülmüş “ben kötü bir şey mi dedim? Mor düğme dedim hepsi bu” diye
söyleniyordu.
Adam karsını ve
kayınvalidesini bir süre seyretti; sonra odadan çıkıp ayakkabılarını giydi ve
sokağa çıktı.
Bu sırada
içinden “sen anama az çektirmedin. Şimdi kendi anan sana çektiriyor; oh! olsun”
derken çok mutluydu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder