Otobüse
binip yerime oturdum.
Başlığa
‘bir yol arkadaşı’ yazdığıma bakmayın siz. Çünkü oldum olası yolculuklarda
yanımda kim olursa olsun konuşmayı hiç sevmem. En büyük zevkim camdan yolu
seyretmek veya gözlerim kapalı otobüsün iniltisini dinleyerek yolculuk
yapmaktır.
Bunda
başkalarını umursamaz olduğunu sanabilirsiniz. ‘Öyle sansanız? haksız da
sayılmazsınız.’
Gerçekten
kimsenin derdini tasasını dinleyecek halim yok. Çünkü hani bir laf var “söyleme
derdini, söylersem derdimi…” diye nokta nokta devam eder. Şu sıralar tam
öyleyim. Kendi derdim başımdan aşkın. Öyle olunca da “dertleri zevk
edindim bende neşe ne arar?” dediği gibi bir şarkının öylesine yaşayıp
gidiyorum işte.
Onun
için çevreme pek umarlı değilimdir. Bu biraz da öyle kimseye hayrım
olmayacağını bildiğimden tabi… Yoksa herkes için herkesin var olduğu
kavgalarda ben de var oldum yıllardır.
Neyse
ne?
Biri
selam verip oturunca aklımdan hızla geçti bunlar.
Ama
yine de selamını aldım ve camdan dışarı bakmaya ettim.
O
yine “merhaba” dedi. “Merhaba” diye cevap verdim. Elimdeki bastonu gördüğü
halde “baston mu taşıyorsunuz?” dedi. Gülümseyerek “taşımıyorum, kullanıyorum”
dediğim sırada aklıma İstanbul’da bir yerde otururken yanımda oturan ‘sonradan
konuşmasından Karadenizli olduğunu anladığım’ bir adamın gülümseyerek bana bakarken elindeki bastonu işaret
edip “ha punu çok erken almışsın eline da” diye soruşu gelmişti.
O sıra
önce ondan da sıkılmıştım; belli etmeden “hu punu ele almanın yaşı kaç
beyefendi?” demiştim. O da gülümsemesini hafiften kahkahaya çevirmiş “Ne
kızaysun yeğenim?” demişti.
O sıra
yaşadıklarım aklıma gelince dalmıştım ki; yanımdakinin ısrarla sohbet
etmeye çalıştığını fark ettim.
İçimden
“tam adamına çattım. Zorla sohbete çalışıyor” diye geçirdim. Ve başımı arkama
yaslayıp, gözlerimi kapadım. Göz aralığından onu gözlüyordum.
“Çok
mu hastasın?” dedi. “Yo!” dedim. “Trafik kazası mı geçirdin” diye üsteledi. Ben
yine “yo!” diye cevap verdim.
Adam
kızıp da “be adam, ‘yo! yo!’ diyorsun. Bu bastonu kıçına mı sokuyorsun?” dese
yerden göğe haklıydı. Ne yapayım? Yukarıda da yazdım ‘huyum buydu’ benim.
Özellikte yolculukta sohbet etmeyi de hiç sevmiyordum.
Ama
bu komşumun beni “illa” konuşturmaya kararlı olduğu anlaşılıyordu.
Onun
için dönüp “hayırdır, yolculuk nereye böyle?” dedim.
Aslında
sorum çok komikti. Bindiğimiz otobüs şehir içi otobüstü. Bir semtten diğer
semte gidiyorduk.
O
sanki benim bu sorumu bekliyormuş. “Tam otuz yıl” dedi. “Tam otuz yıl hiçbir
isteğini söyleyemiyordu. Hiçbir ihtiyacını gideremiyordu. Tam otuz yıl baktık.
Allah rahmet etsin geçen yıl öldü” dedi.
Şaşırmıştım;
belli ki çok dertliydi. Ama yazdım ya “ben de dert babası değilim”
Yine
de “Başınız sağ olsun. Özürlü müydü” diye yine sordum; ama bu sorumun da çok
aptalca olduğunu fark ettim. O benim bu şaşkın soruma alınmadan
“evladımdı. Özürlü olan o değil bizdik; biz. Akraba evliliği sakıncalı
dendiği halde bile bile evlenen asıl özürlü olan bizdik” dedi.
“Ya
öylemi? Çok üzüldüm. Kız mıydı? Oğlan mıydı?” diye sanki çok fark edermiş gibi
sordum.
Aslında
böyle aptalca sorular soracak biri değilim. Ama hiç istemeden tanımadığım
birinin can sıkıntısına üzüntüsüne ortak olunca da ‘belki elimden bir şey
gelmeyeceğini bildiğim için’ böyle saçmalıyordum.
Ancak
bu kez de sohbete devam arzusunu ben duymuştum.
Adam
soruma “ne fark eder? Evladımızdı; tam otuz sene bizimleydi, geçen yıl
kaybettik” dedi.
Dikkatli
baktım; benden beş altı yaş büyük gözüküyordu. “yaşın kaç?” dedim. “Elli beş”
dedi.
Benden
beş yaş küçüktü. Anlaşılan yaşadıkları onu erken çökertmişti. İçimden ona karşı
bir sıcaklık duydum “emekli misin?” dedim.
İki
yıl önce belediyeden emekli olduğunu; belediyede başkan değişince çok zorluk
çektiğini; yeni başkanın onu sürekli oradan oraya gezdirdiğini; ama “çok şükür”
emekli olduğunu söyledi.
Belli
ki anlatacak çok şeyi vardı; ama ineceği durağa gelmişti.
Hızla
kalktı. Elini sallayarak indi. İnerken “neler çektim, neler?” diye
söyleniyordu.
Otobüs
hareket etti.
O
aşağıda hala kendi kendine söylenmeye devam ediyordu.
İneceğim
durağa daha epey vardı. Kafamı arkaya yaslayıp yola devam ettim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder